İçinde yaşadığımız yüzyıl, kuşkusuz mobil çağı. Türkiye ve dünyada teknoloji çok önemli ve her geçen gün daha da ivme kazanmakta. Bugün, birazdan röportajını okuyacağınız kişi bu öngörüsünü vizyonuyla birleştirmiş başarılı bir girişimci: Ferda Kertmelioğlu. Firması Mobilera'yı beş yıl sonunda yüzde 6800 büyüterek ünlü İngiliz gazetesi Financial Times'a konu oldu. Nasıl bu işe başladığını anlatırken büyük bir heyecanla "hayaller beklemez" dedi.
Şimdi, sizi bu ilham verici girişimcilik hikayesiyle başbaşa bırakıyorum.
Eğitiminiz ve özgeçmişiniz
1970 yılında Istanbul'da doğdum. Saint-Joseph Fransız Lisesi'ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldum. 1998 yılında ise Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi yüksek lisansını tamamladım.
Bu işe başlamadan önce iş hayatında tecrübeniz oldu mu, nerelerde çalıştınız?
İş hayatına çok erken yaşta girişimci olarak adım attım. 17 yaşında Turizm sektörü ile atıldığım iş hayatıma, 1994 yılında telekomünikasyon sektörü ile devam ettim. O yıldan bu yana da Yeni Medya, İletişim Teknolojileri ve Pazarlama endüstrilerinde girişimci olarak yer alıyorum. 2001 yılında Mobilera'yı kurduk ve o günden bu yana büyük bir ivmeyle Mobilera'nın hizmet ağını genişlettik ve genişletmeyi sürdürüyoruz.
Bu işe başlama fikri nereden geldi ve nasıl gelişti?
Vizyonumuz her zaman Dünya'da lider bir oyuncu olmaktı. Mobilera, adından da anlaşılacağı gibi, 21. Yüzyılın mobil çağ olacağı vizyonuyla 2001 yılının sonunda kuruldu. Yaratıcı ekiplerimizin doğurduğu, teknoloji ekiplerimizin hayata geçirdiği yenilikçi ve özgün projelerimizle , hız kesmeden büyüdük ve şu an kendi alanımızda Dünya'nın ilk 10 firması arasında gösteriliyoruz.
Ne kadar sermayeyle ve nasıl bu işe başladınız?
Mobilera'yı 50 bin TL sermaye ile kurduk. Dönem, kriz dönemiydi. Ama 'hayaller beklemez' diyerek işe atıldık ve her zaman Dünya'da liderlik eden bir oyuncu olmak vizyonuyla hareket ettik.
Ekibinizi nasıl kurdunuz ve şu an kaç kişi çalışıyor?
2001 yılında kurulduğumuzda 5 kişilik bir ekiptik. Öncelikle Teknoloji ekibimizin yarattığı yeni alanlar ve yaratıcı ekibimizden doğan yeni projelerle, hız kesmeden büyüdük. Şu anda 10 ülkede, farklı milletlerden 150'yi aşkın çalışanımızla Dünya'nın bir çok lider markasına hizmetler sunuyoruz.
Markanızın ismi nereden geliyor?
"Mobil" ve "Era" kelimelerinin birleşimi olan ismimiz, 21. Yüzyılın "mobil" çağ öngörüsüyle ortaya çıktı. Şu anda çevremizdeki tüm teknolojik ürünlerin, mobil hayata uyum sağlayabilmek adına geliştirildiğini gözlemleyebiliriz. Bir zamanlar cep telefonu dediğimiz cihazlar artık "akıllı telefonlar" olarak hayatımızda ve TV'den dizüstü bilgisayara tüm diğer ekranları kendi içinde barındırıyor. İşte biz de bu gelişmeleri dikkatlice analiz ederek, 21. Yüzyılın tamamen mobil iletişim çağı olacağını öngördük ve yatırımlarımızı her zaman bu doğrultuda yaptık.
İşe başlarken finansman veya rehberlik anlamında destek gördünüz mu?
