Malatya deyince ise akla kayısı gelirken rektör Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut'un da patenti kendisine ait olan Mikro Enkapsüle Kayısı Çekirdeği karaciğer hasarı ve kolon meme kanseri üzerine olumlu etkileri araştırması bulunuyor. Karabulut'un hem biyokimya profesörü olması hem de Geleneksel Tıp'a olan ilgisi ve uzmanlığı da "Yaşamdan Sağlık İksirleri", "Doğada Hayat Var" ve "Yaşamın Biyokimyasal Sırları" isimli kitapları yazmasına da neden oldu.
Bilimsel araştırmaların sonuçlarını kayısı üreticileri ve çiftçilerle paylaşan ve bilim ile üreticinin işbirliğini önemseyen Karabulut ile üniversite bünyesinde kurduğu merkezleri, kayısının sağlığa faydalarını, bilim dünyasında ses getiren kayısı çekirdeği araştırmasını ve Geleneksel Tıp'ı konuştuk.
- Malatya deyince akla kayısı geliyor. Malatya Turgut Özal Üniversitesi olarak kayısıyla ilgili ne tür çalışmalarınız var?
- Üniversitemiz kurulduğu 2018 yılından beri ilk işlerimden biri bu yöndeki bilimsel çalışmalar için daha verimli bir zemin hazırlamak oldu. Birçok bilimsel etkinlik düzenledik; kayısıyla ilgili çalışmaları halka açık bir şekilde yaptık, bilimsel araştırmaların sonuçlarını kayısı üreticileri ve çiftçilerimizle paylaştık. Ve daha sağlıklı verimli bir üretim gerçekleştirebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda kendilerini bilgilendirdik. Malatya bölgesi için de kayısı üretiminin dünya ve Türkiye ihracı açısından da birinci sırada olması açısından bitkisel üretimin önemi de ön plana çıkıyor. Sadece olaya kayısı olarak da bakmamak lazım. Diğer taraftan eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve topluma hizmet anlamında da bilimsel çalışmalarımızı yapma eğilimindeki öğretim üyelerimizi de bu konuda teşvik ederek projelerini destekliyoruz.
- Üniversite bünyesinde bulunan Kayısı ve Kayısı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde kayısıya dair neler tespit edildi, neler yapılıyor?
- Arkadaşlarımızla birlikte üniversitemizin kuruluş sürecinden itibaren Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp çalışmaları için çeşitli birimler ve laboratuvarlar kurduk. Burada örneğin acı kayısı çekirdeğinin ekstresini de üretiyoruz ve patenti şahsıma ait olan bu ürünün insan sağlığı açısından ne kadar faydalı olduğu hem bizim bizzat yaptığımız hem de uluslararası alanda çalışan başka bilim insanlarının ürettiği birçok bilimsel araştırma tarafından defalarca ortaya kondu. Öte yandan biz yalnızca halktan kopuk bir bilimsel faaliyet ortaya koyma derdinde de değiliz. 2018 yılından beri üniversitemiz bünyesinde kayısı ile ilgili halka açık birçok bilimsel etkinlik yaptık, bilimsel çalışmaların sonuçlarını kayısı üreticileri ile paylaştık ve daha sağlıklı ve verimli bir üretimin gerçekleştirilebilmesi için neler yapılması gerektiği konusunda kendilerini bilgilendirdik. Tabi bizim Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp dediğimiz şey yalnızca kayısı ile ilgili bir şey değil doğal olarak. Yani yalnızca kayısıya odaklanmış da değiliz, bölgemizin bütün zenginliklerini bu anlamda önemli gördüğümüz için çok daha geniş bir perspektif üzerinden sürdürüyoruz çalışmalarımızı. Belirttiğiniz gibi arıcılık ve bal üretimi ile ilgili de çalışmalarımız var. Ayrıca Ziraat Fakültemizde özellikle de bölgemizin florası, bitkisel zenginlikleri en önemli araştırma konularımız arasında ve birçok çalışma yürütüyoruz.
KAYISI ÇEKİRDEĞİ ŞİFA KAYNAĞI
- Biraz önce bahsettiğiniz patenti size ait olan Mikro Enkapsüle Kayısı Çekirdeği karaciğer hasarı ve kolon meme kanseri üzerine olumlu etkileri araştırmasınız da büyük ses getirmişti. Biraz bu çalışmanızdan bahseder misiniz?
- Biyokimya profesörü olarak bu konuyla ilgili yaptığımız deneysel çalışmalarda kayısı çekirdeğinin kanserojen maddedeki etkilerini inceledik. Yaklaşık 120 deney hayvanı üzerinde yaptığımız çalışmalarda ciddi anlamda olumlu sonuçlar elde ettik. Bu çalışmada acı kayısı çekirdeği, bir maltodekstrin matrisi içinde mikroenkapsüle edildi ve normal diyet ve kafeterya diyeti ile beslenen sıçanlarda iki dozda (4 ve 8 mg) mikroenkapsüle acı kayısı çekirdeği ile tedavinin diyabet ve obezite ile ilgili parametreler üzerindeki etkileri belirlendi. Çalışmamızın sonuçlarında serum ve karaciğere ait total antioksidan seviyenin ve halk arasında iyi kolesterol olarak bilinen HDL'nin arttığı; kan şekeri, toplam kolesterol, trigliserit ve LDL ise düştüğünü gözlemledik. Bu sonuçlar, özellikle kafeterya diyetiyle beslenen sıçanlarda, mikroenkapsülasyon sürecinden geçen acı kayısı çekirdeğinin etkinliğini ve mikroenkapsüle acı kayısı çekirdeği uygulamasının obezite ve oksidatif stres ile ilişkili biyokimyasal parametreler üzerindeki önemli etkisini açıkça ortaya koydu.
Ayrıca stres üzerine etkilerini de araştırdık. Bütün hastalıkların temelinde stres yatıyor. Kanser dediğinizde bir nevi strese maruz kaldığınızda hayat koşulları gereği mecburen strese maruz kalınması söz konusu oluyor. "Bu stresi bertaraf etmek için kendimizi nasıl koruma altına almalıyız?" sorusunu araştırdık. Bunu insan çalışmasına dönüştürdük mü? İnsanlarda da kadın ve erkek gruplarının karşılaştırarak kadınların strese dayanıklılığını ölçerek koşu bandında koşturmaktan tutunda her türlü testleri yaptık. Bir de kayısı çekirdeği yağı çalışmamız var.
"KANSERLİ HÜCRELERİ ÖLDÜRDÜĞÜNÜ TESPİT ETTİK"
- Kayısı çekirdeği kanseri tedavi ediyor mu peki?
- Birinci hedefimiz önleyici rol. İkinci hedef tedavi edici rol. Burada özellikle doz çalışması çok önemliydi. İçerisindeki etken maddeyi izole edip bunun etkilerini araştırıp dozlama çalışması yaptık. Üç beş ya da yedi mg/ kg dozlarda çalıştık. Kayısı çekirdeğini yediğimizde mi daha etkili ya da ilaç olarak kullanmak mı daha etkili? İlginçtir ki, yiyerek daha etkili olduğunu ve ilginç bir şekilde kanserli hücreleri öldürdüğünü tespit ettik. Bazen meme kanserinde meme alınıyor. Ama bir müddet sonra kanser yeniden nüksediyor ve tüm vücuda yayılabiliyor. Önleyici olarak kayısı çekirdeği bu noktada da önemli. Gerek obezite gerek kanser gerek şeker hastalığı gerekse kalp hastalıkları olsun hepsinde teker teker deneyimleyip bunların acaba hangi dozda ne kadar etkili olduğunu araştırdığımızda ilk olarak kanser önleme amaçlı alınacak dozları belirledik. "Günde ne kadar yenmeli? Bu tarz ürünlerin miktarı günde ne kadar olmalı?" sorularına cevap aradık ve kapsüllerin içerisinde bunları etkili hale getirdik ama dozlama da farklılıklar olabilir.
