Bugün Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümü... Tam 43 yıl önce yapılan darbenin ardından 1982'de yürürlüğe giren darbe anayasası ise Türk demokrasisine anayasa kılıfı adı altında 'deli gömleği' giydirildi. Darbenin izlerinin silinmesi, demokratik hakların geri verilmesi, siyasetin alanının genişletilmesi için o günden bu yana anayasada birçok kez değişiklik yapıldı. Ancak 12 Eylül darbesinin ne anayasa, ne siyaset ne de toplumsal hayattaki izleri tam olarak silinemedi.
FİŞLEME, İŞKENCE VE İDAM
12 Eylül 1980 tarihinde yönetime el koyan darbeciler siyasi ve toplumsal hayatın üstünden buldozer gibi geçti. Tüm temel hak ve özgürlükler askıya alındı. Başbakanından muhalefet partisi liderine kadar binlerce insan cezaevlerine gönderildi. Bu süreçte 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50'si asıldı, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. Cezaevlerinde yüzlerce kişi işkence altında yaşamını yitirdi. Darbeciler el koydukları yönetimi yaklaşık 3 yıllık sürenin sonunda 6 Kasım 1983 seçimleri ile sivillere bıraktı. Ancak 1982 Anayasası sayesinde sivil siyasetin hep ensesinde olup nefes almasına izin vermedi. Anayasaya yerleştirilen maddeler ile asker, yargı, bürokrasi vesayeti kurulurken sona erdiği söylenen darbe dönemi yıllarca devam etti. Anayasa, yeni darbelere de zemin hazırladı. Türk demokrasisi, 28 Şubat postmodern darbesi ile ağır yara aldı. 15 Temmuz hain darbe girişimini ise Cumhurbaşkanı ile omuz omuza veren ve ölümü göze alan millet savuşturdu. AK Parti'nin ilk yılları da dahil olmak üzere asker ve yargı sürekli sivil yönetimin önünü kesti.
SİYASİ LİDERLERE YASAK
12 Eylül darbecileri ve cunta ile birlikte hareket eden tüm bürokratlar, anayasanın geçici 15'inci maddesi ile koruma altına alındı. Türkiye bu yüz karası durumdan 30 yıl sonra 2010 referandumu ile kurtulabildi. 12 Eylül darbecilerini mahkeme karşısına çıkartabildi. Kendini koruma altına alan darbe yönetimi anayasa ile siyasetçi ve vatandaşa karşı baskıcı bir sistem kurdu. Temel hak ve özgürlükler anayasada uzun uzun tarif edildi. Maddelerin sonundaki "ama" ile başlayan cümlelerle bu hakların hepsi geri alındı. Eski başbakanlar merhum Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, muhalefet partisi liderleri merhum Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş başta olmak üzere birçok siyasi aktör yasaklıydı. Siyasi yasakların kalkması bile yıllar sonra referandum ile mümkün oldu.
19 PAKETLE 184 DEĞİŞİKLİK
Türkiye'ye adeta deli gömleği giydiren, darbelere altyapı oluşturan 1982 Anayasası'nın kısmen değiştirilmesine yönelik, geçen 41 yıllık süre içinde 19 paket kabul edildi, kısmen 184 değişiklik yapıldı. En köklü değişiklikler 2000'li yıllardan sonra gündeme geldi. Özellikle AK Parti iktidarları döneminde çok önemli değişiklikler yapılsa da Türkiye bir türlü darbe anayasasından kurtulamadı. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçerek tarihi bir adım atmış olsa da yeni ve sivil anayasaya olan acil ihtiyaç hâlâ devam ediyor.
VESAYET KURUMLARI
1982 Anayasası özgürlükçü bir ruh yerine "yasakçı, otoriter, çoğulcu demokrasiye dayanmayan, vesayetçi, devlet otoritesini artıran, özgürlükleri sınırlayan bir ruh taşıyordu. 1987'den bu yana yapılan tüm değişikliklerin hemen hemen hepsi özgürlükler ile ilgili olmasına karşın istenen sonuç tam manasıyla elde edilemedi. Anayasanın en önemli amacını, "siyasetin alanının daraltılması ve ülkeyi seçilmişler değil vesayet kurumlarının yönetmesi" oluşturuyordu. Bunun için Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, DGM'ler, YÖK anayasal vesayet kurumları olarak biçimlendirildi. MGK, iktidar ve Meclis üzerinde bir güç oluşturdu. MGK zaman içinde gittikçe güçlenerek önemli kararlardaki tek adres haline geldi. 28 Şubat postmodern darbesi bu kurum eliyle hayata geçirildi. Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, halkın seçtiği siyasilerin yerine geçerek karar veren organlar haline dönüştü. YÖK ile üniversiteler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın eski yapısıyla da inanç özgürlüğü ve camiler üzerinde vesayet kurulmak istendi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişiklikleriyle bu sancılı dönem tarihe karıştı.
ÖLDÜĞÜ İÇİN DAVA DÜŞTÜ
Yönetime el koyan Kenan Evren, darbeden tam 34 yıl sonra yargılandı. Müebbet hapse mahkûm edildi. Ancak Evren, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde temyiz incelemesi sürdüğü sırada 9 Mayıs 2015'te ölünce dava düştü. O günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Ancak 12 Eylül darbesinde yaşananlar unutulmadı.