Kurulurken tamamen yerli sermayemizle ve girişimci ruhumuzla kurulduk. 2004 yılından bu yana özellikle ArGe yatırımlarımız için AB Fonlarının da desteğini alarak ilerliyoruz. 2006 yılında ise Deloitte'ın da yönlendirmesi ile katıldığımız "Deloitte Teknoloji Fast50" de aldığımız birincilik ve "Deloitte EMEA Teknoloji Fast 500" programındaki onbeşincilik ile gerek yurtiçi gerekse yurt dışında önemli bağlantılar kurduk ve 2008'den bu yana yabancı yatırımcılar ile birlikte hareket ediyoruz.
İşinizde sizin için dönüm noktası sayılabilecek bir zaman dilimi veya yardım eden kişi oldu mu?
2003 yılında Dünya'da ilk kez geliştirdiğimiz Mobil Pazarlama ürününün lansmanı, 2007 yılında Kazakistan'da yarattığımız 4 milyonluk gençlik topluluk, geçen yıl aldığımız ve Dünya'nın en büyük ödülü olan GSMA dönüm noktaları olarak sayılabilir.
Şu an markanızın yönetimini nasıl yapıyorsunuz?
Bir çok dikeyde farklı çözümler sunduğumuz için sürekli yeni projeler hazırlığı içindeyiz. Tabii ki bu projelerin ve markamızın iletişim yönetimini da tüm mecralarda sürekli yapmamız gerekiyor. Gerek sektör içinde, gerekse konvansiyonel medyadaki tüm iletişimimizi kurumsal iletişimimiz ve PR ajansımızın çizdiği yol haritası çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. Türkiye'de ve Dünya'da interaktif çözümlerin tümünü bir şemsiye altında toplayan firmalar dendiğinde, ilk akla gelen firma olma hedefimizi her gün güçlendiriyoruz.
Bu noktaya gelmenizin kısaca hikayesi nedir?
Her zaman vizyonumuz Dünya çapında lider bir oyuncu olmaktı. İlk 5 yılda yüzde 7.000'e yakın bir büyüme gerçekleştirerek Deloitte tarafından Türkiye'de en hızlı büyüyen teknoloji şirketi seçildik. Bu büyümemiz Financial Times'da uzun bir habere konu oldu ve aynı ivmeyle on yıl içinde kendi alanımızda Dünya'nın ilk on firmasından biri haline geldik.
Markanızı şu an nasıl kendi sektörünüz içinde, rakiplerinize göre nasıl konumlandırırsınız?
Aslına bakarsanız kendi sektörümüzün içinde yer alan her dikeyde farklı çözümler sunmamızdan dolayı, bizim gibi bir firmanın örneğine Dünya'da bile az rastlanıyor. Ama tabii ki hizmet sunduğumuz her dikeyde farklı rakiplerimiz mevcut. Çalıştığımız yerel ve çok uluslu markalara baktığımızda geniş bir yelpazeye hitap ettiğimizi gözlemliyoruz. Telia Sonera, Etisalat, Orange gibi dünya iletişim devlerinin, Unilever, Nike, Coca-Cola, P&G, Kraft Foods, Nestle, Carrefour gibi bir çok çokuluslu şirketin, Türkiye'deki tüm telekom operatörlerinin ve önde gelen Türk markalarının pazarlama karmaları içinde yer alıp, son derece özgün projeler geliştiriyoruz. Bu bağlamda da tüm dikeydeki rakiplerimizden farkımızı açıkça belli ediyoruz.
Sizce, sizin başarınızın sırrı nedir?
Öncelikle vizyon... Vizyon doğru değilse yanlış yöne kürek çeken bir strateji geliştirmeniz kaçınılmaz. Daha sonra elbette ekip arkadaşlarım ve ekip çalışması. Hala bir start-up şirketi mantığıyla, yarattığımız projelerimize başından sonuna kadar özen göstermek ve Türkiye'den Dünya lideri firmaların çıkabileceğine olan özgüven ve inancımızla, Mobilera'nın başarılarını perçinliyor olmak.
Gelecekte nasıl büyümeyi hedefliyorsunuz?
2010 yılında Dubai'de kurmuş olduğumuz firmamızla şu ana kadar Ürdün, BAE, Tanzanya ve Fildişi Sahili'nde Orange ve Etisalat gibi bölgenin güçlü operatörleri ile gerçekleştirdiğimiz işbirlikleriyle abone bağlılığını yaratan ve abone alımını artıran programlar hayata geçirdik.
