İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
1960'lara gelindiğinde sadece 2 milyar dolar olan gayrisafi milli hasılasını, Türkiye'nin ancak 80'lerden sonra benimsemeye başlayabildiği "dışa açık ekonomisi" sayesinde bugün 1,5 trilyon dolara çıkarmayı başarmış. İki ekonomi arasındaki farkın sebebini bu 20 yıllık gecikmede arayabiliriz. İstatistiki verilere göre, 1960'ların ortalarında kişi başı milli geliri Türkiye'nin ancak üçte biri olan Güney Kore, bugün Türkiye'nin 3 katı kişi başı milli gelire ulaşmış durumda. O yıllarda 80 dolar olan milli gelir, bugün 30 bin doların üstüne çıkmış. Bu müthiş başarı, özel sektör liderliğinde, güçlü markaların yatırımları sayesinde gerçekleşmiş. Güney Kore'nin büyülü gelişmesinin ardında yatan bir diğer sebep ise dünyada en yüksek Ar-Ge harcaması yapan ülkelerin başında gelmesi.
İki ülke arasındaki yakınlaşmanın temelinde hepimizin aşina olduğu Kore Savaşı yatıyor. Savaş sonrasında başlayan bu yakınlaşma, ikili ekonomik ilişkilerin de gelişmesini sağlayan en büyük etken aynı zamanda. Bugün iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 6 milyar doları aşmış durumda. Ancak işin en dikkat çekici tarafı, Güney Kore'nin, Türkiye'nin dış ticaretinde oran olarak en fazla açık verilen ülkelerden biri olması. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yürürlüğe giren ve yeni nesil STA olarak nitelendirilen Türkiye-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması ile ticaret hacmi arttırılırken aynı zamanda bu açığın ülkemiz lehine kapatılması da hedefleniyor. Kore Strateji ve Finans Bakanlığı ve Kore Kalkınma Enstitüsü ile Ekonomi Bakanlığı eşgüdümünde yürütülen Bilgi Paylaşım Programı çerçevesinde Türkiye - Güney Kore STA'sından karşılıklı sağlanacak faydanın arttırılmasına yönelik olarak bir proje yürütülüyor. Proje kapsamında, Ekonomi Bakanlığı bürokratları 6 - 17 Ocak tarihleri arasında Seul'de Koreli kuruluşlar ile görüşmelerde bulundu.
Bu görüşmelerde, ülkemizin STA'dan en fazla faydayı sağlayacağı sektör ve ürünleri ile Kore için hedef yatırım alanlarının tespitine yönelik çalışmalar yapıldı. Bu görüşmelerin sonuçlarının, Güney Koreli üst düzey yetkililerin de katılımıyla gerçekleşecek bir seminerde paylaşılması planlanıyor. Türkiye - Güney Kore STA Bilgi Paylaşım Platformu kapsamında ülkemizin Kore'ye ihracat potansiyeli olduğu tespit edilen sektörlerin başında ise tarım ve gıda geliyor. Alt sektörler bazında bakıldığında, ihracatımızı arttıracak kalemlerin başında makarna, bitkisel yağlar ve zeytinyağı, kurutulmuş meyveler ve kuruyemiş, şekerleme, meyve suları ve şarap gibi ürünler geliyor. Anlaşmaya göre taraflar, tarım ürünlerindeki tarife satırlarının %52'sinde azami 10 yıl sonunda vergilerini sıfırlayacaklar.
Güney Kore'nin yapısal olarak tarım ve gıda ürünleri ithalatına bağımlı olduğu görülüyor. 2011 yılında toplam tarım ve gıda ürünleri ithalatı 26,1 milyar dolar, ihracatı ise 6,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 20 milyar dolara yakın bir tarım ve gıda dış ticaret açığı var. Ülkenin pirinç haricinde hububat ürünlerinin yeterlik derecesi %5 seviyesinde. Yaşam standartlarının yükselmesi nedeniyle, et ve süt ürünleri ile meyve ve unlu mamul tüketimi artmaya devam ediyor.
Kore, gıda ithalatı konusunda dünyada 13., Asya'da ise yıllara göre değişmekle birlikte 2-3'üncü sıralarda yer alıyor. İki ülke ilişkilerinin gerek ticari, gerekse siyasi ve sosyal açılardan zirve yaptığı böyle bir dönemde, bu STA'nın getirilerini gıda ve içecek sektörü olarak iyi değerlendirmek gerekiyor. Tabii, dünyanın bu dinamik ve büyüyen gıda pazarına giriş avantajı elde etmeye başlamışken, dönüp kendi yapısal sorunlarımızı da çözmemiz gerekiyor. Çünkü rekabetçi olamazsak, kazanılan bu avantajın faydasını da göremeyebiliriz.