Kriz, ABD'de başlamıştı ancak Avrupa'ya sıçraması fazla zaman almadı. 29 Eylül tarihine gelindiğinde hasar giderek artıyordu. İflas etmekten kılpayı kurtulan İzlanda hükümeti, sıkıntıdaki ülkenin üçüncü büyük bankası Glitnir Bankası'nın yüzde 75'ini kamulaştırdı. ABD'de paketin Senato'da geçtiği 2 Ekim'de Avrupa da Hollanda'nın önerisiyle 300 milyar euroluk (o günkü kurla 430 milyar dolar) bir kurtarma paketi tartışmaya başladı. Önerinin Hollanda'dan gelmesi doğaldı. Çünkü önce Hollanda-Belçika- Lüksemburg bankası Fortis ardından Dexia sıkıntıya girmişti. Fortis kısmen kamulaştırıldı. Dexia'ya ise ül ülke 6.4 milyar euro aktarmak zorunda kaldı. Bu arada Dexia CEO'su Axel Miller ve Yönetim Kurulu Başkanı Pierre Richard'ın istifaları kabul edildi. Fortis de sahibi olduğu ABN Amro Bank, gazetelere tam sayfa ilan vererek mevduat sahiplerine 'sakin olun' diyordu. ABD'de 3 Ekim akşamı 850 milyar dolara çıkarılan 'tatlandırıcılı' kurtarma paketinin onayından saatler sonra 4 Ekim'de Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa başbakanları Paris'te bir araya geldi. 300 milyar euroluk paket kabul görmedi ve sadece zordaki kurumlara destek kararı çıktı. Almanya'nın istediği gibi 'herkes başının çaresine baksın' düşüncesi ağır bastı. Birlik olamayan AB'de ülkelerin başına bakma çaresi bazı ülkelerin mevduatlara tam garanti vermesine neden oldu. Danimarka, İrlanda, İzlanda, Yunanistan ve İngiltere garanti limitini ya artırdı ya sınırsıza çıkardı. Hypo Bank için çözüm bulamaması üzerine titreme sırası bu kez Almanya'ya geldi ve 5 Ekim'de alelacele mevduata tam garanti verdi, Ama bu 6 Ekim'deki 'Kara Pazartesi'yu
durduramadı.