Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Nişantaşı yaşanır paylaşılmaz efenim!

Nişantaşı'nda yeni bir metropol manzarası var! Sıra sıra dizilmiş sokak kafeleri. "Şehrin en alafortanfoni' mahallesinde, elbette sokak kafesi olacak, bizim Champs Elysees'den eksiğimiz yok, fazlamız var" diyeceksiniz ki, doğrudur. Ancak iş çığırından çıkmıştır! Takvimler kasım ayına girmek üzere olduğumuzu gösterirken, 'trendy and friendly' güruh, üzerine kürkünü, polarını, atkısını çekmiş, yanaklar soğuktan kıpkırmızı, gece ayazında niye sokakta oturuyor? Çünkü Nişantaşı'nda, kapalı mekanda oturanı evire çevire dövüyorlar! Eskiden bir iki tane olan, eylül gelince sandalyelerini içeri kaçıran kafeler değil bunlar. Abdi İpekçi Caddesi istila altında! Beymen azdırdı bunları, ben biliyorum! Abdi İpekçi'de Beymen'den itibaren başlıyor, sokak kafesi heyecanı'. Sırasıyla, 'Grissini' adlı yeni ve havalı mekan, yılların Cafein'i, Brasserie Leea, Planet, karşı sırada Mavi Cafe diye Valikonağı Caddesi'ne kadar varıyor! Beymen'den Maçka'ya doğru gidersen Kırıntı gibi, Mezzaluna gibi, sandalyeleri sokakta olmayan ama sokakla iç içe yerler de var. Hepsinin müşterisi ayrı tabii. Mesela şu anda benim gördüğüm kadarıyla Grissini'de bir masa için adam vuruluyor! Beymen, diğer semtlerden 'görmeye' gelmiş olanların, Grissini 'görülmek' isteyenlerin yoğunlaştığı mekan! Daha dar gelirli için Teşvikiye Caddesi'nde de birkaç seçenek var. Böylece İstanbullular, yıllar sonra, İstanbul'un ılık iklimli bir şehir olduğunu keşfetmiş oldular, hayırlısı! Fakat gerek sokak kafelerinin bolluğu, gerek bu kafede oturanların gelen geçeni seyretme, gerekse gelen geçenin seyrediliyor olma keyfi, bir yandan da Mustafa Sarıgül'ün sanattı, kültürdü, sokak sergisiydi, konseriydi çabaları, bir kısım eski Nişantaşılılar'ı kızdırıyor. Her semtte vardır ya bu sahiplenme: "Biz 20 yıldır buralıyız, eskiden burası böyle değildi..!" Olmayacak tabii. Sen 20 yıl önce böyle miydin? 20 yıldır aynı kalan köyler falan var bir yerlerde, iyi birşey mi yani? Nişantaşı'nın bahsettiğim 'eski sakinleri' ise şimdiki hareketlilikten, 'yan semtlerden, Bağdat Caddesi'nden hafta sonu göçü almaktan' şikayetçi, 'sakinlik' istiyorlar. "Buraya öteki semtlerden geliniyor! Koluna marka çanta takan kadın Nişantaşılı zannediliyor, protesto ediyoruz" diyorlar. Marka çantaya mı kızıyorlar, yoksa 'Nişantaşı kadını' prototipinde kendilerinin tanımlanmadığına mı? Bilemiyoruz. Bana sorarsanız, ben de, çocukluğumdan beri, marka çantasız da olsa, "Hafta sonu Nişantaşılılar'ındanımdır! Yerlisi olarak yeniyim. Alışveriş buradan yapılırdı. Goya'dan pabuç, Hümeyra'dan kıyafet alırdı annem! Ortaokuldaydım sanırım, Yargıcı açıldı. "Yargıcı'nın önünde buluşmak" kavramı vardı gençler arasında. Şimdi bazen görüyorum, hâlâ var. Bella Cafe vardı, orada hamburger yenirdi, havalı bir gıda olarak. Mc Donalds, Burger King falan gelmemişti henüz. Abdi İpekçi'de pek dükkan mükkan yoktu ki, hangi sokak kafesi?! Daha mı iyiydi? Yoo. Daha çok sev, daha az işyeri vardı, o kadar. Aslına bakarsanız mimarisiyle, gelen gideniyle, kendi rengini, bozulmadan korumuş, 'keyifli değişime uğramış' tek tük semtten birisi Nişantaşı. Onun için de paylaşılamıyor! Nişantaşı sizin mi bizim mi, onların mı? Bence Nişantaşı, son zamanlarda, gece ayazında sokak kahvelerinden ayrılmayan, mesai yapar gibi geceyarılarına kadar Nişantaşı'nı yaşatan 'trend emekçilerinin'dir! Kendilerini kutluyor, şilt veriyor, bol capuccino'lu geceler diliyorum! Üzerinize birşey alın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA