Yapımcılığını ve yönetmenliğini Savaş Karakaş'ın üstlendiği
Kocaoğlan'ı Kurtarmak belgeseli, dansçı ayıların kurtuluş öykülerinin yanı sıra tüm dünyada şiddete maruz kalan ayıların dramını ekranlara taşıyor. Karakaş'ın bir diğer belgeseli ise yine gösteri dünyasının baş aktörlerinden olan yunuslarla ilgili. "Bugün dünyamızda yunus deyince akla sevimli Flipper değil; eti ve zekâsı sonuna kadar sömürülecek bir 'balık' geliyor. Oysa o bir memeli! Tıpkı bizim gibi," diyen Savaş Karakaş, gizli çekimler, daha önce yayımlanmamış belgelerle, yunusların uzak denizlerde başlayıp havuzlarda biten yolculuklarını kamuoyunun dikkatine sunuyor. İZ TV'de yayınlanan bu iki belgesel yurtdışında da gösteriliyor. Karakaş'la belgeselini çektiği hayvanları konuştuk.
- Daha çok denizaltı ve kayıp gemi enkazları gibi konularda belgeseller çektiniz. Ama yunuslar ve ayılarla ilgili hazırladığınız belgeseller sanki daha çok konuşuluyor. Hayvanların dramatik dünyasına girmeniz nasıl oldu?
- Kaş'ta Kültür Bakanlığı'ndan aldığımız destekle,
Derinlerdeki Kahraman Mustafa Ertuğrul belgeselinin çekimlerini yaparken, her gün dalışa çıkıyorduk. Tabii haberleri ve hava durumunu takip ediyordum. Hava durumunu beklerken bir anda bir haber girdi. Bingöl'de sadece su içmek için dere kenarına gelip vahşice katledilen bir ayının haberiydi bu. Onu görünce ne çekim, ne deniz, ne belgesel hiçbir şey kalmadı. Tamamıyla bir insan ve bir belgeselci olarak bu konuda anlatmamız gereken çok şey olduğunu fark ettim ve hemen çalışmalara başladım.
- Peki işin içine girince neler gördünüz, sizi çok şaşırtan şeylerle karşılaştınız mı?
- Çok etkilendim. İki yıl boyunca ayılarla yatıp ayılarla kalktım, diyebilirim. Bu konuda o kadar çok uzmanla görüştüm ve bilgi topladım ki, yapmış olduğum belgesel dünyanın en önemli hayvan koruma derneklerinde eğitim filmi olarak gösteriliyor şu anda. Dünyanın en önemli belgesel dağıtıcılarından biri tarafından da yurtdışında dağıtılacak.
- Biraz ayıların dramından söz edebilir misiniz?
- Ayılar insandan 2 bin kat daha fazla koku alma duygusuna sahip hayvanlar. Bunların burunlarına geçirilen halkanın bir hayvana nasıl acı verebileceğini hiç kimse düşünmemiş. Ateşin üzerindeki sac parçasının üzerinde eğitiliyorlar. Bunların anneleri kış uykusundayken öldürüldüler. Yavrular inlerinden çalındı. Ayı oynatıcılarının eline düştüler. Avcılara para karşılığında vurdurulan dansçı ayıların hikâyeleri var sonra. Bu hayvanların insan kokusu aldığı zaman ortaya çıkması ve avcıların bunları rahatça vurması gibi korkunç hikâyeler duydum. Ayıların bu ızdırabı uzun yıllar sürdü. Dünya Hayvanları Koruma Derneği'nin WSPA (World Society for the Protection of Animals) katkılarıyla 1990'ların başında bu olay yasaklandı. Bozayıların nesli tükenmek üzere olduğu için koruma altına alındı. Sokaklarda gezdirilen, posası çıkmış ayılar artık Bursa Karacabey Ayı Barınağı'nda...
- Oradaki ayılar mutlu mu?
