Sabah gazetesinin 30'uncu yılını kutluyorum. Ulusal bazda yayın yapan bir gazetenin aynı etki gücü ile yayın hayatına devam etmesi başarıdır. Son 30 yılda, Türkiye'de çok şey değişti. Örneğin, eskiden birkaç gün sürecek bir işlemi artık birkaç saniyede yapar hale geldik. Bilgiye ulaşmak için aylarımızı harcadığımız konular şimdi beş dakikada cep telefonunuzdaki ekrana yansıyor.
Dolayısıyla bu durum ticari algıyı da değiştirdi. Artık iş dünyası daha büyük bir hızla hareket etmek durumunda. Bu çağa ayak uydurabilmek, bu çağın dilini yakalayabilmek için zihnimizin daha farklı çalışması lazım. Türkiye'de iş dünyası son 30 yılda, ihracat odaklı düşünmeyi öğrendi. Merhum Turgut Özal'ın Türkiye'ye kazandırdığı bu perspektif, maalesef son derece can sıkıcı içe kapanma dönemleriyle birlikte de olsa gündemdeki yerini korumuştur. Hepimiz bu kırılma noktalarında hangi kazançları elde ettik, kayıpları yaşadık bunu görebilmekteyiz.
Ekonominin gelişmesi için demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesi gerektiği düşüncesinin benimsenmesi, bu tarih aralığının en büyük kazanımıdır diye düşünüyorum. Daha sonra bankacılık sisteminin önceki gibi manipülasyonlara açık halden kurtulması ve son 12 yıldır istikrarlı bir ekonominin neleri başarabileceğine tanık olmamamızın da altı çizilmelidir. 2002'den önce hiçbir büyük projenin hayali bile kurulamazken İstanbul'a yapılacak yeni havalimanı, üçüncü köprü, Hızlı tren ağı, iş dünyasına da umut verdi ve motivasyon kazandırdı. IMF'ye olan borcun bitmesi asla düşünebileceğimiz bir konu değildi. Türkiye bunun da ötesine geçti ve IMF'ye borç verecek noktaya geldi.
Siyasi irade daima iş dünyası ile birlikte hareket edeceğini gösterdi. Bu kendi 'Berlin Duvarı'mızı yıktığımızı gösteriyor. İnanıyorum ki, Türkiye kendi atılımını gerçekleştirecek ve dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına da girecektir. Tüm Sabah camiası ve okurlarının 30'uncu yılını kutluyor, başarılar diliyorum.