KAYISI YA DA KAYISI ÇEKİRDEĞİ NASIL TÜKETİLEBİLİR?
- Kanser olmamak için ya da diğer hastalıklara yakalanmamak için günlük bir menü ya da haftalık menü hazırlayarak hastalıklara karşı önlemeye yönelik neler yapılabilir?
- Tüm kimyasallardan uzak organik dediğimiz kayısının ciddi pozitif etkisi olduğu gibi kayısı bağırsakları da çalıştırıyor. Kayısıyı farklı bir şekilde de tüketebilirsiniz. Komposto gibi. Kompostonun içerisine tarçının çubuğunu katarak bir nevi insülin direncini kırarsınız. İki tane kayısıyı suda bekleterek içerisine tarçın ve nane koyup destekleyerek bir nevi su olarak tüketebilirsiniz. 'Ben kayısıyı yiyemiyorum, başka türlü tüketemiyorum" diyorsanız, sulandırarak içmek uygun olur. Bazen kayısı akşamdan süte konulup bekletilip sabahleyin sütün içerisinde yulaf kepeği koyulup, toz tarçınla kahvaltıda da tüketilebilir. Ve kayısı çekirdeğini öğüterek yiyeceklerin üzerine dökerek tüketebilirsiniz. Kayısı çekirdeğinin salataların üzerine dökülmüş halini öneriyoruz. Ayrıca kahvenin zararlı etkilerinden kurtulmak isteyenler için kayısı çekirdeği kahvesini önerebilirim. Bunu Kayısı Araştırma Enstitüsü ve belediyelerimiz de üretmeye başladı. Bunların her biri bir nevi toplumsal katkı çalışmasına dönüyor.
"GELENEKSEL VE TAMAMLAYICI TIPI DA ÇOK ÖNEMSİYORUZ"
- Üniversitenizde Tıp Fakültesi iki yıl önce kuruldu. Geleneksel Tıp ve Tamamlayıcı Tıp çalışmaları için de çeşitli birimler ve laboratuvarlar da kurdunuz. Nasıl bir işbirliği var?
- Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp ifadesinin kısaltması. Son yıllarda giderek daha yaygın biçimde kullanılan bir kavram haline geldi. Söz konusu kavramla, uzun süre boyunca kuşkusuz hatalı bir biçimde "alternatif tıp" şeklinde nitelendirilen köklü tedavi geleneklerinin bilimsel metodolojiler aracılığıyla ele alınarak modern bilimsel tıbbın çerçevesi içerisine dâhil edilmeye çalışılması kastediliyor. Bu son derece önemli bir çalışma alanı. Çünkü insanlık tarihi gerçekten de tıbbın tarihine koşut bir tarih ve binlerce yıl boyunca insanlık sürekli olarak çeşitli teşhis ve tedavi yöntemleri geliştirmiş. Şimdi bütün bunları bir çırpıda bilim dışı ilan ederek göz ardı etmek doğru olmadığı gibi, şifalı olduğu kanıtlanmış birçok tedavi yönteminin hiç de makul olmayan bir biçimde reddedilmesi anlamına geliyor. Biz Malatya Turgut Özal Üniversitesi olarak bütün geleneksel değerler gibi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıpı da çok önemsiyoruz ve bu konuda daha fazla çalışmaya ve üretmeye kararlıyız. Nitekim ben de dâhil olmak üzere kurumumuzda görev yapan birçok bilim insanı bu alanda çalışmaya devam ediyor ve bilimsel birikimlerini bu alanın gelişimine katkı sağlamak için kullanıyor. Örneğin biyokimya ile ilgili bilimsel birikimimi yansıtma arzusunda olduğum ilk iki kitabım sağlık ve doğa anlayışları ile ilgiliydi. Geleneksel Tıp'ın uygulamalarının yapıldığı kliniklerimizi de açtık.
- Burada ne tür tedaviler uygulanıyor?