- Oraya gittiğiniz zaman ayı göreceğinizi sanmayın. Sömürülmüş, posası çıkarılmış ve kenara atılmış, insanın acımasızlığından geriye kalan ayı parçalarını görürsünüz orada. Kör olan, çenesi kırılmış, pençeleri, tırnakları sökülmüş ayıları görürsünüz. Orada elektrikli bir çitin arkasındalar. Bu teller ayıları insanlardan korumak için çekilmiş. Bu tabloyu görünce Türkiye'den yola çıkıp dünyada neler oluyor diye araştırmaya karar verdim. Ayı oynatıcılığı Hindistan'da devam ediyor. Pakistan'da eğlence adı altında çok daha vahşi şeyler yapılıyor. Ayıları burnunda halkalanmış şekilde toprağa bağlıyorlar. Sonra vahşi köpekleri saldırtıyorlar. Oradan Çin'e geçtiğinizde 3 bin yıllık Çin tıbbının uygulamalarını görüyorsunuz. Ayılar kafeslere kapatılmış. Son nefeslerini verene kadar ayağa bile kalkamadan küçücük bir kafeste yaşıyorlar. Her gün sabah ve akşam vücutlarına büyük şırıngalar sokularak bunların safra keselerindeki suyu çekiyorlar. Bu işkenceye kimi ayı iki yıl, kimi ayı 10 yıl dayanabiliyor. Normal yaşam süreleri 40 yıl. 7 bin tane ayının bu şekilde olduğunu gördük. İlaç yapımında kullanılıyor. Oysaki bitkisel muadili var. Çin'deki ayı çiftliklerindeki ayıları kurtarmak için çalışan bir dernekle birlikte hareket ederek buradaki uygulamalara son verdirttik ve onları ayı barınaklarına naklettik. Ayılar, en gelişmiş ülkeler Amerika ve Kanada'da ise zehirli oklarla vurularak öldürülüyor. Bu, para karşılığında yapılıyor. Rusya'da ayı inlerini tespit eden özel köpeklerle ava çıkıyorlar. Ve bir patlayıcı atılıp gürültü yapılıyor, bu şekilde ayı ininden çıkıyor. Hemen onu vuruyorlar. Bu parayla, pulla, eğitimle de ilgili değil.
AYILARIN YERİNİ YUNUSLAR ALDI
- Peki yunusların dramını nasıl keşfettiniz?
- Aslında ayılar sahneden çekildi, bu kez de onların yerine yeni aktörler, yunuslar geldi. İnsanların görmediği bir dram vardı. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında yunus gösterileri yapılıyor. Halkaların içinden atlayıp, burunlarında top sektiriyorlar. İnsanlar onların çok mutlu olduğunu sanıyor. Oysa hayvan açlık ve korkuyla doğasında olmayan hareketleri yapıyor. Yunuslar normal şartlarda ölü balık asla yemez. Ama ölmemek için bunları yemeye başlıyorlar. Gösteri yunuslarının büyük çoğunluğu Japonya açıklarında yakalanıyor. Bir seferde yakalanan 300-400 yunus arasından 8-10 tanesi seçiliyor. Geri kalanları ise öldürülüp konserve fabrikasına gönderiliyor.
YUNUSUN YÜZÜNE DEĞİL, GÖZÜNE BAKIN
- Siz bunları gidip yerinde araştırdınız değil mi?
- Evet... Yunuslarla ilgili araştırmayı Flipper'ın eski eğitmeni olan Amerikalı Richard O'Barry'le beraber yaptık. Aslında yunus yakalayıp eğiten bir isim; ama Flipper'ı canlandıran yunuslardan biri kollarında intihar edince bu işten vazgeçmiş. Ne kadar severse sevsin ya da ne kadar iyi bakarsa baksın, hayvan bilinçli olarak solunum organını kapatmak suretiyle havuzun dibine gidip kendini öldürmüş. Çünkü özgür değil. O'Barry bu olayın ardından saf değiştiriyor, yunusların özgürlüğü için çalışmaya başlıyor. Biz de işbirliğimizde Japonya'daki yunus avının ne kadar kanlı olduğunu onun sayesinde belgeselimize yansıttık.
- Yunus parklarının önüne geçmek de pek kolay olmasa gerek. Bu parklar, ciddi paraların döndüğü bir sektör haline geldi, değil mi?
