80'li yılların ortalarından itibaren Eczacıbaşı Grubu'nun genel yönetiminde sorumluluk üstlenmeye başlayan Bülent Eczacıbaşı: "1980'lerin ortasında Türkiye'nin bir çok politik ve ekonomik kurumla yeni karşılaştığını, dışa açılmanın yaşandığını ve yeni bir düzenin kuruluşuna tanıklık ettiğini" söylüyor.
Türkiye'de 1980'ler, ekonominin dışa açılması ve liberalleşmesi yıllarıydı. Henüz birçok sınırlama ve kamunun ekonomi üzerindeki kontrolü sürüyordu; kuruluşlar ise yatırım ve ihracat hedeflerine yönelik atılımlar yapıyordu. İş alanlarının çeşitlendirilmesi ve grupların holdingler şeklinde örgütlenmeleri de özendiriliyor ve günün eğilimleri arasında yer alıyordu. Daha 70'li yıllarda holding yapılanmasını tamamlamış olan Eczacıbaşı Topluluğu da bu dönemde kapasite artırıcı yatırımlara ve dış satıma yöneldi. Ekom Eczacıbaşı Dış Ticaret A.Ş. kuruldu; daha sonraki yurtdışı yatırımlara temel olan Almanya'ya seramik dışsatımı da o yıllarda başladı. Nejat Bey'in o yıllarda yoğunlukla ilgilendiği konular arasında Türkiye'de sanat yaşamının gelişmesine ilişkin girişimler de yer alıyordu. Bunlardan, bugün Uluslararası İstanbul Bienali olarak süren Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri'nin ilki 1987 yılında düzenlenmişti. Benim iş yaşamım açısından da 1985 yılı önemli bir döneme rastlıyor. O zamana kadar üretici şirketlerimizin yönetim kademelerinde görevler almıştım. 80'li yılların ortalarından itibaren topluluğumuzun genel yönetiminde sorumluluklar üstlenmeye başladım.
O dönemin Türkiye'si, askeri yönetimin sona ermesiyle, dışa açılmanın oluşturduğu ortamda birçok politik ve ekonomik kavram ve kurumla yeni karşılaşıyor, yeni bir düzenin kuruluşuna tanıklık ediyordu. Bence aradan geçen sürede bu kavram ve kurumlar yerleşmiş olmakla birlikte, yeni bir düzen arayışı hâlâ son bulmuş değil. Bu alanda sağlanacak bir toplumsal anlaşmaya kadar da bu arayışın süreceğini ve ancak bu yolda ilerleme sağlandıkça ülkenin gerçek potansiyelini değerlendirerek atılımlar gerçekleştirebileceğini düşünüyorum.
YENİLİKÇİ BİR YAYIN
SABAH, Türkiye'nin yeni bir dönemine denk gelen kuruluşundan başlayarak yenilikçi bir yayın organı oldu. Zaman içinde sahip ve yazar kadrosu değişiklikler gösterse de, mizanpajında ve içeriğinde hep günün gereksinimlerine uygun bir çizgi izledi ve Türkiye'nin en önemli haber kaynaklarından biri oldu. Benim için de, her zaman gerek basılı kopyası gerekse internet edisyonunu izlediğim, vazgeçilmez bir alışkanlık anlamı kazandı.
Topluluğun 1985 yılında 5 bin kişi dolayında bulunan çalışan sayısı, bugün 12 bin kişiyi aştı. Ciromuz, 20 kat artarak 3,5 milyar dolar seviyesine ulaştı. İhracat tutarımız ise 80'li yıllardaki 100 milyon dolar bile değilken 2014'te 1,1 milyar dolara yükseldi. Yenilikleri saymak, sayfalar tutacağı için, gerçekten çok güç. Özellikle de inovasyonu kurumsal bir süreç olarak yönetmeye başlamamızdan bu yana, önemli bir kısmı patent konusu olan yenilikler birbirini izliyor.
Herhalde en başta, bugünkü Eczacıbaşı Topluluğu'nun nüvesi sayılması gereken, Nejat Bey'in 1942 yılında ilk vitamin preparatı (D-Vital) üretimi ile başlamak gerekiyor. Bunu, ilk bebek maması (Vital) üretimi ve 1952 yılında ilk modern ilaç fabrikasının kuruluşu izliyor. İlaç ve parenteral solüsyonlar alanındaki ilkler sürüp gidiyor. Türkiye'yi temizlik kağıdı kavramıyla tanıştıran ve sektörün gelişimine önderlik eden İpek Kağıt, bugün de en önemli girişimlerimizden biri olmayı sürdürüyor. Son on yıllarda pek çok başka ilk yaşandı. Ben bunların içinde en fazla, Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen, çevreye zarar vermeyen fosfatsız temizlik ürünlerini önemsiyorum.