KUR'AN BU AYDA İNDİRİLDİ
Evet, çok şükür yeni bir rahmet mevsiminin aydınlığı üzerimize doğdu. İlahî lütuf ve rahmetin, bolluk ve bereketin, af ve mağfiretin mevsimi Ramazan, hanelerimize ve gönüllerimize konuk oluyor. İnsanlara yol gösterici büyük bir rehber ve mümin gönüllere bir şifa olarak Kur'an'ın indirildiği bu aya bizleri kavuşturduğu için Cenab-ı Allah'a hamd ü senalar olsun.
KENDİ RUH DÜNYAMIZA DÖNMELİYİZ
Ramazan ayını bu denli değerli ve ayrıcalıklı kılan birçok özellik ve unsur vardır. Kuşkusuz, bunların başında sözlerin en güzeli ve en doğrusu olan Kur'an-ı Kerim'in bu ayda nazil olmaya başlaması gelir. Oruç ibadetinin bu aya mahsusen farz kılınmış olması da Ramazan ayını diğer zamanlardan ayıran önemli bir vasıftır. Bilhassa orucun kazandırdığı takva bilinciyle Ramazan, Allah'ın emirlerine uyup O'na itaat etmemize, yasaklarından sakınıp kötülüklerden korunmamıza vesile olur. Bizleri hayatın geçici meşgalelerinden uzaklaştırıp kendi ruh dünyamıza yönelterek kötülüklerden uzaklaşma hususunda bir sabır ve irade eğitimi sağlar.
İBADETLERİMİZE DAHA ÖZEN GÖSTERMELİYİZ
Bu sebeple Ramazan ayını, yüce Allah'ın razı olacağı yönde bir kulluk ortaya koymak için bizlere özel olarak bahşedilen bir fırsat olarak görmeliyiz. Her anını büyük bir imkân görerek orucumuzla, namazımızla, ibadetlerimizle ve iyiliklerimizle en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
RAMAZAN'I HÜZÜNLÜ KARŞILIYORUZ
Tabii, sizin de belirttiğiniz gibi salgın sebebiyle bu yıl Ramazan'ı maalesef hüzünlü bir şekilde karşılıyoruz. Bu yıl camilerimizde, meydanlarımızda, salonlarımızda, ramazan çadırlarımızda eskisi gibi kalabalık ve coşkulu ramazan buluşmaları yapamayacağız. Bütün bu mahrumiyetlere rağmen yine de Ramazanın getirdiği güzelliklerden ve manevi fırsatlardan istifade etme imkânına sahibiz. Bizler inanıyoruz ki, mübarek Ramazan ayı manevi atmosferiyle, rahmet ve bereketiyle tüm benliğimizi ve hayatımızı kuşatacak ve hayatımıza değer katacaktır. Bunun için yapmamız gereken en önemli şey, ümitsizliği ve karamsarlığı hayatımızdan çıkararak Rabbimizin sonsuz kudretine, eşsiz merhametine ve nihayetsiz mağfiretine yönelmektir.
TÜM BU GÜZELLİKLERİ EVLERİMİZDE YAŞAYABİLİRİZ
Evet, belki sahurlarımız, iftarlarımız, teravihlerimiz, mukabelelerimiz ve Ramazan'ı anlamlı ve unutulmaz kılan birçok eşsiz güzellik bu yıl mahzunlaşacak. Ancak, ramazana özgü bütün bu güzellikleri ve eşsiz değerleri evlerimizde de ihya edebiliriz. İftarın sevincini, sahurun bereketini, teravih namazının coşkusunu, mukabelenin huzurunu ailemizle birlikte derinlikli bir şekilde yaşayabiliriz. Bu zorlu süreçte yaşanan sıkıntıları, Ramazanın manevi iklimiyle hafifletebiliriz. Niyetimizi ve istikametimizi bu minvalde ortaya koyduğumuzda, göreceksiniz, o zaman evlerimiz birer mabede ve mektebe dönüşecektir.