Yine geçen sene Portekiz'de mobil pazarlama hizmetleri veren Blue Harbour adlı bir firmayı satın aldık. Mobil Pazarlama ve Mobil Reklam alanında yüksek büyüme potansiyeli bulunan Portekiz'den sonra hizmetlerimizi İspanya'da ve Brezilya başta olmak üzere Güney Amerika'da da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.
Hizmet götürdüğümüz tüm ülkelerde uygulandığında, performansı arttıracak platformların yatırımlarını Türkiye'de gerçekleştirmekteyiz. Bu yatırımlar ile farklı ülkelere aynı anda uygulanabilen çözümler üretebiliyoruz. Ar-Ge projelerimizin çıktılarının uluslararası olmasına özen gösteriyoruz.
Saymış olduğumuz hizmetler ve ofislerimiz sayesinden bugüne kadar Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika'da 50 milyon'dan fazla aboneye ulaştık ve bu bölgelerde alanımızda Pazar lideri konumumuzu güçlendirdik. Çok yakın zamanda da yarattığımız programlarımızı Benin, Togo, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne de taşıyor olacağız. Hedefimiz 2015 yılına kadar bölgemizdeki "bir milyar tüketiciye" doğrudan erişebilmek.
Bir iş gününüz nasıl geçer?
Güne erken başlamayı tercih ediyorum. Her gün, Mobilera'daki ekip arkadaşlarımla günü değerlendirebileceğimiz sabah toplantıları alışkanlığımdan da hiç vazgeçmiyorum. Tüm arkadaşlarımın kendi alanlarına hakim olmasından ötürü gün boyunca gözüm hiç arkada kalmıyor. Böylece ben de yeni projeler ve yeni fikirlere rahatlıkla odaklanabiliyorum. Girişimci karakteristiğimden dolayı her zaman yenilikler ilgimi çekmekte. Bu arada sosyal sorumluluk ve önemli katkılar sağlayabilecek sosyal bir misyon önemli hedeflerimden biri. Bu doğrultuda 13 senedir çeşitli kademelerinde görev aldığım TÜGİAD Türkiye, İstanbul ve Girişimcilik ile ilgili çalışmalarımı ülkemin hizmetine sunmak için mükemmel bir platform sağlıyor. Öyle ki ofisimi bile TÜGİAD'la aynı binada olacak şekilde seçtim. Günün ilerleyen saatleri içerisinde vaktimin çoğu, üst düzey iş toplantıları, TÜGİAD projeleri için gerekli workshop'lar ve resmi diğer toplantılarla geçiyor. Uzayan bazı toplantılarım, akşam yemeklerinde de devam ediyor.
Sektörünüz, Türkiye'de sizce nereye gidiyor?
Türkiye'deki dijital medya yatırımları yükselmeye devam etse de, halen İngiltere gibi ülkelerin çok gerisinde. Bu gibi ülkelerde dijital medyaya yapılan yatırımlar, konvansiyonel medyaya yapılan yatırımların önüne geçmiş durumda. Ayrıca mobil reklamcılık da pastadan büyük bir dilim almakta. Bizim de hedefimiz, dijital platformların tümünde bu yatırımları her yıl katlayarak artırmak ve markaları da buna teşvik etmek. Türkiye'de halihazırda, dijital ve mobil platformlara yatkın bir kitle zaten oluşmuş durumda. Dijital okur-yazarlıkta şu an Dünya'nın ilk 5 ülkesi arasında gösterilebiliriz. Özellikle eğitim alanında yapılacak yatırımlar, genç nesillerin tabletlerle ve dokunmatik ekranlarla bilgi ve deneyim sahibi olmasını hedefliyor. Akllı telefon kullanımı sayısında ise bir çok gelişmiş ülkeyi geride bırakmış durumdayız. Tüm koşullar dijital medyanın yatırıma çok müsait olduğunu ve bundan böyle de artarak diğer mecralara önüne geçeceğini işaret ediyor. Durum böyle olunca biz de bu alana yapacağımız yatırımlarda artış göstermeyi planlıyoruz.
Kendinizi hangi platformda gösteriyorsunuz? Sosyal medya mı, yazılı basın mı?, sektörünüze özel hafta veya günlerde mi?
