Plajda yanımda güneşlenen kızlar grubunu izliyorum... Vücutlar taş, memeler kafam kadar! Hem çok genç görünüyorlar hem de olgun bir kadın gibi bakıyorlar. İfadeleri yaşlı. Bir garabetlik var. Tüm yeni nesilde olduğu gibi. Şekli şemali kaçık hormonlu domates gibiler. Ki gerçekten de yediğimiz içtiğimiz hormonlu gıdalar sayesinde özellikle insanoğlunun dişisinde ergenlik yaşı sekize kadar inmiş. Çin'de 15 aylık bebeklerin vücutlarındaki hormonun, erişkin bir dişininkinden dört kat fazla olduğu tespit edilmiş. Aynı bebeklerin memeleri çıkmış vs. Kuşbeyinli insanoğlu kendi kendini ucubeye çeviriyor yani...
BLUSH YERİNE TURŞU SUYU
İşte benim yanımdaki minderlerin üzerine, en cafcaflı bikinileriyle yayılıp güneşlenen, ellerinde blush kadehi bulunan, o yaşlı-genç kızların konuşmalarından anlaşıldığı üzere henüz hepsi lise öğrencisi. Benim lise çağlarım ise Ilıca büyük plaj ikinci kapıda kumların üzerinde turşu suyu tüketerek geçmişti. Tıfıl tıfıl çocuklardık. Ne beach club bilirdik, ne de bikininin altına apartman topuk çekerdik. İstisnasız hepimiz bakir-bakireydik. Günlük harçlıklarımızı plajda satılan 'turşu suyu-darı-midye' üçlüsüne harcardık. Hormonsuzduk, biraz saftorduk, hafif kavruktuk ama çocuktuk be kardeşim, çocuktuk! Belki de bu yüzden insanların yaşını tahmin etmek gitgide zorlaşıyor ya... 30 gibi görünenler 18 çıkıyor, 25 gibi duranlar, sorduğunuzda 'Ben 40 yaşındayım' diyor. Nedeni de bu işte: 18'likler gençliğini yaşamadan karta kaçtıklarından, çocukluğunu sindire sindire geçiren biz hormonsuzlar da ruhu, bedeni hâlâ ergen kaldığından.