FIRSATA ÇEVİREBİLİRİZ
Bize düşen bu sıkıntılı günlerde bu rahmet ikliminin hazinelerinden istifade etmek, bunalan ruhlarımızı feraha kavuşturmak için bugünleri fırsata çevirmektir. Bu anlamda Ramazan ayı bizlere nice imkânlar sunmaktadır. Aile hayatımızı ve ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek ve aile bağlarımızı daha da güçlendirmek eşsiz bir zemin hazırlamaktadır. Örneğin; ailemizle bir arada daha fazla zaman geçirme imkânı sunan Ramazan, yavrularımızı İslam'ın güzel ahlakıyla buluşturma, onlara ibadet bilincini kazandırma ve dinimizin iyilik idealiyle tanıştırma noktasında etkili bir okuldur. Bunu gerçekleştirebilmek için Ramazanın maneviyatını evlerimizde aile bireylerimizle birlikte yaşamaya özen göstermeliyiz. İftarımızı, sahurumuzu, teravihimizi, mukabelemizi ve diğer ibadetlerimizi birlikte yapmaya gayret etmeliyiz.
RAMAZAN'DA ELDE EDECEĞİMİZ EN BÜYÜK KAZANÇ
Her fırsatta Kur'an okumalı, onu anlamaya gayret etmeli ve bu minvalde aile fertlerimizle birlikte dersler yapmalıyız. Kur'an'ın ruhları diriltici etkisi ve yolumuzu aydınlatan prensipleriyle hayatımızı yeniden tanzim etmeliyiz. Bu anlamda, evimizde ailece Kur'an okuma saatleri belirleyebilir, namazlarımızı mümkün mertebe cemaatle kılabiliriz. İnanıyorum ki bu, ramazanın bereketini hanelerimize taşıyacaktır. Böylelikle Kur'an sevgisi, çocuklarımızın kalbine yerleşecek ve ruhlarımızı bunaltan sıkıntılarımız onunla bertaraf edilecektir. Ramazandan elde edeceğimiz en büyük kazanç bu olacaktır.
BU ZOR GÜNLERİN ARDINDAN KOLAYLIK GELECEKTİR
Maalesef bugün dünyanın her bölgesinde varlığını hissettiren salgın hastalık, milyonlarca insanı etkilemiş ve büyük can kayıplarına sebebiyet vermiştir. Bunun tabi sonucu olarak bütün ülkeler virüsün etkisini en aza indirmek için olağan üstü tedbirler alma ve bütün imkânlarını seferber etme mecburiyetinde kalmıştır. Bu noktada ifade etmeliyim ki, bizler elbette Rabbimizin İnşirâh Sûresi'nde vadettiği her zorluğun ardından mutlaka kolaylığın geleceğine dair ilahi müjdesine yürekten inanıyoruz. Bizlere düşen en temel görev, alınması gereken tedbirleri ihmal etmeksizin bir mümine yakışır vakar, asalet, sabır ve metanetle musibetleri göğüsleyebilmektir.
ÜZERİMİZE DÜŞENİ HARFİYEN YAPALIM
Bu sebeple her şeyden evvel, yaşadığımız hassas süreçle ilgili gerek toplum olarak gerekse fert fert üzerimize düşen sorumluluğun gereğini harfiyen yerine getirip gerekli tüm tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Böylesi zor zamanlarda azim ve kararlılıkla gereken tedbirleri aldıktan sonra sabır ve tevekkül değerine sarılıp ilahi iradeye teslim olmalıyız. Müminin en güçlü dayanağı, en büyük korunağı ve en etkili devası olan dua ile Rabbimize iltica etmeliyiz. Karamsarlık, korku ve endişeye kapılmadan, umudumuzu ve direncimizi kaybetmeden yüce kitabımızı ve insanlığa her daim ümit aşılayan sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)'i rehber edinerek bu zorlu günleri geride bırakacağız inşallah.
