İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
IMF'nin aynı dönemde dünya ekonomisindeki büyüme tahmini ise 2013'te %2,9, 2014'te %3,6 oldu. Fon, 2013'te ABD'nin %1,6, Euro Bölgesi'nin %-0,4, Japonya'nın %2 ve Çin'in %7,6 büyüyeceğini tahmin ediyor. Bu rakamlara baktığımızda, Fonun yılın başında yaptığı 2013 yılı büyüme tahminlerini ciddi biçimde aşağı yönlü revize ettiğini görüyoruz.
IMF raporu yakın vadede iki önemli gelişmeye de dikkat çekiyor; bunlardan biri FED'in parasal genişlemeyi kademeli olarak azaltması, diğeri ise Çin'in beklenenden daha yavaş büyümesi.
Dünya Bankası da Çin ekonomisinin yavaşlamasına dikkat çeken kuruluşlar arasında. Tabii, tahminleri de o yönde. Geçtiğimiz günlerde Doğu Asya Bölgesinin gelişmekte olan ülkeleri için 2013 yılı büyüme tahminini %7,8'den %7,1'e indirdi. Banka, aşağı yönlü revizyonun temel sebebini ise Çin ekonomisindeki yavaşlama ve ABD'de devam eden mali sorunlar olarak açıkladı.
Bu açıklama ve tahminleri üst üste koyduğumuzda, OVP'nin oldukça temkinli ve istikrarı korumaya yönelik gerçekçi bir plan olduğunu söyleyebiliriz. Bir önceki plandan sapmalar olsa da küresel gelişmelere bakıldığında bu sapmaların aşırı seviyelerde olmadığını görüyoruz.
Yeni planın hedef ve öncelikleri bir önceki plandan çok da farklı değil. En önemli hedef, cari açığı azaltmak. Bakan Babacan'ın da vurguladığı gibi bunu sağlamak, özellikle yurtiçi tasarrufları arttırmadan çok zor görünüyor. Öte yandan mevcut kaynakları daha üretken alanlara yönlendirmek ve ekonomideki verimliliği arttırmak, cari açığın azaltılmasında önemli faktörler arasında. İkinci sırada enflasyon geliyor. Bakan Babacan, bu planda da kamu maliyesindeki güçlü duruşlarını sürdürmeyi (seçimlere rağmen) ve istihdamı arttırmayı amaçladıklarını söyledi. Bence, bu iki alan, önceki plandan günümüze en az sapmanın olduğu alanlar.
Şimdi hedefler, önümüzdeki üç yıl için yeniden revize edilmiş durumda. IMF ve Dünya Bankası tahminleriyle karşılaştırdığımızda, yani küçülmeye giden bir küresel ekonomiyi göz önüne aldığımızda, OVP'nin orta vadede istikrarı korumaya yönelik olduğu ortaya çıkıyor. Ancak tüm bu tahminlere karşın, kısa vadede küresel ekonominin seyrinin ne olacağı, ABD'deki kepenklerin ne zaman açılacağı, FED'in yeni başkanının ne yapacağı, bir yıldan uzun bir süredir resesyonda olan Euro Bölgesi'ndeki gelişmeler, emtia piyasalarındaki aşağı yönlü hareketlerin ne zamana kadar devam edeceği gibi konular bir bakıma belirsizliğini de koruyor. Tabii, sadece küresel ekonomik olaylar değil belirsizlik içinde olan, küresel sosyal gelişmelerin de belirsizliğini koruduğunu söylemek lazım.