Dizi yapımcıları ve yönetmenler, İzmir'i, Alaçatı'yı ne zaman keşfedecekler diye merak eder dururdum. Hele Alaçatı, bildiğin doğal film platosu. Evleri, sokakları, doğası, havası, suyu...
Hatırlıyorum da çok ama çok eskiden, atmayayım ama belki 20 yıl önce falan, TRT'de yayınlanan 'Ferhunde Hanım ve Kızları' diye TRT Ankara yapımı bir dizi vardı.
İşte orada aile, yazları Alaçatı'ya tatile gelirdi. Tamer Karadağlı'nın oynadığı ilk diziydi hatta.
O zamanlar, benim şu anda bu yazıyı icra etmekte olduğum evimiz, Alaçatı'nın dibinde olmasına rağmen, bu yıkık dökük kasabaya pek ayak bastığımız yoktu.
Annemler ancak nalburdu, marangozdu, tamirciydi, o tip ihtiyaçlar için Alaçatı'ya giderlerdi. Her yer terk edilmiş, yıkılmasına ramak kalmış ahır, depo, vs. idi.
Sonra ne olduysa, başta rahmetli Leyla Figen olmak üzere, İzmirli bir grup kadının burayı keşfetmesiyle oldu. Kadın aklı, öngörüsü ve eli değince ahırlar, tütün depoları çiçek açtı; mavi-beyaz otellere, restoranlara döndü, yenilenen evler begonvillerle süslendi.
Ve sonunda Alaçatı'yı bütün memleket tanıdı.
DİZİLER BURAYA KAYDI
İşte dediğim gibi sadece nalbur, kasap, vs. ihtiyacı için gidilen dönemlerinde, bir dizinin Alaçatı'da çekilmesine bizler çok şaşırır, "Allah Allah Çeşme, Ilıca dururken insanların nerden gelmiş aklına bu virane yer" derdik.
Yani elalem taaa Ankaralar'dan burada bir potansiyel görmüş ama biz burnumuzun dibini görememişiz.
Bizim valideyle rahmetli pedere bu konuda çok sitem etmişliğim vardır.
Bu kadar mı öngörüsüz olur insan, ey kedi canını sevdiğim ebeveynlerim?
O zamanlar birkaç ahırı da biz kapatsaydık, şimdi parayı koyduğumuz çekmeceyi anca tekmeyle kapatıyor olurduk!
Neyse dönelim mevzumuza, şimdi Alaçatı böyle süslenip püslenince, burnunun dibinde de İzmir gibi şahane görüntü veren bir büyük şehir olunca, yavaş yavaş dizi mekanları da bu tarafa kaymaya başladı. 'Fatmagül'ün Suçu Ne?', 'Bitmeyen Şarkı', 'İzmir Çetesi', 'Nuri'...
SADECE MAKYAJ YETMİYOR
Gerçi 'Nuri'deki, stüdyo ortamında oluşturulmuş çakma Alaçatı.
Fakat şu da var, "Hadi İzmir'de dizi çekelim" fikri, İstanbul'un grisi ve keşmekeşinde yaşayanlar için heyecan verici olabilir de iş sadece görüntüyle bitmiyor işte.
Geçen gün baktım, 'İzmir Çetesi' ekibi bizim sokakta çekim yapıyor, merak ettim, diziyi izleyim dedim.
Oyyyy, o ne?
Nasıl kötü bir reji, nasıl insanın içini kıyan ağır bir kurgu, ilerlemeyen diyaloglar.
Arkada Kordon'u, Kemeraltı Çarşısı, parke döşeli sokaklarıyla falan dekor 10 numara ama yetmemiş... Kağıt üzerinde şahane, icraatte sınıfta kalan projelerden. 'Nuri' desen o da öyle... Güldürmüyor, süründürüyor. Baştan ölü doğmuş işlerden.
Görüntü de bir yere kadar. Makyajı, kılığı, kıyafeti yerinde ama ağzını açtığında patates çuvalıyla karşı karşıya olunduğu hissini veren bir güzelle, nereye kadar zaman geçirilir ki?
Biraz daha özen olmalı, biraz daha ihtimam...