Tüm iletişim faaliyetlerimizi yürüten PR ajansımız sayesinde hem sosyal medyada, hem yazılı hem de görsel basında yer alıyoruz. Sektör dergilerinin web siteleri ve dijital/mobil konularına yer veren sayfalarında da projelerimizi anlatıyoruz ve söyleşilerde bulunuyoruz. Bunun dışında yatırım ve proje haberlerimiz ise daha çok konvansiyonel medyada yer buluyor. Sektörümüzü bilgilendiren yurtiçi ve yurtdışı etkinliklerinin bir çoğunda ise konuşmacı veya panelist olarak mutlaka yer alıyoruz.
İlgi alanlarınız nelerdir, nelerden beslenir ve ilham alırsınız? Ne okur, ne seyreder ve neyi takip edersiniz?
İşim gereği çok seyahat etme şansı buluyorum. Gittiğim ülkelerde yaptığım gözlemler bana çok farklı perspektifler kazandırıyor. Çok fazla televizyon seyredememekle birlikte, elime geçen her türlü yazılı materyali okuyup inceliyorum. Mobil bir hayatım olduğu için telefonumdaki sosyal medya uygulamaları sayesinde, günlük gelişmeleri ve sektörümdeki heyecan verici haberleri takip ediyorum. Aslında etrafımdaki her şey, sanat eserlerinden teknoloji'ye varıncaya kadar her etkileşim ve fikrine güvendiğim dostlarım beni besliyor. 3 ve 11 yaşındaki kızlarım da benim ilham kaynaklarım elbette...
Türkiye ve dünyadaki girişimcilerin farkları ve benzerlikleri sizce nelerdir?
Girişimcilik herşeyden önce bir kişilik yapısı, bir değerler bütünü. Kültürel farklılıkları göz önüne alsak bile, içinde bulunduğu topluma değer katma, yeniliklerle fark yaratma ve risk alma becerisi var girişimcilerde. Kendilerine özel bir bakış açıları ve başarmaya odaklı bir kimyaları var. Yani birey olarak değerlendirdiğinizde aslında Türkiye ve Dünya'da girişimci aynı gen haritasına sahip. Girişimcilik Aktivesi olarak baktığımızda ise, girişimci profilleri ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile paralellik gösteriyor. bu anlamda 4 ana kulvar var; Girişimci Ülkeler (Kanada, ABD gibi), Yıldızı parlayanlar (Brezilya, Kore, çin gibi), Kontrast Ülkeler (Türkiye, Meksika, Güney Afrika gibi) ve Girişimcilik anlamında geri kalmış ülkeler. Farklıklıklar bu aşamada ortaya çıkıyor. Girişimcinin içinde bulunduğu ortam, ekosistem ve iklim koşulları farklılıkları da beraberinde getiriyor.
Yeni girişimcilere destek veriyor musunuz?
Aslında bu kapsamda çalışmalarını yürütmeye başladığımız geniş kapsamlı bir projemiz var; İstanbul Girişimcilik Ekosistemi Projesi. Tüm üyelerimizin de desteğiyle İstanbul'u –kültür, sanat, turizm ve sporda olduğu gibi- girişimcilik konusunda "bölge"nin başkenti yapmak en büyük arzumuz.
Bu projede, girişimcilik ve ekosistem modelleri konusunda Dünya'nın en tanınmış ve başarılı kurumlarından biriyle, Babson College ile işbirliği yapıyoruz. Proje için, Girişimcilik Komisyonumuz liderliğinde tüm komisyonlarımızın ve yurt içindeki paydaşlarımızdan oluşan geniş bir çalışma gurubu oluşturuyoruz.
İSTGEP (İstanbul Girişimcilik Ekosistemi Projesi) Girişimcilik Ekosistemi'nin temel taşları olan Girişimcileri, ilgili Kamu ve Finans Kurumları'nı, Yatırımcıları, Destekleyen Kurumları, Akademisyenleri, Düşünce Liderlerini, Çok Uluslu Kurum Temsilcilerini ve yaşadıkları bölgede topluma ve sosyal hayata değer katan rehber kişileri bir araya getirmek, bir yol haritası oluşturmak ve İstanbul'u bizim ifademizle "yüksek potansiyel değer üreten etkin girişimcilerin doğduğu, geliştiği ve yabancı girişimci, büyük yatırımcı veya fonların tercih ettiği" bir "merkez" haline getirmeyi ve Dünya'da bir rol model oluşturmayı amaçlıyor.
