15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Köprü'de darbeci askerlerin karşısında direnen 15 Temmuz gazisi Safiye Bayat, yaşadıklarını 4 yıl sonra aynı yerde anlattı:
15 Temmuz'un bu dönüm noktasında gerçekten içimizin bir kez daha sızladığını hissediyoruz. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak'ın evladına sosyal medyadan yapılmış bir saldırı vardı ve o kişiler FETÖ'cü çıktı. FETÖ'cülerden kurtulamıyoruz. Yıllar geçse de 15 Temmuzlar geçse de unutulmayacak bir şey çünkü yaşanılanlar çok ağırdı bizim için büyük oranda şehit ve gazi verdik. Allah yaşayanlara hayırlı ömür ölenlere rahmet eylesin.
'BİZ DÜŞMANMIYİZ' DEDİM
Ben evdeydim, televizyonda tankların köprüde olduğunu gördüm ve hemen abdest aldım. Sırt çantamı hazırlayarak içerisine ilaç, yara bezi, yara bandı gibi koyabileceğim her şeyi koydum. Yürüyerek Köprü'ye gittim. Askerlerle konuştum öncelikle önümde bir binbaşı vardı onunla muhataptım ben ama arkalardan da sesler yükseliyordu tabi neden burada olduklarını ne yapmak istediklerini sorduğumda beni bayağı sözle hırpaladılar. Binbaşı da bayağı silahının dipçikleriyle beni hırpaladı hatta yanağımın üzerinden en son ateş açtı, beni korkutmak amaçlı tabii ben de 'beni bununla korkutamazsın, bari arkadaki çocukları etkileme dedim.' Bak sen yanacaksın onları yakma demiştim sonra arkadan sesler yükselmeye başladı her birinden değil ama cılız sesler vardı. Biri öldürelim mi komutanım, biri içeriye alalım bunu komutanım dedi. 'Siz kimi içeriye alıyorsunuz, kimi öldürüyorsunuz, düşman ben miyim' dedim. Sol elimde bir cep telefonu vardı. Cep telefonunu gösterdim. Benim bir cep telefonu var bir de sırt çantam dedim. Binbaşı'ya 'siz yenileceksiniz ben bunu görürüm ya da görmem ama dedim siz yenileceksiniz'. Ben gidiyorum ama az ilerideyim şu bayrağın hemen arkasındayım dedim. Yürüyerek geri dönüyordum arkadan da ateş emri verdi, giderken zaten tanktan ateş açtırmıştı gelme diye bana. Köprü titriyordu ben giderken de askerlere doğru yürürken de dönerken arkamdan ateş açtılar korkutmak amaçlı hani koşarak gitsin ya da yalpalanarak gitsin diye.
Bir duruş var İslamiyette Elif gibi dimdik olmak, yeri geldiğinde zalime korku salan bir vücuda erişmek. İşte o vücut yek vücut oluyor siz de o zaman kendinizi daha güçlü daha kudretli ve daha iyi hissediyorsunuz. Bu düşünceyle dimdik boynumu eğmeden polis panzerinin önüne kadar gittim, ateş kesildi tabi beklemeye başladık. Bayrağı tutan iki kardeşim ve ben, o an köprüde üç kişi var tabi dakikalar geçti. Ben polis panzerinin arkasına oturdum dualar ediyorum. Allah'ım İnşallah bizi bu gece muzaffer kıl. Bunlar bizim askerimiz değil çünkü bir Türk askeri hiçbir zaman hiçbir kimseye bu düşman da dahil olsa silah doğrultmaz havaya üç kere ateş açar ikaz eder. Bunlar annemizden, hatıralardan anlatılanlardır. Biz Türk askerini vicdanlı, merhametli ve sonuna kadar ikna gücü olan diye biliriz. Allahu Ekber nidalarıyla zalime karşı kol kol kola ilerledik. Ben o esnada yaralıları taşıyorum. Yaralanan kadıncağıza gideyim diye kalktım ama bir kurşun geldi ve havaya uçtum, G-3 mermisi ile sağ bacağımdan yaralandım.