15 yaşındaki gençler, gerçek krizin ne olduğunu bilmez. Çünkü en yakın kriz tarihi olan 2001'i yaşamadılar.
O yüzden bugün onlara kriz masalları anlatırsanız belki bazılarını kandırabilirsiniz.
Ama biz gözlerimizle ve kulaklarımızla şahidiz.
2001 yılında Türkiye'de dönemin cumhurbaşkanı dönemin başbakanına Anayasa kitapçığı fırlattı.
Bunu birçok muhabir arkadaşımla birlikte Ankara'da Başbakanlık binasında rahmetli Başbakan Bülent Ecevit'in açıklamasıyla öğrendik.
Borsa yüzde 15 düştü. 21 Şubat'ta gecelik faiz yüzde 7 bin 500'e fırladı.
Dolar 690 bin liradan 900 bine yükseldi.
2000 yılında 1 milyon 452 bin olan işsiz sayısı 2.5 milyonu buldu.
Enflasyon hanesinde yüzde 88.6 yazıyordu.
Şimdi 15 yaşındaki gençlere "kriz" diye yutturulmaya çalışılan güne bakalım.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Sonuç:
Memleketin başbakanı değişiyor.
Peki piyasalarda ne oldu?
Londra'da yabancı bankaların alımlarıyla dolar 2.98 TL'ye kadar yükseltildi.
Sonra yüzde 3 düşen dolar 2.89 TL'ye kadar geriledi. Sabah saatlerinde çift haneyi gören 10 yıllık tahvilin faizi kapanışta yüzde 9.70'in altına geriledi. Borsa İstanbul ise güne yüzde 2 düşüşle başladı ama Davutoğlu'nun açıklamalarının ardından yüzde 1'lik prime imza attı.
Şimdi bu tabloda değişen ne?
Acı olan kaybedilen para değil.
Kaybedilen memleket sevgisi...
Eskiden kriz kelimesi zor telaffuz edilirdi çünkü tam anlamıyla herkesin kaybedeceği bilinirdi. Şimdi çok kolay ağızdan çıkıyor. Sanki sadece bir kesimin krizi ve herkes aynı ülkede yaşamıyor gibi...
Değişmeyen tablo ne?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının yine devreye girmesi... Oysa sıfırcı hocalara sormak lazım.
Bu iki tablo arasındaki farkı görmüyor musunuz? Türkiye ekonomisi, her türlü siyasi gelişmeye karşı ne kadar dirençli anlamıyor musunuz?
Siz ne zaman not yükseltmeyi düşünüyorsunuz?
Ülkelerin ve şirketlerin reytingini değerlendirirken kendileri kredi kaybeden bu kuruluşlar, artık sadece kriz fırsatçısı olmaktan başka bir işe yarıyorlar mı?
Türkiye dava açmadı ama İtalya'nın hikâyesi tüm dünyaya örnek...
Çin tepki olarak kendi kredi derecelendirme kuruluşunu kurdu.
Yeni dönemin en önemli adımlarından biri de bu olmalı. Türkiye kendi uluslararası derecelendirme kuruluşunu kurmalı.
BDDK, bu konuda hazırlıklar yapsa da adımlarını hızlandırması gerekiyor.
Çünkü anlaşılan bu şirketler ekonomiyi sadece risklerle değerlendiriyor. Fırsat kelimesini hiç öğrenmemişler. Bu yüzden de "notu" bir tehdit olarak kullanmaya devam ediyorlar.
Bir tavsiye: Türkiye'deki sözde krizlerden size not çıkmaz.