Size ilham veren, beğendiğiniz girişim ve girişimciler kimler?
Siyasi girişimcilik anlamında Atatürk bence ders kitaplarına girmesi, üzerine girişimcilik tezleri yazılması gereken bir lider. Sosyal girişimcilikte Mohammad Yunus'u ilgiyle ve ilham alarak izliyorum. Ekonomik girişimcilik anlamında ise Richard Branson ilk aklıma gelen isim. Tek bir dikeyden ziyade hayata dokunan her alanda başarılı ve başarısız örneklerle ama her zaman aynı vizyon, motivasyon ve cesaretle ilerleyen tüm girişimciler aslında.
Girişimciler başarılı olmak için neleri yapmalı ve neleri yapmamalı?
Aslında, son çeyrek yüzyılda Dünya'daki gelişime baktığımız zaman bugün global ölçekte Dünya lideri sayılabilecek pek çok firmanın 20 yıl önce varolmadığını görebiliriz. Bu girişimlere örnek olarak Google, Facebook, Amazon, Instagram, Twitter sayılabilir. Kimi innovasyon temeline dayanan, kimi de var olan teknikleri yeni Pazar modelleriyle sunan ama her biri başarı hikayesi olan daha nice örnekle çeşitlendirebiliriz.
Özellikle son 20 yıldaki girişimcilerin ortak noktası, yüksek teknoloji ve katma değer üreten, yenilikçi, gelişmeci ve büyümeci yapılar. Yüksek potansiyel değer üreten girişimciler, iş fikirlerinin başlangıcından hayata geçmesi aşamasına dek olağanüstü hızla ekonomik değer yaratan, topluma olağanüstü etkileri olan girişimci profilleri. Başarılı bir girişimci olmak adına, bu özelliklerin olması gerektiğine inanıyorum. Bu açıdan bakarsak, Girişimci yüksek büyüme potansiyeli yaratacak iş fırsatlarını görme ve bu fırsatı bir iş modeline dönüştürme yeteneği olan, yenilikçi, risk alma becerisine sahip, rekabetçilik ile icra yeteneğini bir araya getirebilen, kendi hayatının yanı sıra, içinde bulunduğu toplum için katma değer yaratan, dünyayı değiştirme gücünü içinde hisseden ve tüm bunları yaparken hayattan keyif alabilen bir kimlik.
Türkiyedeki girişimcilik kültürü geçmişte nasıldı, şimdi nereye gidiyor?
Türkiye, Global Girişimcilik Monitörü (GEM) verilerine göre maalesef G20 içinde yer alamıyor. 45 – 48. sıralardayız. Global Girişimcilik Endeksi rakamlarına göre 71 ülke arasında 43. Global Rekabetçilik Endeksi'nde ise 139 ülke arasında ancak 61. sırada yer alabiliyoruz ne yazık ki...
TÜGİAD olarak kurucularından olduğumuz G20 Genç Girişimciler İttifakı'nda stratejikpartnerimiz olan McKinsey firmasının kaleme aldığı "The Power of Many" başlıklı raporda "Girişimcilik" konusunda ülkeleri dört farklı kategoride sınıflanıyor; Kanada ve ABD gibi Girişimci Ülkeler , İtalya, Fransa ve Almanya'nın örnek gösterildiği ve erken aşama Girişimcilik faaliyetlerinin düşük olduğu ancak Katma Değer yaratan hızlı büyüyen girişimcilerin yetiştiği Ilımlı Girişimci Ülkeler , Çin, Brezilya ve Arjantin'den oluşan Girişimcilik'te Parlayan Ülkeler ve son olarak Türkiye'nin de içinde bulunduğu Tezatlıklar içeren Girişimci Ülkeler. Bu grupta Güney Afrika, Hindistan ve Meksika da bulunuyor.
