Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz haftalarda iki konuyu ele almıştık: Yeni ekonominin yeni çalışanları ve onlarla bir şekilde uyuşmak durumunda olan geleneksel işverenler. Y kuşağı olarak tabir edilen grubun, şimdiden iş yaşamını temelden değiştirmeye başladığını görmüştük. Sadece yeni tip çalışanların taleplerine uyum sağlayabilen şirketlerin gelecekte sürdürülebilir ve rekabetçi olacağını artık biliyoruz. Çalışanlar ve işverenler arasındaki ilişki bu şekilde evriliyor. Peki şirketlerin asıl muhatapları, yani tüketiciler cephesinde durum ne? Görünen o ki, yeni ekonominin tüketicileri ile markalar arasındaki ilişki içi talepler değişiyor. Youth Research'un internet üzerinden yaptığı ve Türkiye'de 23 ilden çoğunluğu 20-29 yaş arasında olan 310 kişinin katıldığı ankete göre firmaların müşterileri ile "sadakat ilişkisi" kurabilmeleri artık çok daha zor.
FİRMALAR NAZ ÇEKECEK
Araştırmaya katılanların yüzde 50'si, markalarla mevcut ilişkisinin alışverişin ötesine geçmediğini söylüyor. Peki tüketici gerçekten bu kadarını mı istiyor? Aslına bakarsanız biraz daha fazlasını... Tüketicilerin neredeyse yüzde 60'lık bir oranı kullandıkları markayı kendine yakın hissetmeyi, markanın kendisini önemsemesini ve ilişkisini devam ettirmek için elinden geleni yapmasını talep ediyorlar. Yani, "Alışveriş tamam, ama biraz daha yakınlaşmamızda hiçbir sakınca yok" diyen önemli bir çoğunluk var. Markalarla duygusal bağ kurmaya hazırlar ama pek nazlı davranıyorlar. Peki firmalar bu nazı çekmeye hazır mı? Aslına bakarsanız iki nedenle öyle yapmaktan başka seçenekleri yok. Birincisi, tüketicilerin çevrelerinde yarattıkları etki. Özellikle yüksek teknoloji ürünlerinde insanların dörtte üçü çevresindekilerin fikirlerini önemsiyor. Kendisini tükettiği markaya yakın hisseden insanların onu tavsiye ettiklerini, hatta küçük oranda da olsa savunduklarını görüyoruz. Yani tavsiyenin yolu kendini sevdirmekten geçiyor.
MÜŞTERİYLE DUYGUSAL BAĞ KURMAK ÖNEMLİ
Tüketicilerin
para harcama davranışları ile markayla kurdukları duygusal bağ arasında doğrudan bir ilişki olduğu görülüyor. Örneğin bir markanın 'kendisini anlamasını ve önemsemesini bekleyen' tüketicilerin yüzde 67'si o markayı almak için daha fazla para ödemeye hazır. Markanın 'kendisi için elinden geleni yapmasını bekleyenler' arasında ise bu oran yüzde 86'ya çıkıyor. Yani tüketiciyle duygusal bağ kurmak firmalar için değerli bir yatırım. Markaların tüketicilerle olan ilişkilerini derinleştirmeleri yeni ekonominin olmazsa olmazı haline geldi. İşleri zor, ama buna değer!
Selim Oktar