30 yıl önce yola çıktığınızda teknoji sadece baskı sistemleri ve daktilodan bilgisayar klavyesine geçişle sınırlıydı. Önce renkli ekranlı bilgisayarlar, sonra gazetede dijital baskı gündeme geldi. Başta teknoloji tutkunlarının ayrıcalıklı hizmeti olan internet şimdi bir farklılaşmanın sonucu. Artık her gazetenin mutlaka bir internet sitesi var. Artık hiçbir departman internet olmadan günlük işlerini takip edemiyor. Sosyal medya ise yazarlardan gazetelerin departmanlarına kadar haber toplama ve paylaşma mecrası oldu bile. İnternet yüzümüze tuttuğunuz acımasız ayna, kimi zaman olduğundan büyük, kimi zaman da küçük gösteriyor. Eskiden kulağımıza ulaşmayan dedikodulara şimdi koca kulağımızı tutuyoruz. Yani önceden kulağımıza çalınan şeyleri bazen gerçek bazen takma isimli insanlardan duyuyoruz. Yani algı yaratmanın ne olduğunu herkes yeniden öğreniyor.
YANGIN BÜYÜYOR
Genelde kıvılcım sosyal medya ve TV'de başlıyor, gazeteyle yangına dönüşüyor! Ancak bu kesin bir kural değil, bazen tam tersi gazete veya televizyonda başlayan bir kıvılcım sosyal medya ile yangına dönüşüyor. Hatta gazetelerdeki yazarlar internetten ne kadar okunduklarını kontrol etmeye bayılıyor. Televizyon kanalları tartışma programramlarının başarılarını reytingle değil, internette TT (TrendTopic) olmasına göre ölçüyor. Yani her taraftan geçişgenlik söz konusu. Günlük gazete ve televizyonların önemsiz gibi gördüğü konular internette çığa dönüşebiliyor. Bu açıdan bakınca bile gazetecilerin internet paylaşımlarını takip etmesi şart.
VATANDAŞ GAZETECİ
İnternet ile tanıştığımız 90'lı yılların başından bu yana kağıdı öldürme senaryoları gerçeğe dönüşmedi. Ancak okur anlık gelişmeleri internet üzerinden takip etmeye yönelse de medya kuruluşları kağıdın itibarından faydalanmaya, okur da gerçek ilişkiyi gazetede gördükten sonra kuruyor. Artık okur, izleyici veya takipçiler haberin oluşumuna büyük katkı sağlıyor. Her yerde depremin ilk anını, çıkan bir yangını, polisin gözünden kaçan bir cinayetin detayını kaydeden bir muhabir var. Üstelik ne zaman, ne paylaştığını düşünmeden bunu yapıyor. Aslında yayıncı sorumluluğu vatandaşa geçiyor. Peki biz gazeteciler, gazetecilik etiğini vatandaşın da paylaşmasını sağlayacak dersler çıkarıyor muyuz?
VİDEO GÖREN GÖZLER
İnsanların ikna olmak için söylediği "gözümle görmeden inanmam" sözüne en etkili yanıt telefonların kameralarından geliyor. Akıllı telefonlar tepesinde gözü olan canavarlar gibi her anımıza eşlik ediyor. Eskiden anı yakalamak için kullanırdık şimdi anı paylaşacağımız günler geldi. Sadece bireyler değil, şirketler, markalar, kültür sanat kurumları, partiler, adaylar, sivil toplum örgütleri hepsinin canlı yayına geçeceği bir dünya düşünün. Vatandaş gazeteciler gönüllü yaptıkları işte tanıklık ettikleri her anı zaman mekân ve sınır tanımadan paylaşırken yeni bir kültür oluşuyor.
Teknolojiyle yayıncılık artık bir ayrımcılık değil
Özellikle video yayıncılığının maliyetinin yüksek olması televizyon yayıncılığını çok etkili noktaya taşımıştı. Hatta bazı siyasetçiler televizyonun etki alanını çok iyi kullanarak önemli mesafe aldı. Oysa şimdi yayıncılık küçük bir çevrenin ayrıcalığı olmaktan çıkıyor. Basit bir akıllı telefon bile "Canlı yayındayız" sözünü söyletiyor. Bu sözcük artık bir muhabir ayrıcalığı olmaktan çıkınca gazeteciler kendisini dünyanın merkezine koymaktan vazgeçebilir veya kendine yeni bir mecra da edinebilir.
İlkler sosyal medyada
Aslında her şeyi olduğu gibi sosyal medyayı da, keşfederek biraz da kırarak dökerek öğreniyoruz. Ancak bu alanda toplumun daha bilinçli olması için eğitim temel hedef olmalı. Sonuçta pek çok kurum bu konuda adım atarken önce tepkiyle yaklaşıyor. Ancak zaman içinde paylaşım değerleri oluşuyor. İnsanlar doğruluğundan emin olmadığı veya referans olarak göstereceği veri olmadan paylaşmıyor. Türkiye'de henüz bu alışkanlık kazanılmadı. Ancak neredeyse gazeteciliğin temel kuralını vatandaşa, gençlere anlatmak gerekiyor. Çünkü bilgi de cehalet de aynı hızla yayılabiliyor. Biz pozitif fırsatlara gözümüzü çevirip paylaşabilirsek.
Canlı yayında doğum günü
Yaşadıklarımızı anında paylaşmayı öğreniyoruz. Evlilik töreni, doğum günü, mezuniyet, doğum gibi insanların sevdikleriyle paylaşmak istedikleri özel anlar hayatın bir parçası. Ancak her zaman güzel şeyleri değil, acı dolu anları da yaşayacağız. Bu durumda anlık içerik yönetimi başa çıkılması en zor konuların başında geliyor. Burada örneklerini sıralamaktan çekineceğimiz pek çok şeyi insanlar rahatlıkla paylaşabilecek. İşte bu kadar çok etki altında olan yeni paylaşım kültürü, sağlıklı bir eğitim gelişimini sürdürmeyi zorlaştırıyor.