Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Erdoğan ve Gül

Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül son zamanlarda yeni bir âdet icat ettiler: Yurtdışı gezisine çıkarken Esenboğa'da ayaküstü, basın toplantılarında medyaya verip veriştiriyorlar. Sonra el sallayıp uçağa atlıyorlar. Bizler de neredeyse "sistemli" hale gelen bu iddiaları yanıtlamak için çırpınıyoruz

Başbakan Erdoğan, Monte Carlo'ya giderken medyaya yönelttiği iddialardan Telsim'in açıklamasından sonra pişmanlık duydu mu acaba?
Hatırlayın; Maliye Bakanı Unakıtan ile ilgili haberleri kastederek, "Medyanın ileri gelenleri yorulmasın. Attıkları birçok iftiranın yalan olduğu ortaya çıkıyor. Bunun birşeyler karşılığında olduğunun biz farkındayız" dedi.
O haberlerin bir bölümünü (örneğin Unakıtan'ın kızının Telsim ile Türk Telekom'a şirketinin ürünlerini pazarlama girişimlerini) yayınlayan gazete olarak, biz de kendimizi töhmet altında hissettik.
Ve dün CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, Telsim Genel Müdürü Mehmet Taşaltın'ın kendisine gönderdiği imzalı yazıyla, Zeynep Unakıtan'ın 5 Eylül 2005 tarihinde firmasının diğer yetkilileriyle birlikte kendilerini ziyaret ettiğini doğruladığını açıkladı.
Hayır, Erdoğan'dan özür beklemiyoruz. Ancak iki konuşmadan birkaç cümleyi hatırlatmanın da hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Kendi iyilikleri için.
İlki İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun. Meclis'in 11 Ağustos 1999 tarihli birleşiminde Fazilet Partisi İstanbul Milletvekili olarak kürsüden şöyle seslenmişti: "Siyaseti, ahbap çavuş ilişkilerinden, yakınlarını kayırma içgüdülerinden kurtarıp, ülkeye bir şey kazandırabilecek insanların yolunu açmak şeklinde değerlendirmeliyiz."
İkincisi bizzat Erdoğan'dan ve çok taze. Geçen ay AK Parti Siyaset Akademisi'nde yaptığı konuşmadan: "Bizim hiç rant kaygımız olmadı, bir zümreyi zengin edelim de gerisi ne olursa olsun anlayışımız olmadı."
Bu iki konuşmada çizilen çerçeveye Unakıtan ne kadar giriyor ya da sığıyor; Başbakan'ın takdirine bırakıyoruz.

İran damgalı İslam
Gelelim Dışişleri Bakanı Gül'ün, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Cyril Svoboda'nın Londra'daki köklü ve saygın düşünce üretme merkezi Chatham House'da (diğer adı Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) yaptığı konuşmadaki iddiaları konu alan habere öfkesine...
UPI ajansı kaynaklı habere göre, Svoboda 16 Şubat'taki Ankara ziyaretinde Gül'ün kendisine şöyle dediğini aktardı: "ABD şimdilik Irak'tan çıkmamalı. Çıkarsa İran modeli yeni İslam anlayışı Irak politikasını teslim alacak. O zaman Tahran'ın bunu Türkiye'ye ihraç etmesini ve siyasi elitin içine sızmasını hiçbir şey engelleyemez."
Gül bu ifadeleri şiddetle reddetti, UPI haberinin Türk basınına taşınmasının da "İyi bir gazetecilik olmadığını" ekledi.
Gül'ün o kadar kızmasına gerek yok. İster Svoboda yanlış anlamış, isterse Svoboda'nın sözleri yanlış aktarılmış olsun, İran'ın bu politikalarını herkes biliyor. Dahası bizzat İran yetkilileri söylüyor. İşte Devrim Muhafızları komutanlarından General Yadollah Javani'nin 4 gün önce yaptığı konuşma: "İlhamını İran'dan alan yeni bir İslam doğuyor. Ve bu uyanış Batı'yı korkutuyor."
Ayrıca Wall Street Journal'da 27 Şubat'ta yayınlanan Michael Rubin imzalı uzun bir yazı da sadece bu konuya ayrıldı, İran'ın Lübnan'dan Tacikistan'a geniş coğrafyada kendi modelini yaymak için "sabırlı" girişimleri bol örnekler eşliğinde anlatıldı. Hatta İran'da eğitilen Bedr Tugayları'nın (Mukteda El-Sadr'a bağlı) Amerikan kuvvetlerinden önce Bağdat'a girdikleri hatırlatılan o yazıya bakarsanız, Irak çoktan İran'ın pençesine düştü.
Terör ihraç eden İran'ın, model ihraç etmemesi mümkün mü? Mollalar demokrasi virüsünün İran'a girmesini önlemenin tek yolunun kendi virüsleriyle bölgeyi zehirlemeye çalışmak olduğunu bilmiyorlar mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA