ABD Başkanı Barack Obama'nın sık sık görüşlerine başvurduğu bir isim, Profesör Zbigniew Brzezinski... Suriye'ye yönelik politikalarda Türkiye her ne karar ve uzlaşıya varırsa varsın bunun takip edilmesi gerektiğine inandığını belirten, Polonya doğumlu siyaset bilimci ve stratejist Brzezinski, Türkiye'nin 2025 sonrasında güçlü bir Batı için hayati önem taşıdığının altını çiziyor. Brezinski son kitabı "Strategic Vision: America and the Crisis of Global Power-Stratejik Vizyon: Amerika ve Küresel Güç Krizi"ni SABAH'a anlattı, gündemdeki sıcak gelişmeleri değerlendirdi.
'TÜRKİYE KİLİT ROL OYNAR'
Yaptığınız değerlendirmelerde sıklıkla Türkiye'nin Suriye'de sorunun çözümünde en önemli ülke olduğunu belirtiyorsunuz. Türkiye, Suriye'ye olası bir askeri müdahalenin başını çekmeli mi?
Türkiye'nin Suriye'nin en önemli komşusu olduğundan hareketle, ekonomik gücü, enerjisi, dinamizmi ve askeri gücü ile ihtiyaç duyulması halinde Suriye'de kritik bir rol oynayabilir. Bölge için en faydalı olan politikanın formüle edilmesi Türkiye'nin ve Suudi Arabistan'ın kararına bağlıdır. Sonrasında da ABD bu politikaları desteklemelidir.
Peki sizce Suriye'de çözüm için bundan sonra ne yapılmalı?
Benim görüşüm bunun öncelikli olarak ABD'nin sorumluluğu olmadığı yönündedir. Bu sorun bölgenin bir sorunudur ve bölgede dostlarımız bulunmaktadır. Türkiye NATO'da önemli bir oyuncu ve bana göre bir biçimde Avrupa'nın ve Avrupa-Atlantik toplumunun içinde olmalıdır. Suriye, Libya'ya göre çok daha karmaşıktır. Bu yüzden neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiği hususunda Türkiye'nin alacağı her karar ve uzlaşının takip edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Filistin-İsrail arasında bir uzlaşı sağlanmadan Ortadoğu'ya barışın gelmeyeceğinini söylüyorsunuz...
Bence akılda tutulması gereken nokta İsrail ve Filistin'deki çoğunluğun bu sorunun barışçıl yollardan çözülmesinin istediğidir ve bu barışçıl çözüm tek yanlı, birinin benimsediği koşulları bir diğerine dayatmakla olamaz. Başkan Obama sürekli olarak kendisini bu sorunun çözümüne adadığını söylüyor. Uzun vadede Amerika'nın bölge ile bağlantıları kesildikçe bölge ülkeleri tarafından benimsenmeyen bir İsrail'in ayakta kalması da tehlikeli bir hal alacaktır. Bu yüzden bu sorunun çözülmesi İsrail'in kendi varlığı açısından da zorunludur.
'TÜRKİYE'NİN DE ÇIKARINA...'
"Stratejik Vizyon" kitabınızda, 2025 sonrasında Türkiye'nin kesinlikle Avrupa-Atlantik ittifakında yer alması gerektiğini vurguladınız.
İlk olarak, Türkiye ne kadar yavaş ilerlese de şu an Avrupa Birliği ile müzakerelerini sürdürüyor. Kaldı ki Türkiye neredeyse son yüzyılda kendisini Avrupa modeli üzerinden modernize etme ve demokratikleştirme anlamında ispatlamış bir ülkedir. Bu yüzden Avrupa-Atlantik ittifakına dahil edilmesi için ortada güçlü bir nedeni vardır. Türkiye zaten NATO üyesidir. Bu yüzden zaten Avrupa-Atlantik ittifakına girmede yolu yarılamış durumdadır. Böylelikle Türkiye bir taraftan Batı'ya hayati bir önem katacağı gibi kendi güvenliğini de daha da sağlamlaştırmış ve küresel bir oyuncu olarak kendisini daha iyi pozisyonlandırmış olacaktır.
İRAN'LA ÇATIŞMA ÇIKMAZI
Son olarak ABD Başkanı Obama'nın göreve geldiği günden bugüne Müslüman dünyasına yönelik politikalarını nasıl yorumluyorsunuz? Bir değişikliğe ihtiyaç var mı?
Başkanın Müslüman dünyasına yönelik politikalarında bir revizyona gitmesi gerektiğini düşünmüyorum. Kahire ve İstanbul'da konuşmalar yaptı. İnsanlar bu konuda Obama'nın pozisyonunun ne olduğunu ve kendisinden önceki başkandan ne kadar farklı olduğunu biliyor. Şu anki tek sorun İran'la savaşa gitmeye zorlanıyor olması ki bu bölge için çok yıkıcı sonuçları da beraberinde getirecektir. Bu sonuçlar bölge sathında ve daha da geniş anlamıyla uluslararası ölçekte yıkıcı siyasi ve ekonomik sonuçlar doğuracaktır. Başkan Obama'nın Avrupalı ve NATO müttefiki dostları ile -ki Türkiye her iki kategoriye de dahildiristişare etmesi önem arz etmektedir. Bu anlamda korku ve nefrete dayalı olmayan histeriden ziyade aklı selim politikalar üretilmelidir.