İFTARLAR SIRADAN YEMEK SOFRASI DEĞİLDİR
İftarlar, oruç ibadetimizin sevincinin, neşesinin, mutluluğunun ve huzurunun paylaşıldığı müstesna ortamlardır. İftar sofraları, elbette sadece bir yemek sofrası değildir. Bilakis, bir yandan Rabbimizin kudretini, rahmetini, azametini; diğer yandan da bizler için bahşettiği nimetlere karşı şükür borcumuzu deruni bir hissiyatla tefekkür ettiğimiz ibadet sofralarıdır. Nitekim iftarımızı açarken Allah Rasulü (s.a.s.)'in şu duasını tekrar ederiz: "Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttuk, Senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü Sen her şeyi işiten ve bilensin."
ÇEKİRDEK AİLEMİZLE ŞÜKRÜMÜZÜ GÖSTERELİM
Diğer yandan iftar sofraları hamd, şükür ve dua sofralarıdır. Ne yazık ki sizin de belirttiğiniz gibi bu yıl hep birlikte dualar edeceğimiz, hep birlikte sevicimizi paylaşacağımız kalabalık iftar sofraları kuramayacağız. Ancak, yine de ibadet bilinciyle kuracağımız sofralarımızda bu sefer sadece aile fertlerimizle birlikte hamdimizi, şükrümüzü ve dualarımızı Rabbimize arz edeceğiz.
DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMAYI UNUTMAYALIM
Bunun yanı sıra iftar sofraları, aynı zamanda paylaşmanın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın da önemli vesileleridir. Her ne kadar, salgın hastalık nedeniyle bu yıl sofralarımızda dostlarımıza, kardeşlerimize ve yoksullara yer açamayacak olsak da bilmeliyiz ki bu durum iftarlarımızı paylaşmaya asla engel değildir. Yapacağımız aynî ve nakdî yardımlarla uzaktaki kardeşlerimizin, yoksulların iftar sofralarında gönüllerimizi ve dualarımızı buluşturma imkânına her zaman sahip olduğumuzu hatırlatmak isterim. Zekâtlarımızla, fitrelerimizle, sadakalarımızla gönüllerimizi ve dualarımızı buluşturabilir; yoksul ve kimsesizlere uzatacağımız yardım eliyle kardeşliğimizi pekiştirebiliriz. Böylece Peygamberimizin "Oruçluya iftar yemeği veren kimse, oruçlunun sevabında bir eksilme olmadan onun alacağı kadar sevap alır" şeklindeki nebevî müjdesine nail olabiliriz.
TERAVİH NAMAZLARINI EVLERDE KILMAK DAHA DOĞRU OLACAK
Malumunuz, geçtiğimiz hafta yaptığımız basın toplantısında artarak devam eden salgın sebebiyle bu yıl teravih namazlarımızı camilerimizde değil evlerimizde kılmanın daha doğru olacağını açıkladık. Tabii, bizler bu kararı, başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere devletimizin ilgili bütün kurumlarıyla yaptığımız kapsamlı istişareler ve müzakereler neticesinde aldık. Elbette gönlümüz istiyordu ki teravih namazlarımızı Ramazanın getirdiği coşku ve heyecanı çocuklarımızla, kardeşlerimizle ve dostlarımızla hep birlikte camilerimizde yaşayalım. Ama maalesef görüyoruz ki salgın tehlikesi devam ediyor. Sağlık Bakanlığınca yapılan açıklama ve istatistiklere göre vaka ve vefat sayılarımız büyük bir artış gösteriyor. Dolayısıyla dikkatsiz ve tedbirsiz davranarak insanımızın sağlığını tehlikeye atmak, her şeyden önce Rabbimiz katında büyük bir vebaldir.
