Başlık, Reha Muhtar, Emin Çölaşanvari sert bir çıkış oldu değil mi? Ne yapayım elimde değil, 'Öyle Bir Geçer Zaman ki' adlı hardcore dramaya arada zap yaparken rastlıyorum ama o birkaç dakika bile asabımı bozmaya yetiyor... "Bir dizi daha ne kadar trajik ve dram yüklü olabilir?" diye kendime sorduğumda aklıma ilk Küçük Emrah filmleri geliyor. Abartmıyorum, bir dizi bu kadar acımasız olamaz, her şey bu kadar kötü gidemez. Her gün evde yaşanan kavgalara, hapishanedeki dayak seanslarına, bir çocuğun babasına, amcasına tekme tokat girmesine hiç değinmeyeceğim... Bu dizide en küçük bir sahneye bile dram yükleniyor, izleyiciye nefes alma fırsatı bile tanınmıyor. Mesela Osman bir tabak daha yemek isteyince yengesi vermiyor... Bu kadar da abartmayın yahu! Vallahi bu dizi milyonlara öyle bir negatif enerji aşılıyor ki, ülke ekonomisine bile zararı dokunuyordur. Peki, bu kadar acı ve kederin içinde anlatılan ne? Aldatan baba, dağılan bir aile falan filan... Hiçbir mesaj kaygısı ya da olayların geçtiği döneme dair bir analiz yok. Arka fonda yoğurtçu geçince dönem dizisi mi oluyor?
RUH SAĞLIĞINI BOZUYORLAR
'Babam ve Oğlum' filmi de milyonları salya sümük ağlattı ama çok şey anlattı... En basit örneğiyle o filmden çıktığımızda babamıza şöyle sımsıkı bir sarıldık, 12 Eylül'ün yarattığı travmayı hatırladık, modern yaşamın bizden neleri alıp götürdüğü kafamıza dank etti... İşte budur ustalık. Öyle büyük bir iş yaptım diye ortalıkta dolaşmasın dizi ekibi ve oyuncuları. Yaptıkları tek şey arabesk bir dizi çekmek! Bir de Osman karakterini canlandıran Emir Berke'nin ruh sağlığını bozmak. İzleyicilerden tepki gelmiş olsa gerek, dizinin yönetmeni Zeynep Günay Tan, Bloomberg HT'de Gülin Yıldırımkaya'ya Emir'in psikolojisinin bozulmaması için sette bir pedagogun bulunduğunu anlatmış... Pedagog, ekip diziyi yetiştirmeye çalışırken setin ortasına gelip "Hayır, şimdi oyun zamanı, yeter" deyip, çekimi durduruyormuş. Gözlerim yaşardı doğrusu. Türkiye'de dizilerin nasıl delice bir tempo içinde çekildiğini, yetişkin oyuncuların bile bu tempoya isyan ettiğini bilmesek yutacağız. Tan'a tek bir sorum olacak: Normalde ekran başındakilerin bile izlerken zorlandığı, Osman kulaklarını tıkadığında zap yaptıkları (eşimden biliyorum) aile içi şiddet sahnelerini kaç tekrarda çekiyorsunuz? Yoksa Emir'in psikolojisi bozulmasın diye tek çekimde bitiriyor musunuz o sahneleri? O delice tempo içinde hakikaten Emir'in bütün o şiddeti görmemesi için planları ayrı çekip, montaj mı yapıyorsunuz? Emir o bağrışmaları, tekme tokat seslerini hiç mi duymuyor? Bu sorulara en güzel yanıtı yine Zeynep Hanım, "Siz çocuğunuzun oyuncu olmasını ister miydiniz?" sorusunda vermiş aslında: "Ben çocuğumun çok küçük yaşta oyuncu olmasını istemem, buna izin vermem. Çünkü küçük yaşta yapılan oyunculuk bilinçli bir tercih değil, o yüzden ben çocuğumun o yaşlarda oynamasını istemem ama 17, 18 yaşından sonra bu mesleğe gönül verdiyse, sonuna kadar desteklerim. Bu benim fikrim, ben çocuğumun daha çocuk gibi yaşamasını isterim." Neymiş? İzin vermezmiş, daha çocuk gibi yaşamasını istermiş! Peki, beş yaşındaki Emir'in günahı ne? Ailesinin ekonomik sıkıntı yüzünden onu setlerde perişan etmesi mi? Hadi eğlencelik bir çocuk dizisi olsa neyse, Küçük Emrah filmlerinden bile daha arabesk, bir hardcore dramadan bahsediyoruz!