Benim en sevdiğim Zeki Demirkubuz filmi; 'Kader'dir.
Birdenbire otobüse atlayıp ve gözünüzü açtığınızda karlarla kaplı Kars'ta olma isteği; belki de beni bu filmde çeken...
Bodrum'a değil, bulabildiğiniz en sert iklime gidip, karlarla kaplı uçsuz bucaksız toprağa bakıp kendinle biraz olsun hesaplaşmak...
Klişe cümleler kurdum farkındayım. Anlayın işte, insan alışveriş merkezinde de hesaplaşamaz kendisiyle...
Ne diyordum?
'Kader... Köpek öldüren tadında bir aşk filmi, ama tek bir sahnede en damardan taraftarlık duygusunu da hissettiriyor insana...
Mesela; 'Kader'in kadersiz kahramanı 'Bekir'in duman altı sahnesi, bana hep Çarşı'nın en arıza taraftarlarını hatırlatır.
BEŞİKTAŞ FİLMİ ÇEKSİN!
Fenerbahçeliyim ama o 'Bekir'in kafasında siyah-beyaz bereyle gördüğümden beri, Demirkubuz'un bir Beşiktaş filmi çekmesini çok ama çok istiyorum. Çünkü büyük ustanın futbol ve taraftarlık üzerine en sağlam filmi çekeceğine adım gibi biliyorum.
Çünkü Demirkubuz'un Beşiktaşlılığı da filmleri kadar damardan ve arıza! İnternetten yayın yapan Kartal Bakışı TV'de Beşiktaşlı olma anısını bakın nasıl anlatmış usta yönetmen:
"Çocukluğumda çikletlerden futbolcu resimleri çıkıyordu. Herkes Fenerbahçe ve Galatasaray resimlerini yarıştırıyorlardı. Çikletlerinden Beşiktaş futbolcularının resimleri çıktığında yere atıyorlardı. Ben hepsini yerden topladım ve Beşiktaşlılığım böyle başladı. 'Beşiktaş bana babamdan miras kalmadı, sokakta buldum' lafını da bu sebepten söylemiştim."
Bundan daha güzel bir Beşiktaş tarifi olabilir mi?
Beşiktaşlılık biraz da 'öteki' olmak değil midir?
Ekşi Sözlük'te okuduğum Demirkubuz'un Beşiktaşlılığına dair bir diğer anı ise daha ilginç: "1980'ler, darbe zamanları... 3 polis, 2 biz, arabayla Metris'e naklediliyoruz.
Polislerden biri Beşiktaşlı, mesai saatlerinde diğer polisler gibi, o da bize işkence ediyor ama işi gereği yapıyor.
FUTBOL HAYATA BENZER
Mesai saatleri dışında arkadaşız.
Yolda önümüzde traktör var, sola geçiyoruz o da sola geçiyor, sağa geçiyoruz o da sağa geçiyor; geçemiyoruz bir türlü traktörü. Polis kornaya bastı, traktördeki adam hareket çekti. Polisler de adamı durdurup, azarlayıp oradaki bir benzinciye kelepçelediler, bizi bırakıp dönüşte alacaklar adamı... Bizi bırakırlarken, Beşiktaşlı polise dedim ki; 'Adam sana çekmedi o hareketi, Mercedes'e çekti. İçinde zengin bir züppe var sandı. Polis olduğunu bilse yapar mıydı? Sen bunu anlamayacak bir Beşiktaşlı mısın?'
Polis durdu bir süre ve cevap vermedi. Benim için de Metris'teki polislere 'Bu çocuğa iyi davranın' dedi ki, o zamanlar bir polisin kolay kolay böyle bir şey demeyeceğini herkes bilir."
Ne damardan muhabbetler değil mi? Hem futbol hem de hayat var!
İşte bu yüzden Demirkubuz'un Beşiktaş ve futbol filmi çekmesini çok istiyorum.
Zaten bir Beşiktaş filmi çekerse, adını da 'Hayat' koyacakmış. Futbolda fena halde hayata benzer...