AİLEMİZLE CEMAATLE NAMAZ KILABİLİRİZ
Bu sebeple Ramazan'a özel bir ibadet olan teravih namazlarımızı geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da evlerimizde kılacağız. Evlerimizde aile bireylerimizle cemaat oluşturabilir, vakit namazlarımızı ve teravih namazlarımızı hep birlikte kılabiliriz. Böylece bu salgın şartlarında evlerimizde çok güzel bir ibadet ortamı da meydana getirmiş oluruz. Ailemiz ve çocuklarımızla beraber bu güzel ibadeti yerine getirerek, camilerde buluşamamanın hüznünü bir nebze de olsa gidermeye çalışırız. İnanıyorum ki bu, aynı zamanda aile yuvamızda rahmete, berekete ve muhabbete vesile olacaktır. Cemaatle kılamıyorsak ferdi olarak kılalım, bol bol Kur'an okuyalım ve bütün insanlığın duçar olduğu bu sıkıntıdan bizleri bir an evvel kurtarması ve yeniden camilerimizde buluşturması için Rabbimize yakaralım. Böylece Ramazan gecelerini ihya etmiş olalım ki, rahmet kapıları açılsın ve geçmiş günahlarımız bağışlansın. Zira Peygamberimiz ifade buyurduğu üzere "Her kim Ramazan ayını inanarak ve sevabını yüce Allah'tan umarak ihya ederse geçmiş günahları affedilir."
BU AY YAPILAN YARDIMLARIN ÖZEL ANLAMI VAR
Hayra yönelmenin her zamankinden daha faziletli olduğu bir zaman dilimi olarak ramazan, aynı zamanda paylaşma, yardımlaşma, dayanışma ve iyilik ayıdır. Ramazan, imsak, oruç ve sabırla insanları ahlaki bir terbiyeye tabi tutarak gönüllere nezaket, şefkat ve rikkat kazandırır. Ayrıcalıklı bir mektep olarak Ramazan, bizlere iyiye yönelmeyi, erdemle donanmayı ve o hal ile yaşamayı öğretir. İnsanlara merhamet, ihsan ve ikram etmeye davet eder. Nitekim bu ayda yapılan yardımlarla insanlar arasında sağlam bir biletişim ve güçlü bir kardeşlik bağı oluşur.
Bu sebeple müminler, Ramazan ayını infak ve yardımlaşma için bir fırsat bilirler ve peygamberimizin tavsiyesi gereği bu ayda çokça tasaddukta bulunurlar. Farz olan zekâtlarını da Ramazan ayına denk getirerek verirler.
BU SENE DAHA CÖMERT OLMAMIZ GEREKİYOR
Şunu altını çizerek vurgulamak isterim ki bu yıl Ramazan ayı, içinden geçtiğimiz sürecin doğurduğu sıkıntılardan dolayı imkânı olan kardeşlerimizin daha cömert ve hayırhah olmalarını gerektirmektedir. Yapılan her bir iyilik ve infak, dünyada sahibinin sağlığına ve malına bereket olarak dönecektir. Ahirette ise en az on misli, hatta kişinin niyetine bağlı olarak belki sınırsız mükâfat olarak karşılık görecektir. Dolayısıyla bu müjdeye ulaşma arzusuyla içinde bulunduğumuz durumu ailece değerlendirerek ihtiyaç sahiplerini gözetmek, Ramazanda yapılabilecek en güzel işler arasındadır.
Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler, Türkiye Diyanet Vakfı'mızla birlikte ramazan boyunca hem ülkemizde hem de yurtdışında kapsamlı yardım organizasyonları yapmak için bütün hazırlıklarımızı tamamladık. Yardım yapmak isteyen kardeşlerimizle, yardıma ihtiyacı olan kardeşlerimizi buluşturarak ramazanın bereketini, sevincini ve manevi iklimini bütün gönül coğrafyamıza taşımanın gayreti içerisindeyiz.
SAHİP OLDUĞUMUZ NİMETLERİN KIYMETİNİ BİLELİM
İnsanı diğer varlıklardan ayıran önemli bir özellik, yaşadıklarını tecrübe edinebilmesi ve tecrübelerinden ders alabilmesidir. Bence burada öncelikle almamız gereken en önemli ders, yaşadığımız salgının bizleri mahrum bıraktığı nimetlerin, imkânların ve güzelliklerin kıymetini bilmek olmalıdır. Zira kıymeti bilinmeyen her nimet, hakkıyla istifade edilmeyen her imkân, farkına varılmayan her güzellik bir vesileyle yok olmaya mahkûmdur. Dolayısıyla sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmeli ve bu nimetlerin şükrünü gerektiği gibi yerine getirmenin gayreti içerisinde olmalıyız.
