Merkezi Washington'da olan The Fair Labor Assocation(FLA) Adil İşgücü Derneği'nin misyonu Adidas, Nike, H&M gibi dev markaların Bangladeş, Vietnam gibi yerlerde yaptırdığı üretimlerde, iş gücü standartlarını denetlemek. Türkiye'nin ihracat hedeflerine ulaşması için ise FLA gibi uluslararası üretim onayı veren kurumlarla işbirliği kritik önem taşıyor. Geçtiğimiz hafta Hey Tekstil'in organizasyonu ile İstanbul'a gelen FLA'nın 30 yıldır iş gücü aktivisti olan Başkanı Auret Van Heerden, İstanbul'u Cenevre ve Şanghay'dan sonra FLA'nın üçüncü merkezi yapmaya hazırlandıklarını anlattı. Heerden, "Burada açılacak bir ofis ve deneyimli bir ekip ile İstanbul, Ortadoğu ve Balkanlar bölgesinin üssü yapılacak. Bu da Türk üreticisinin dev markalarla işbirliğini kolaylaştıracak" dedi.
Çin ile başlayalım. Ücretlerdeki artış küresel ticaretin dengesini değiştiriyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çin hükümeti ekonomiyi dengelemek için iç tüketimi artırması ve bunun için insanların daha fazla kazanması gerektiğini gördü. Bu yüzden 5 yıllık planlarına iki haneli ücret artışını koydular, bu ortalama yıllık yüzde 15 seviyesinde bir artış demek. Bu, ülke için aynı zamanda sosyal da bir hedef. Çin, sosyal eşitsizlikten ve bunun ortaya çıkarabileceği isyan benzeri durumlardan korkuyor. Toplu sözleşmeyi de teşvik ediyorlar. Artık çok daha fazla toplu sözleşme görüyoruz, tek sorun iki tarafın da deneyimsiz olması.
Türkiye'de iş gücü piyasasını nasıl buluyorsunuz?
Türkiye pahalı bir ülke. Vergiler yüksek, finans pahalı. Böyle olunca, Türk üreticilerin üstesinden gelmeleri gereken çok şey var. Ama avantajları da var, AB pazarına çok yakınlar, Asya'ya yakınlar. İhracat için hem kuzey hem güneye bakabilirler. Ve güçlü girişimcilik yetenekleri var. Ayrıca çok verimli çalışanlar var. En büyük gücünüz ise, bütün pazarlara herkesten önce ulaşma imkânınız.
Bu nasıl etkiliyor Türkiye'nin rekabet gücünü?
Birçok endüstri için 'zaman' faktörü anahtar olmaya başladı. Özellikle moda ürünlerinde kritik. H&M, Zara gibi üreticiler eğer ürünlerini Çin'de yaptırırlarsa, deniz yoluyla ulaşması bir ayı buluyor. Türkiye'de yaptırırlarsa bir hafta... Üreticiler giderek pazara daha yakın olan yerleri gözlerine kestiriyor.
'İNSANA YATIRIM MALİYET OLARAK GÖRÜLÜYOR'
Artan rekabette iş gücü piyasasının standartlarını nasıl daha iyi hale getirebiliriz?
Türk üreticilerin bir şansı var. Türkiye'de üretmenin pahalı yapısı göz önüne alındığında, ya daha verimli olacaklar ya da Özbekistan'a gidecekler. İyi veya kötü yol arasında bir seçim yapacaklar. İyi yolu seçenler teknolojiye, eğitime yatırım yapanlar verimlilikten faydalanacak ve çok güçlü ihracatçılara dönüşecek. Kötü yolu seçerek Orta Asya'ya gidenler, daha iyi olma şansını kaçıracak. Bu, ucuz ortam arayışı daha verimli olma zorunluluğunu ertelemeden başka bir şey olmayacak. İki yolu seçen de insana yatırım yapmak zorunda. Şu anda birçok şirket bunları maliyet olarak görüyor ama bunu İK geliştirme stratejilerinin bir parçası olarak görebilirler.
SEVDA YÜZBAŞIOĞLU