Babacan, Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergilerinin işbirliğiyle düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın ana yayın sponsoru olduğu ''Uludağ Ekonomi Zirvesi''nde yaptığı konuşmanın ardından Habertürk ve Bloomberg HT'nin ortak canlı yayınına katılarak, soruları yanıtladı.
Halk ve Ziraat bankalarına ilişkin bir soru üzerine Babacan, Türkiye'de 4 katılım bankası bulunduğunu, belirli dönemlerde ''üvey evlat'' yerine konulan bu bankaların 2005-2006 yıllarında yaptıkları yasal düzenlemelerle ticari bankalarla eşit düzleme, eşit rekabet şartlarına ulaştıklarını anlattı.
Katılım bankalarının o dönemde pazar payları yüzde 3 civarında olduğunu, şu anda yüzde 5-6 arasında bir rakama ulaştığını bildiren Babacan, şöyle devam etti:
''Ama ticari bankacılıkta bizim kamu bankalarımız var ve 1/3 pazar payı var. Fakat katılım bankacılığında kamu bankaları yok. Biz kamu bankalarının katılım bankacılığına da katkıda bulunacağına inanıyoruz. Ama her iki bankamıza da (bu işe girin) dediğimizde şunu söyledim; (mevcutların pazar payından almayacaksınız). Çünkü mevcut pastayı daha küçük dilimlere bölmek istemiyoruz, pastanın tümünü büyütmek istiyoruz. İki kamu bankası girdiğinde bu sektörü genişletmesi lazım, büyütmesi lazım.(Mevcut katılım bankalarımızı da sıkıntıya sokacak her türlü davranıştan, aksiyondan mutlaka özenle kaçınmamız lazım) dedim.''
Babacan, kamu bankalarının günlük operasyonlarında özerk olduğunu dile getirerek, ''Biz atamalarımızı yapıyoruz, ondan sonra geri çekiliyoruz. Dosya bazında hiçbir zaman karışmayız ama stratejik konularda bizim talimatımızla hareket eden kuruluşlardır'' ifadesini kullandı.
''NE ZİRAAT, NE HALK AZINLIK HİSSESİYLE GİRMEZ''
Başbakan Yardımcısı Babacan, bir soru üzerine, Halk Bankası ve Ziraat Bankası'na katılım bankası kurdurabileceklerini ancak Vakıfbank için bir süreye ihtiyaç olduğunu belirterek, ''Ziraat Bankası ve Halk Bankası'na en kısa zamanda birer tane katılım bankası kurması konusunda talimatlarımızı verdik. Arkadaşlarımız da hızla çalışmaya başladı'' diye konuştu.
''Piyasayı tanıyan bir yabancı ortakla yola çıkmaları faydalı olabilir mi?'' şeklindeki soruya Babacan, şu yanıtı verdi:
''Zaman içerisinde farklı seçeneklere kapıyı açık tutarız ama sonuçta kamu bankasından anladığımız kamunun kontrol ettiği bankadır. Azınlık hissesi olarak girmeyiz. Ne Ziraat, ne Halk azınlık hissesiyle girmez bir işe. Kontrol ederse girer. Azınlık ortak olarak girmek isteyen olursa o da herhalde değerlendirilir. Ama kimdir, nedir, nasıldır, bunu genelini söylemek zor. Sıfırdan, yeniden katılım bankası kurmak isteyen özel sektör oluşumuna da açığız. Onu da ilan ettik. Lisans vermeye hazırız. Birileri, yerli, yabancı, tamamen yabancı ya da yerli yabancı ortak katılım bankası kurmak istiyorsa lisans vermeye açığız. Ama kurum bankalarının bu sektöre yeni bir dinamizm, heyecan katacağına inanıyorum. Amacımız da bu. Yüzde 5'lik pazar payını, yüzde 8'e, 10'a, belki 15'e çıkarmak. (Yüzde 5'in içinden kamu biraz pay alsın) değil kesinlikle. Ona da zaten izin vermeyiz.''
Bugüne kadar farklı şekilde yönlendirmeleri halinde kamu bankalarının ülkedeki pazar payının çok büyüyeceğini ifade eden Babacan, kamu bankalarının özel bankaları piyasa dışına itici güce sahip olduğunu ancak bunu asla kullanmayacaklarını söyledi.
