Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün, Roma'da BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından düzenlenen Gıda Güvenliği Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, gıda tüketiminde ve tarım üretiminde gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasındaki dengesizliğe dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, sosyal ve politik alanda meydana gelen krizlerin önüne geçilmesi için bu dengesizliğin giderilmesi gerektiği üzerinde durdu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, onur konuğu olarak katıldığı zirvede yaptığı konuşmada 2006'da yaşanan gıda krizi ve ardından gelen küresel finans krizinin açlık tehdidini daha da artırdığını ifade etti. Başbakan, 2007 ve 2008 yıllarında gerçekleşen tarımsal ürün fiyat artışlarının gelişmiş ülkelerdeki çiftçiler için olumlu sonuçlar verse de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilediğini belirtti.
ADALET DUYGUSU AŞINMAMALI
Erdoğan, 2008'de dünya tahıl üretiminin rekor düzeyde artış gösterdiğine dikkat çekerken, "Ne var ki üretim artışının en fazla olduğu ülkeler gelişmiş ülkelerdeki üretim artışı ile değerlendirildiğinde sadece yüzde 1,1 düzeyinde kalmıştır. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerdeki çiftçiler girdi temini için gerekli olan sermayeye sahip olmadıklarından yeterli düzeyde üretim yapamamışlardır. Bu durum, özellikle kırsal alanda olduğu gibi şehirlerde de düşük ve sabit gelirli kesimde açlık ve yoksulluğu daha da ağırlaştırmıştır" dedi. Kuzey-Güney arasındaki makasın açılmasına dünyadaki gıda dengesi açısından bir tehlike unsuru olarak işaret eden Başbakan, "Yoksul ülkelerdeki içler acısı manzarayı izlediğimiz gibi zengin ülkelerdeki sınırsız tüketeni de biliyor ve görüyoruz" derken bu manzaranın sürdürülebilir olmadığını vurguladı. Bu dengesizliğin giderilmesinin yoksullar kadar refah içinde olanların da geleceğini etkileyeceğini belirten Erdoğan, adalet, merhamet ve dayanışma duygusunun aşınmaması ve zaafiyete uğramaması üzerinde durdu. "Bizim medeniyetimiz, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' anlayışıyla yardımlaşma, dayanışma ve paylaşımı ön plana çıkarmış" diyen Başbakan, devletler kadar, sivil toplum kuruluşları da toplumsal sorumluluk projeleriyle bu sürece gereken katkıyı vermesi gerektiğini söyledi.