Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Sinemayı çok seviyoruz ama uğrunda ölecek kadar değil!

Atilla Dorsay eşiyle birlikte gittiği sinemada yaşadığı dehşeti yazdı...

Bir film izlemek için gittiğimiz İstanbul'un en gözde sinema salonları olan G-Mall'da ölümle burun buruna geldik.
Orhan Oğuz'un "Büyü" filmi için gerçekten mahşeri denecek bir kalabalık G-Mall fuayesini doldurmuştu. Girişte devasa bir plastik tünel yapmışlar, salonların önünden içeriye dek her yeri çeşitli plastik süslerle doldurmuşlardı. Karım bana "amma da plastik kullanmışlar" dedi. Bunların biraz sonra bir felaketin başlangıcı olduğunu tahmin edemezdik elbette. Sonra film başladı. Biz 2 numaralı salonda idik. Oldukça sert başladı büyü. Baştan itibaren ürkütücü büyü ve sihir sahneleri, isminin hakkını verecek bir film karşısında olduğumuzu gösteriyordu. Salonda çıt çıkmıyordu.

Yangın çığlıkları yükseldi
Sonra birden film koptu. 5 dakika olmuş olmamıştı. Bu da mı filmin parçası derken, birden dışarıdan "yangın" sesleri yükseldi. Ben bir an acaba filmin ruhuna uygun bir heyecan öğesi mi derken, kimsenin böyle bir panik yaratmayı göze alamayacağını düşündüm. Ve hemen kalktık. Bir ses seyircileri perdenin yakınındaki kapıya çağırdı. Ama ben her zaman film izlediğim bu salonda o kapıyı hiç bilmiyordum. Güvenmedim, karımın elini tutarak fuayeye doğru çıktık.
O biraz önce ışıl ışıl olan fuaye kapkaranlıktı. Ama uzaktan bir alev kızılı yansıyordu. Bir ses "gelin" dedi. Güvendik ve onu izledik. Öyle anlarda mutlaka birine, bir sese güvenmek zorundasınız.
Ve karanlık, kapkaranlık bir koridora daldık. En küçük bir ışık bile yoktu, zifiri karanlıktı. Üstelik gitgide artan bir duman genzimize doluyor ve nefes almamızı engelliyordu. O arada karımı kaybettim. Yavaş yürüyordum. Basamağa gelip düşmekten korkuyordum. O kargaşada ve zifiri karanlıkta, insanların üzerimden yürüyüp geçmeleri işten değildi. Bir ara elime birisi yapıştı. Kim olduğunu asla bilemeyeceğim.

Hayatımın en zor 5 dakikası
Bu yürüyüş 5 dakika kadar sürmüş olmalı. Ama bana saatler geldi ve hayatımın en zor 5 dakikasıydı. Burada boğulup kalmak veya çıkış derken yangının tam ortasına düşmek ihtimalleri zihnimde sanki dans ediyordu..
Ve birden serin hava. Açılan bir kapı ve kurtuluş. Dışarıdaydık: G-Mall'un yan kapısından çıkmıştık. Dışarısı bir alemdi. Yüzleri kapkara insanlar dolaşıp duruyor, kimileri ağlıyor, kimileri haykırıyor, kimileri birilerine telefon etmeye çabalıyordu. Bizim de yüzlerimizin öyle simsiyah olduğunu neden sonra anladık. Onca dumanın içinden geçmenin bedeliydi bu... Uzun süre öksürdük ve sonra kendimize gelebildik. Ben içeride bıraktığım tanıdıklara telefon edip duruyordum: Alin Taşçıyan, Erol Bilem, Hülya Uçansu.. Allahtan herkes kendini dışarı atmayı başarmıştı.
En son 5 ve 7'nci salonlardakiler çıktı. Onların suratları artık iyice simsiyahtı. Filme girmeyip dışarıda oturan Warner Bros Türkiye temsilcisi Haluk Bey, o plastik tünelin birden alev aldığını ve aniden tutuştuğunu anlatıyordu. Büyü'yü adına layık biçimde gizemli bir atmosferde sunma çabası, neredeyse sayısız insanın ölümüne yol açacaktı.
Ben büyük bir facianın yaşanmamasını sinema salonlarındaki insanların olgunluğuna ve kalitesine bağlıyorum. Bizim salonda da, diğerlerinde de gerçek bir panik yaşanmadı, insanlar olabildiğince sakin biçimde çıkmaya çalıştılar ve başardılar.
Eğer çoluk-çocuklu bir gösteri olsaydı, ciddi ölümlere yol açabilirdi. Sinemaların galalarda böylesine kolay tutuşur maddelerden süsler filan yapmaktan vazgeçmeleri şart. Ayrıca hepsinin de güvenlik önlemlerini ve yangın çıkışlarını çağdaş hale getirmelerinde fayda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA