2012 beklentileri...
2012 beklentilerine ilişkin olarak da Vardan, şunları kaydetti:
''Yeni yılda uluslararası ekonomik otoritelerin dile getirdiği kadar düşük bir büyüme olmayacağına, aksine 2011 kadar kuvvetli olmasa da, çok keskin bir düşüşün yaşanmayacağı istikrarlı bir büyümenin devam edeceğine inanmaktayız.
MÜSİAD üye anketinde, 2012 yılının nasıl geçeceğini sorduğumuz üye işadamlarımız, 2011'e göre yüzde 44 oranında daha olumlu, yüzde 31 oranında ise benzer bir yıl geçireceklerini öngörmektedirler.
Beklentilerin ekonomik aktiviteyi önemli oranda şekillendirildiği de göz önüne alındığında, bu bağlamda 2012 büyüme beklentimizi bugünkü şartlar dahilinde MÜSİAD olarak yüzde 4 civarında telaffuz etmekteyiz.
İşsizlik oranındaki düşüşün de devam etmesini beklemekteyiz. Üyelerimizin yüzde 66,5 gibi ciddi bir oranı 2012 yılında işletmelerine yeni çalışanlar almayı düşündüklerini belirtmişlerdir. Tüm bu veriler ışığında, 2012 yılında işsizlik oranının yüzde 9-9,5 aralığında gerçekleşeceğine inanmaktayız. Enflasyonun 2012 yılında yüzde 7 civarında olacağını öngörmekteyiz.
Cari açığın milli gelire oranını da yüzde 8,5-9 aralığında beklemekteyiz. Ayrıca, sıkı bir mali disiplinin 2012 yılında da devam edeceğini ve bu çerçevede bütçe dengesinin GSYH'ya oranının yüzde 1-1,5 bandında gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz. Dolar kurunda ise yıl boyunca 1,80-1,85 aralığında dalgalanmaların olacağını öngörmekteyiz.''
Müstakil Sanayi ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, insanların kazanmadan harcamasının önüne bir şeklide sınırlandırma getirilmek istendiğini belirterek, ''Bu kısmi olarak doğru, ama bunun çok sert olarak yapılacak olması bizi önümüzdeki günlerde tüketim ayağında sıkıntılara sokabilir'' dedi.
2011 ekonomi değerlendirmesi ve 2012 beklentilerinin ele alındığı basın toplantısında soruları yanıtlayan Vardan, AB'nin henüz kendi sorunlarını çözemediğini, riskleri hala sırtında taşıdığını, bu risklerin de başka taraflara yansıdığını, Türkiye'nin de olumlu ya da olumsuz o gelişmelerden etkileneceğini söyledi.
Vardan, ''Uçakta gidiyoruz. Uçak türbülansa geçebilir, fakat biz de düşmemek için kafamızı bir tarafa vurmamak için emniyet kemerimizi bağlıyoruz. Aslında burada olumlu gelişme de oldu. AB Merkez Bankasında bir şeklide Almanya ve Fransa'nın tercih edebileceği üyeler seçildi.
Bunlarla birlikte orada kararların nispeten sert olmayacağını, bir miktar da politik olabileceğini düşünebiliriz. Bu da mali genişlemelere vesile olabilir. Böyle bir şey söz konusu olursa, Avrupa'da önümüzdeki günlerde yaşanmasını beklediğimiz sert düşüşler görünmeyebilir. O zaman da bizim durumumuz tahmin edilenden iyi duruma geçebilir'' diye konuştu.
ABD son çeyrekte kendini düzeltebilme yönünde belirtiler göstermişken, AB'nin hala daha bu belirtiyi gösteremediğini belirten Vardan, o nedenle bu riski de üzerlerinde taşıdıklarını ve tedbirleri elden bırakmamak gerektiğini söyledi.
Ömer Cihad Vardan, ''İç piyasamız oldukça canlı ve hareketli. Bizim bunu bir kere muhafaza etmemiz lazım. İstikrar, işte bu bakımdan çok önemli. Herhangi bir şekilde ülkemizde kaosa sebebiyet verecek bir olaya girmememiz lazım. Kendimizi bilelim. Değerler, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisini gösteriyor'' dedi.
2012 ihracat ve ithalat beklentilerine ilişkin olarak da Vardan, ihracatın 150 milyar dolara yakın seviyelere ulaşacağını, ithalatın da 230-240 milyar dolar bandında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.
''Ekonomimiz her türlü siyasi şoka karşı da hazır''
Merkez Bankasıyla ilgili bir soru üzerine Vardan, Merkez Bankasının çok proaktif olduğunu ifade ederek, ''Şu bize hoş geliyor, güven veriyor; oluşan ve karar alınması gereken her noktada Merkez Bankası olsun, ekonomi yönetimi olsun rahatlıkla karar alıp uygulayabiliyorlar. Bu, bizim açımızdan çok önemli'' yorumunu yaptı.
Cumhurbaşkanlığının görev süresine ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine ise Vardan, bunun pek fazla sıkıntı oluşturabileceğini düşünmediğini söyledi.
Vardan, ''Biz ne günler gördük... Şu an ekonomimiz, her türlü siyasi şoka karşı da hazır. Bu bizi hiç bir şekilde etkilemez'' dedi.
MÜSİAD üyelerinin toplam 1,2 milyon civarında istihdam oluşturduğunu anlatan Vardan, genel çerçevede MÜSİAD üyelerinin istihdamında yüzde 10-12'lik bir artış olduğunu tahmin ettiklerini belirtti.
Vardan, başka bir soruya karşılık da yeni teşvik sisteminin muhtemelen bu ayın sonuna kadar çıkmasının öngörüldüğünü, ithal edilen ara malı oranını düşürecek çareleri aramak, Türkiye'de üretilmeyen ama üretilebilecek olan her alanda mutlaka teşvik mekanizmasını revize etmek gerektiğini vurguladı.
MÜSİAD üyelerinin katma değeri yüksek ürünlere yönelik çalışması olup olmadığının sorulması üzerine Vardan, ''Fatih projesi ile ilgili önemli çalışma var. Hatta biz Fatih projesiyle ilgili teşvik mekanizmasında kesinlikle Türkiye'de üretimin teşvik edilmesi halinde, bu projenin detaylı olarak desteklenmesi gerektiğini söylüyorduk ki bu yönde de en son benim katılmış olduğum Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda çalışmalar olduğunu görmek beni sevindirdi'' diye konuştu.
Yerli elektrikli otomobille ilgili de çalışmaları bulunduğunu söyleyen Vardan, ''MÜSİAD önderliğinde mi firmalar bazında mı?'' şeklindeki bir soru üzerine, ''Her ikisi de var. Teşvik de ediyoruz, önderlik de yapıyoruz, liderlik de yapıyoruz. Aynı zamanda firmalara 'hadi aslanım siz yürüyün bu alanda çalışın' da diyoruz.
Bazılarının içinde de varız. Bu tür ürün grubunda karar mekanizmasının Türkiye'de olması ve bir Türk tarafından gerçekleştiriliyor olması önemlidir. Hepimizin, menşei yurt dışında olan ürün grupları üzerinde hassasiyetle durması gerekir'' şeklinde değerlendirme yaptı.
''Üretilen malların satılması lazım''
Potansiyel pazarlara ilişkin olarak da Vardan, Hindistan'a Haziran-Eylül aylarında yaklaşık 22.5 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım geldiğini vurgulayarak, Hindistan ve Çin'in Türkiye'nin ihracat yapması gereken pazarlar olduğunu, yükselen ekonomileri detaylı inceleyip konsantrasyonu oraya vermekte fayda bulunduğunu anlattı.
Kredi kartlarıyla ilgili bir soru üzerine ise Vardan, şunları kaydetti:
''Babacan 'halkımızın yaklaşık yüzde 45'i kazanmadığı parayı harcıyor' demişti. Üretilen malların satılması lazım. Üretilen mallar satılmıyorsa, sizin ürettiğinizin bir manası yok. Onun için pazar çok önemli, pazarlama çok önemli, bu ürünleri alacak olan kişilerin mevcudiyeti çok önemli ki ekonomideki bu hareket devam etsin.
2008'in sonunda başlayan krizden sonra firmalara şunu söylemiştik; 'yapacağınız ilk iş elemanlarınızı dışarı çıkartmak olmamalı.
Böyle yaptığınız zaman siz alsında onların gelirini ya kısıyorsunuz ya yok ediyorsunuz ve daralmaya sebebiyet vererek aslında tüketimin oluşmasını önlüyorsunuz ve sonuçta üreteceğimiz malların satılmasını bir şekilde kendi ellerinizle engelliyorsunuz' demiştik.
İkinci olarak da 'ekonominin içinde bulunan her aktör görevini yerine getirmelidir' demiştik. Bu çerçeveden baktığımızda da mutlaka bu sistem devam etmek durumunda. Tabi ki tedbirler alınmak isteniyor.
Bu insanların kazanmadan harcamasının önüne bir şeklide sınırlandırma getirilmek isteniyor. Bu kısmi olarak doğru, ama bunun çok sert olarak yapılacak olması bizi önümüzdeki günlerde tüketim ayağında da sıkıntılara sokabilir diye düşünüyoruz. Bunu çok dikkatli yapmamız lazım.
Beyaz eşyayı vadeli alabilirsiniz, ama günlük harcamalarınızı da 10-12 ay takside böldüğünüz zaman aslında bu sistemin ciddi bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.''