- Tabii. Ayılarda iş daha kolaydı. Sonuçta bunların sahipleri Roman vatandaşlar. Daha fakir insanlar. Onlarla mücadele etmek kolay. 'Yapmayacaksınız,' denildi, ellerinden ayılar alındı. Ama şimdi belediyenin bile işlettiği yunus gösteri merkezleri var. Nasıl mücadele edeceksiniz? Rus işadamlarının yatırımları var, çok büyük inşaatlar yapılıyor. İnsanlar yunusların çok mutlu ve güleryüzlü olduklarını düşünüyor. Ama yunuslar ölürken de aynı gülümseyen ifade var yüzlerinde. Aç kaldıkları, kafaları kesildiği, yavrularından zorla ayrıldıkları, denizden koparıldıkları zaman da o gülen ifade var. Siz yunusun yüzüne değil, gözüne bakın. Gözünde ağladığını göreceksiniz. Bu gösterilere gitmeyip, bu müesselere para kazandırmamamız gerektiğini düşünüyorum ki, sürekli yenileri açılmasın.
- Bir de engelli çocukların terapisi amaçlı kullanılıyor yunuslar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Bu aslında bir şehir efsanesi. Tıbbi literatüre geçmiş, ispatlanmış bir şey yok. Sadece umut kapılarından biri. Aslında çocuk da iyileşmiyor, yunuslar da esaret altında yaşıyor. Yunus terapisiyle ilgili görüştüğümüz bazı hastalar var. Bir süre denemişler ama sonra başka bir şey duymuş, ona yönelmişler.
Bilgi için: www.savaskarakas.com
KAMPANYAYA DESTEK OLUN
Yaban popülasyonların geleceğini tehdit eden yunus, balina ticaretinin ve yeni yunus tesisi yapımlarının kaygı verici boyutlara ulaşması üzerine beş ülkeden sekiz STK bir araya gelerek Avrupa Birliği, İsviçre ve Türk hükümetlerinden yunus balina ticaretini ve yeni havuz tesislerinin yapımını bir an önce durdurmasını isteyen uluslararası imza kampanyası başlattı. Her geçen gün başka kurum ve ülkelerin desteğini alarak güçlenen bu kampanyaya Türkiye'den SAD-DEMAG (Sualtı Araştırmaları Derneği, Deniz Memelileri Araştırma Grubu) destek veriyor. Toplanacak imzalar, hem ülkemizdeki yetkililere hem de AB'nin ilgili birimine iletilecek. İmza kampanyasıyla ilgili ayrıntılı bilgiye ve imza metnine, www.sad.org.tr'den ulaşabilirsiniz.
KISA... KISA.... KISA....
Tüy yumağı
Bu bol tüylü erkek kedicik, henüz altı aylık. Çok sevgi dolu, sağlıklı, sakin bir hayvan. Evdeki çiçeğin toprağını eşelediği için kapı önüne kondu. Acil yuva aranıyor. Tel: (0532) 464 07 14
Mutluluğu kısa sürdü
Sakız, yedi aylık dişi bir kedi. Sokakta ağlarken bulundu. Sonra bir aileye sahiplendirildi. Ancak mutluluğu kısa sürdü, zira ailesi, onu geri verdi. Bu oyuncu ve çok uyumlu olan kızı sahiplenmek isterseniz, (0532) 426 15 60 numaralı telefonu arayabilirsiniz.
Dünya güzeli Juliet
O daha altı aylık, çok güzel bir kız. İstanbul'da yuva aranıyor. Bilgi için tel: (0532) 733 00 46
Geliri sokak hayvanlarına
Abdullah Şahin Halk Tiyatrosu'nun, yeni oyunu
Gazino Bülbülü, 23 Ocak'ta sahipsiz hayvanlar yararına sahne alıyor. Gelirinin Yaşam Hakkına Saygı Derneği'ne bağışlanacağı oyun, 20.30'da Profilo Kültür Merkezi'nde. Bilet almak için: (0531) 320 10 59