YAŞADIKLARIMIZ BİR İMTİHAN VESİLESİDİR
Diğer taraftan şunu tekrar ifade etmeliyim ki sebepler ne olursa olsun yaşanan her türlü zorluk, yokluk, hastalık ve sıkıntı, aynı zamanda müminler için bir imtihan vesilesidir. Bununla beraber insanoğlunun maruz kaldığı musibetler ve sorunlar, kendi yapıp ettiklerinden bağımsız da değildir. Zira Yüce Allah, Kur'an-ı Kerimde, musibetlerin meydana gelmesinde insanların kendi hatalarının da payı olduğunu bizlere bildirmektedir.
İNSANLIK YERYÜZÜNE SORUMSUZCA YAKLAŞTI
Bu çerçevede yeryüzüne baktığımızda maalesef insanların sorumsuzca yaklaşımları sebebiyle havanın, suyun, toprağın ve büsbütün çevrenin kirletildiğini görüyoruz. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkan çevre, ilkim ve sağlık sorunları, milyonlarca insanı olumsuz etkilemekte ve yeryüzü büyük krizlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bakınız, bugün bir yanda alabildiğine bencillik, rehavet ve savurganlık yaşanırken diğer yanda dünya nüfusunun yarıdan fazlası açlık, yoksulluk, sefalet ve sosyal problemlerin kıskacında bir hayata mahkûm vaziyettedir. Yaşadığımız teknoloji ve iletişim çağında bile dünyanın pek çok yerinde, en temel sağlık imkânlarına erişemeyen milyarlarca insanın varlığından bahsediyoruz. Bu, salim vicdanları sızlatan içler acısı bir durumdur. Aslında tüm bu olumsuz tablo, sorumluluk, adalet, hakkaniyet ve güzel ahlak gibi değerlerin ihmal edilmesinin bir sonucudur. Bu da, insan-çevre ilişkisini başta sorumluluk duygusu olmak üzere emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında yeniden gözden geçirmenin elzem olduğunu göstermektedir. Aksi takdirde yaşanacak çevresel krizlerin, sağlık sorunlarının ve küresel musibetlerin, dünyamızı topyekûn bir kaosa sürüklemesi kaçınılmaz olacaktır.
BU MUSİBETLERDEN DERSLER ÇIKARMALIYIZ
Peki, bu bağlamda biz neler yapabiliriz? Bizlere düşen, öncelikle hayat ve musibet karşısında tedbir, şükür, sabır ve tevekkül dengesini korumak ve yaşanan hadiselere ibretle bakıp nefis muhasebesi yaparak bu tür ağır sınavlardan başarıyla çıkmaya çalışmaktır. Ardından da dünyaya huzur getirecek yegâne değer olan İslam'ı insanlara anlatmak ve onları İslam'ın evrensel değerleriyle buluşturmak için elimizden gelen gayreti ortaya koymalıyız. İslâm'ın hak ve adalet sistemini, Hz. Peygamberin (sas) çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlaki vasıflarını bütün insanlığa ulaştırmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Ve unutmamalıyız ki, bunu başarabilmenin yegâne yolu da öncelikle kendi aramızda sağlam bir kardeşlik bağı ve güçlü ilişkiler ağı kurarak ortak bir bilince erişmemizden geçmektedir.
BU RAMAZAN AYI SALGIN HASTALIKLARDAN KURTULUŞA VESİLE OLSUN
Bu vesileyle, başta aziz milletimiz olmak üzere tüm İslam âleminin Ramazan-ı şerifini tebrik ediyor; bu kutlu mevsimin ülkemizin ve bütün dünyanın her türlü kötülükten, musibetten ve salgın hastalıktan kurtuluşuna vesile olmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.