Kamu bankalarının kamu olma gücünü, maliyetlerini düşürmede kullandıklarını vurgulayan Babacan, bu bankaların pazar payı çalmaya asla girmediklerini, talimatları doğrultusunda Türkiye'deki pazar paylarının son 10 yıldır değişmediğini kaydetti.
''BİZ DİYORUZ Kİ (BİZ DE OTURALIM MASADA)''
Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Türkiye, Gümrük Birliği'ni yeniden müzakere edeceği, düşüneceği bir döneme mi giriyor?'' sorusu üzerine, Türkiye'nin AB üyeliğinin, siyasi bir proje ve hükümetin de stratejik bir hedefi olduğunu vurguladı.
AB Bakanlığı kurulduğunu, Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği için Brüksel'de 26 milyon avroya bina satın alındığını anlatan Babacan, Türk bayrağı ile AB bayrağının o binada yan yana dalgalandığını ifade etti. Orayı, 8-10 bina arasından beğendiğini ve Dışişleri Bakanlığı'nın alması için her türlü desteği verdiklerini kaydeden Babacan, bu binanın, ABD Büyükelçiliği'nin karşısında, ana caddede bulunduğunu söyledi.
Babacan, şunları kaydetti:
''Dolayısıyla AB üyeliğiyle uzun vadeli stratejik hedefle, kısa vadeli bu ticari ilişkilerimizi ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Gümrük Birliği özellikle en büyük problemimiz bizim için şu anda. Gümrük Birliği sistemi içindeyiz, dolayısıyla AB'nin uyguladığı tüm gümrük uygulamalarını biz aynen otomatik olarak kabul ediyoruz. Fakat biz karar verme mekanizmalarında yokuz. Bizim şikayetimiz bu. Onlar 27 ülke olarak masa etrafına oturuyorlar, karar veriyorlar. Gümrük Birliği Anlaşması'nın gereği olarak biz onların kararına uymak zorunda kalıyoruz. Biz diyoruz ki (biz de oturalım masada, madem hepimizi ilgilendiriyor ya da bu Gümrük Birliği Anlaşması'na tekrar bakalım). Bunun alternatifi bir serbest ticaret anlaşması olur mu? Bilemiyorum, bunların hepsi konuşulur, test edilir. Bu tartışmaların hiçbirisini tabu olarak görmemek lazım, rahat tartışabilmek lazım. Sonuçta da 'kazan kazan' ilişkisini de unutmamak lazım.''
''SERBEST TİCARET ANLAŞMALARI CANIMIZI YAKTIKÇA, FERYADIMIZ YÜKSELİYOR''
Ali Babacan, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nden bir dönem istifade ettiğini ancak son dönemde AB'nin, üçüncü taraflarla yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye'yi olumsuz etkilediğini, Türkiye'nin en büyük şikayetinin bu anlaşmalar olduğunu anlattı.
Bu kapsamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesi sonucu Güney Kore ile Türkiye arasında anlaşma yapıldığını, Japonya'nın ise AB ile serbest ticaret anlaşmasını yaparken Türkiye ile görüşmelere başladığını bildiren Babacan, Türkiye'nin Gümrük Birliği konusundaki büyük probleminin Meksika ile olduğunu vurguladı.
Babacan, AB'nin ticaret konularında Türkiye'yi karar mekanizmalarına daha çok sokması gerektiğini ifade ederek, ''Sayın Çağlayan 'Biz masada yokuz, bizim adımıza karar alıyorlar' diye haklı olarak feryat ediyor. Dolayısıyla AB hedefi ile kısa vadeli ticari konuları ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Öbürü çok büyük stratejik bir hedef. O konuda en ufak bir gevşeme yok. Olmamalı da bizim hükümetimizde'' diye konuştu.
Babacan, ''Bu gecikmiş bir feryat mı?'' sorusuna da ''Son zamanlarda bu serbest ticaret anlaşmaları bizim canımızı yaktıkça, bizim feryadımız yükseliyor tabii'' yanıtını verdi.