Aslında Türkiye'de Girişimciliğin tanımı konusunda bir karmaşa yaşanıyor. Aslında bu kavram karmaşası gelişmekte olan tüm ülkelerde var. 2023'de Dünya'nın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almayı hedefleyen Türkiye'nin, Girişimcilik konusunda da gelişmiş ülkelerin yaklaşımını dikkate alması gerektiğine inanıyorum. Girişimcilik konusunda hırs, arzu ve isteğin yüksek olduğu ancak Girişimcilik aktivitesinin olması gerekenin altında kaldığı bir ülke Türkiye. Ancak, Türkiye'nin sosyolojik dinamiklerini göz önünde bulundurduğumuzda, ekonomik büyüme konusunda gösterdiğimiz performansı Girişimcilik konusunda da göstereceğimize ve bölgede lider konuma geleceğimize inancım tam.
Sizin girişimcilik alanında açık olarak gördüğünüz sektörler nereler?
Yaratıcı ve yenilikçi girişimler sektörel tercihler gerektirmiyor. Burada önemli olan, girişimcinin (uzmanlık sahası da göz önüne alınarak) ticari kazanca dönüştürdüğü fikri, fark yaratan, alışılmışı değiştiren ve yüksek katma değer üreten iş modeli. Diğer taraftan, bilgiye dayalı teknoloji, e-Ticaret, mobil yaşam, stratejik öneme sahip sektörler (savunma sanayi, güvenlik, yeşil ekonomi, mikro biyoloji gibi) ve başta finans ve turizm olmak üzere servis sektörü ön plana çıkıyor.
Her potansiyel işadamı ve girişimcinin sizce, alması gereken eğitim, katılması gereken seminer ve kişisel gelişim programları nelerdir?
Dünyaca tanınan birçok etkin girişimci, lise veya yüksek okulu yarıda bırakan fikirlerinin peşinden koşanlar olsa dahi eğitimin önemi yadsınamaz. Başarılı girişimcilerin aynı zamanda konularında uzman kişiler olduklarını görüyoruz. ancak bu şekilde "ihtiyaçları ve eksiklikleri" görebiliyorlar. Ben bu aşamada "sürekli öğrenme" ifadesini tercih ediyorum. Girişimciler için gerekli olan, ihtiyaç analizi yapmak,"sürekli öğrenmek ve büyümek.
Girişimcileri yol gösterebilecek ve rehber niteliğinde söylemek istedikleriniz nelerdir?
Girişimcilerin ortak karakter özelliklerinin iyimserlik ve cesaret olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda ilk vermek isteyebileceğim mesaj azim... Girişimcilik yolu çoğu zaman alternatifler arasında en zahmetli, en zor olan yol olacaktır. Varolanın dışında, varolanı değiştiren ya da geliştiren bir heyecan her zaman çeşitli engelleri aşarak ilerler, bunu bilerek ve yılmadan yola devam etmek çok önemli. İkincisi odaklanma... Gene kişilik özellikleri itibarı ile çoğu girişimci biraz da maymun iştahlıdır. Vizyoner olarak seçtiği konuya odaklanıp, bu konuda çalışmaları yoğunlaştıran girişimciler hem ilk girişimlerinde, hem de seri girişimcilik çabalarında daha başarılı olabiliyor. Son olarak sürekli öğrenme... Günümüzde başarılı her girişimci kendisini sürekli beslemek, içinde bulunduğu toplumunu, sektörünü ve Dünya'yı çok yakından takip etmek durumunda. Bu anlamda da her girişimcinin sosyal çalışmalara, sivil toplum aktivitelerine katılarak kendisini toplumsal olarak beslemesinin en az ekonomik ve sektörel uzmanlık geliştirmek ve akademik eğitim kadar önemli olduğunu düşünüyorum.
Gelecekle ilgili kendi hayaliniz ve stratejiniz nedir?
Gelecek ile ilgili birbirini destekleyen iki öngörüm var. İş hayatımda konusunda Dünya'nın ilk üç firmasından birini yaratmak ve Türkiye'den Dünya lideri firmaların ortaya çıktığını bir kez daha ortaya koymak. Sosyal anlamda ise Türkiye'nin ve İstanbul'un EMEA bölgesinin girişimcilik merkezi haline dönüşmesine destek olacak projeler üretmek. Her iki vizyonu da 5 yıl içinde gerçekleştirecek stratejik çalışmalarımı sürdürüyorum.
Duygu Eren
Stratejik İletişim ve Kariyer Danışmanı
Yazarla iletişim için: duygu@dpdanismanlik.com