Koronavirüs salgını nedeniyle içinde bulunduğumuz karantina günlerinde ve hatta sonrasında bizi nelerin beklediği, neler yapıp neler yapmamamız gerektiği konusunda birçok şey net değil. Evde verimli vakit geçirmek nasıl mümkün, bu izolasyonun karantina sonrası günlerde ne gibi etkileri olacak, evde çokça vakit geçiren çiftler ve ebeveynler ile çocuklar neler yapmalı gibi birçok meseleyi Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatoş Altınbaş ile konuştuk. Altınbaş, içinde yaşadığımız günlerin büyük bir dönüşüme neden olacağının altını çiziyor…
- Karantina günlerinde sık duyduğumuz tavsiyelerden biri 'evdeki vaktinizi verimli geçirin' oluyor. İzole yaşamın süresi arttıkça insanların dağılan konsantrasyonlarını arttırabilmeleri adına ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
- İzole yaşam özellikle şehir hayatının koşuşturması içinde yaşayanlar için kolay değil. Bu sürecin uzayabileceğini kabul ederek, bunu verimli geçirmek için çabalamak veya bu süreçte kendini depresyona sokacak negatif düşünce biçimlerini devam ettirmek kişinin çabasına bağlıdır.'Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık' ayeti bunu vurgular. Dolayısıyla çaba göstermeli ve hayata ve geleceğe olan inancımızı sürdürmeliyiz.
ÜÇ SENE KORKU DEVAM EDECEK
- Yalnızlık ve çaresizlik duygusunun toplumsal bir travmaya yol açtığından bahsediyorsunuz. Peki, bu zamanları arkamızda bıraktıktan sonra sizce bu travmaların gündelik yaşamımıza ve kurduğumuz ilişkilere etkisi nasıl olacak?
- Yaşanan krizin uzun vadeli etkileri olacağı aşikar. Teknoloji bundan böyle hayatımızda hiç olmadığı kadar çok yer alacak. Yüz yüze ilişkiler yerini online toplantılara bırakacak. Üretim şekilleri değişim gösterecek. Bazı sektörler geçerliliğini yitirecek. Bunun bir sonucu olarak ne yazık ki işsizlik artacak. Küreselleşme dediğimiz olgu yerini ulus-devletlerin sınırlarını güçlendirdiği bir değişime bırakacak. Devletlerin güçlendiği, otoriter rejimlerin çoğaldığı, özgürlüklerin toplum sağlığını korumak adına kısıtlandığı bir döneme gireceğiz. Seyahat özgürlükleri kısıtlanacak. Gelir dağılımı eşitsizlikleri artarak devam edecek. Dünyanın bazı bölgelerinde ekonomik krizlerle kaos ortamları yaşanacak.
- Alışveriş, iş, okul gibi hayatın birçok unsuru çok hızlı bir şekilde dijitale döndü. Siz bu dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Salgın bitse dahi, mutasyona uğrama riski devam edecek. Dolayısıyla önümüzdeki en az üç sene toplumlar bu korkuyla yaşayacaklar. Dijital dünya hayatımızdaki rolünü arttıracak. Bu dönüşüm er geç olacaktı, fakat bu kadar ani olması şaşırtıcı oldu.
- Öte yandan evde kalan anne babalar çocuklarıyla nasıl doğru iletişim kurmalılar?
- Ebeveynler ve çocuklar arasında yaşanacak çatışmaları en aza indirgemek gerekiyor. Ben izolasyon sürecinde online eğitim sistemlerinin yoğun olmaması taraftarıyım. Özellikle ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklara ağır ders yükü vererek değil, oyalama amaçlı eğitsel faaliyetlerle atlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Hâlâ çalışmak zorunda olan ebeveynler var. Bazı okulların sistemlerinin çocukların tek başına başa çıkamayacakları şekilde olduğunu ve ebeveynlerin bir öğretmen gibi çocuğu denetlemesi gerektiğini duyuyorum. Bunu hem çocuk hem de ebeveynler için zorlayıcı buluyorum. Çocuklara korku ve kaygı yüklemeden, yaşadığımız dönem ve durum net bir şekilde anlatılmalı ve geçici olduğunun altı çizilmeli.
İLİŞKİLER İÇİN BİR FIRSAT
- Şu an toplumun tüm unsurlarıyla hayli gergin olduğunu gözlemliyoruz. Bu gerginliği azaltmak, yaşlı insanları incitmeden durumun ciddiyetini onlara anlatmak için nasıl bir yol izlenebilir?
- Bu noktada iş sahada görev yapan emniyet ve güvenlik güçlerine düşüyor. Gerginliğin tavan yaptığı bir süreçte sakin kalmak, dışarı çıkan yaş almış kişilerle empati yapmaya çalışmak önemli. Devletin ve toplumun onları korumaya çalıştığı, gençler için değerli oldukları vurgulanmalı. Yaş almış aile fertlerimizin saygımıza, sevgimize ve her şeyden önemlisi ilgimize en fazla ihtiyacı oldukları zamanlardan geçiyoruz.
- Sabah akşam birlikte vakit geçiren çiftlerin ilişkilerinin yıpranmaması için nasıl tutumlar benimsemeleri gerekiyor?
- Evde kapalı kalma hissi ve yaşanan kaygılar beraberinde aile bireyleri arasında çatışmalar doğurabilir. Bu durumların yaşanmaması için mümkünse ayrı alanlar yaratılmalı. İş bölümü yapmak ve karşıdakinin özel zamanına saygı duymak çatışmaları en aza indirger. Modern hayatın koşuşturmasında fazla bir arada olamayan çiftlerin bu dönemi birlikte vakit geçirmek için bir fırsat olarak görmelerinin ilişkinin devamı için faydalı olacağını düşünüyorum.
- Sosyolojik açıdan Türkiye ve tüm dünyanın içinden geçtiği bu günleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın yaşadığı en sıkıntılı süreç olarak nitelendirdiğimiz günlerden geçmekteyiz. Ve büyük bir dönüşüm yaşandığından, yaşanmaya devam edeceğinden bahsettik. Dolayısıyla öngörülemeyen de pek çok değişim olacak. Benim insanlığa ve hayatta kalma becerisine olan inancım tam. Dileğim insanların bu süreçten ders çıkarabilmeleri ve önceliklerin hümanist açılara yönelerek değişmesi.