- Merkezimize hekimlerimiz de yönlendirebilir! Örneğin hasta dâhiliyeye başvurdu. Hekim "Hasta ilaç tedavisine cevap vermiyor" ya da "Hasta yan etkilerinden dolayı ilacı kabul etmiyor!" dediğinde Geleneksel Tıp Merkezi'mize yönlendiriyoruz. Ayrıca akupunktur ve sülük tedavimiz de var. Ziraat Fakültesi'nde sülük yetiştiren hocalarımız olduğu gibi Arıcılık ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde de arı ürünlerinden elde edilen polenle fitoterapide uygulanacak ajanları oluşturuyoruz. Eğitim veren de ilk merkez biziz. Tıbbı ürünleri tanıtan kişilere eğitimler sonrası sertifika verdik.
"TAZELENME ÜNİVERSİTESİ İLE YAŞLILARIMIZIN ÖĞRENME MERAKI VE İSTEĞİ TEŞVİK EDİLİYOR"
- Doğu Anadolu'dan bir ilk olan Tazelenme Üniversitesi adında da bir çalışmanız bulunuyor. 60 yaş üstü bireylerin katıldığı bu eğitimlerde ne amaçlanıyor?
- Geçen yıl, üniversitemizle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında gerçekleştirilen protokol ile 60+ Tazelenme Üniversitesi Malatya Turgut Özal Üniversitesi Kampüsü'nü kurduk. Yaşlıların üniversite ile sosyalleşecekleri ve gençlere de örnek olacakları bir proje Tazelenme Üniversitesi. Moral motivasyonu artırıcı, ihtiyaçlarına ve ilgi alanlarına odaklı, özel olarak hazırladığımız öğretim programıyla, yaşlılarımızın öğrenme merakı ve isteği teşvik ediliyor. Burada Bilgisayar, Nöroloji, Egzersiz Bilimleri, Bitki Bilimi, Beslenme, Tiyatro, Ortopedi, Dermatoloji, Türk Dili ve Edebiyatı, Gerontoloji gibi birçok ders işleniyor. Dersler ise haftada bir gün üç saat yapılıyor. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamayanlara kendi ihtiyaçlarını karşılayacak hale getiriyoruz; manevi terapi ya da meşguliyet terapisi dediğimiz terapilerimiz de var. Bazen telefonu kullanmasını bilmediği için mesaj atamayan, sosyal medyayı merak edip kullanamayanlara da ihtiyaca göre ilgileniliyor. Ayrıca okuma yazma bilmiyorsa onun okuma yazma öğrenmesi için yönlendiriyoruz. Moral motivasyonları açısından mutlu oluyorlar.
"KLASİK HUZUREVİ MANTIĞINDAN FARKLI"
- Malatya'daki bir oteli Yaşlı Yaşam Merkezi dönüştürmüşsünüz…
- Bizim Malatya'nın Kale ilçesinde bir meslek yüksekokulumuz ve bir de Kalegöl otelimiz var. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ile yaptığımız bir protokol ile bu otelimizi Yaşlı Yaşam Merkezi'ne dönüştürmeye karar verdik. Milletimizin bize sunduğu imkânları yine milletimizin hizmetine sunma noktasındaki hassasiyetimizin bir sonucu bu. Projemizin en önemli özelliği klasik huzurevi mantığından farklı olması. Yaşlılarımız bizim kıymetlilerimiz, onların adeta bir tatil ortamında huzurlu ve keyifli, ilaveten de sağlıklı bir şekilde vakit geçirebilmeleri için tasarladık bunu. Havuza girebilecekleri, doğal bir çiftlik ortamının havasını soluyup sağlıklı beslenebilecekleri, fizik tedavi ya da masaj türü bir kısım uygulamalarla yaşlılığın tadını çıkarabilecekleri bir merkez. Ayrıca üniversitemizde hem Kale Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümü hem de Aşçılık bölümünüzün öğrencileri burada staj da yapabilecekler.