Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Operadaki yaşayanlar.. Gençler!..

Evin İlyasoğlu, seni seviyorum.. O gecenin arkasında hem de nasıl varsın, ondan değil.. O geceye katılmam, o gece orda olmam için ısrar ettiğinden..
Tabii aklımda vardı, Zehra Yıldız'ı onuncu anma gecesi.. Yazmış, milleti çağırmıştım da üstelik..
Ama nasıl bir kırıklık vardı üzerimde.. Üst üste gelen koşuşturmaların yorgunluğu.. Bir de hafif soğuk algınlığı başlangıcı.. Hapşırmalar.. Yükselen ateş..
Aklıma geldin.. Israrın geldi.. Yollara düştüm..
Ve de nasıl bir gece yaşadım.. Nasıl coşkulu, nasıl duygulu, nasıl güzel, nasıl keyifli, nasıl unutulmaz..
Hele o ikinci bölümün arkasına fon olan dev çam ağacıyla, yılbaşı gecem oldu benim.. Son yıllardaki en güzel yılbaşı gecem..
Sana teşekkür etmem de kime ederim?.. Seni nasıl sevmem!..
Mutluluk daha kapıda başladı. AKM'nin girişi tıklım tıklım.. İçerisi harika.. Salon dolu, balkon dolu, üst balkon dolu..
Bir Opera konserinde Atatürk Kültür Merkezi son koltuğuna kadar dolu, düşünebiliyor musunuz?..
Hayır, Opera halka inmedi.. Sanat halka inmez.. Sanat insanı yüceltir, yukarılara çeker.. Halk Operaya yükseldi.. Bu onu gösteriyor..
Ve Atatürk Kültür Merkezi'nin dev salonunda, sahne yanındaki sütunun üzerinde, bir spot ışığı ile aydınlatılmış Atatürk o sahneye, o salona bakıyor..
İşte onun kurduğu, onun istediği Cumhuriyet bu.. Cumhuriyetin gençleri, cumhuriyetin insanları bunlar..
Operada Hayalet yok bu gece.. Operada yaşayanlar var.. Pırıl pırıl gençler var, nasıl coşkuyla söyleyen.. Harika insanlar var, nasıl lezzetle, nasıl gururla izleyen..
Zehra Yıldız da oradaydı, sadece resmiyle değil, ruhuyla o gece.. Eşi Süha Yıldız "Zehra susmadı, söylemeye devam ediyor" derken ne kadar haklıydı, o gencecik Zehralar söylerken..
"Bu altı gencin dördü benim öğrencim" dedi, Yekta Kara antrakta.. Kıskandım..
Arkamda ben yaşlarımda bir mutlu çift.. "Bu toreador bizim oğlumuz Hıncal Bey" dediler.. Kıskandım..
Bu müthiş gençlerin babası, hocası olmadığım için kıskandım.. Ama onlara sahip olan ülkenin insanı olmanın gururunu yaşadım.. Yekta'ya sarıldım..
"Bunlar bizim evlatlarımız" dedim.. "Bizim evlatlarımız.."
Hepsi genç.. Hepsi harika.. Dünyanın dört bir yanında söylerken bu gece için gelmişler İstanbul'a..
1998 Yılbaşı konserine hazırlanırken, adı Heidelberg'in duvarlarını süsleyen afişlerin en tepesinde yazarken, Beethoven'in o benzersiz melodileri ile, Schiller'in Neşeye Çağrı'sını söyleyecekken aniden beyin kanamasından ölen Zehra için, Ölümsüz Zehra için gelmişlerdi İstanbul'a..
Serdar Yalçın'ın adını görünce, gecenin iyi geçeceğini bilirim zaten.. Hâlâ her fırsatta koşup seyrettiğim, dinlediğim Folklorama'nın arkasında o var.. İş Bankası'nın o efsane olan Şiir Geceleri'nde o var..
Bu rüya gecede de o var, İstanbul Devlet Opera ve Bale Orkestrası'nın başında..
Rossini'nin Hırsız Saksağan üvertürü ile fıkır fıkır soktu bizi konserin havasına..
Ötesi mutluluk..
Bu ülkede popüler müzik insanlarına opera dinleten Sertab Erener, ilk konserlerinde seslendirirdi, Mozart'ın Sihirli Flüt'den Gece Kraliçesi'nin aryasını.. Bu defa, Nazlı Deniz Boran yoktu sahnede.. Güle ilanı aşk eden bir bülbül vardı şakıyan.. Bu kadar mı güzel olur Nazlı?..
Rossini gene.. Figaro'nun aryası, aslında müzik değil, dil, telaffuz sınavıdır. O kadar lafı o kadar hızlı söyleyebilmek, bırakın müziği, düz konuşmada zordur. Nasıl harika bir Cengiz Sayın dinledik..
Ben bu Asude Karayavuz'u Carmen'in tamamında dinlemeliyim.. Nasıl muhteşem bir Carmen'di, Habenera'da.. Sadece şarkısıyla değil, edası, şuhluğu, çekici, çarpıcılığıyla.. Konserin bir güzel yanı da bu.. Sahneye alkışlar arasında bir modern genç geliyor.. Önde Serdar'ın yanında duruyor ve 30 saniye içinde söyleyeceği şarkının havasına, operada canlandırdığı rolün tavrına giriyor.. Etrafa gözler kırpan bir çapkın delikanlı.. Ya da ağlamak üzere olan bir zavallı kız.. Gözlerinizin önünde değişim.. Günümüz operacıları sadece şarkıcı değil.. Oyuncu da.. Bu gençlerin hepsi öyle..
..ve asıl programda yok. Değişmiş eklenmiş.. Benim için sanki.. "Hıncal bu programda bir değişiklik yapma hakkın var. Kullan" deselerdi..
Puccini derdim. Tosca derdim.. Lucivan e stelle derdim.. Ordaki müzik alır götürür beni.. Denizlerin üzerinden mehtaba taşır, sevgiliyle el ele.. Ve de Cenk Bıyık ne kadar yürekten söyledi.. Ne kadar içten, ne kadar duygulu.. Hani röportajlarda insanlara sorarlar ya, "Ne olmak, ne yapmak isterdiniz" diye.. Sevgilinin kulağına Lucivan e stelle'yi fısıldayacak bir sesim olmasını isterdim işte.. Harikaydın Cenk!..
Simge Büyükedes .. Opera üzerine tüm peşin hükümleri yıkan bir güzellik.. O sesi çıkartmak için dev bir göğüs, dev bir diyafram olmalı derler ya.. Simge bir güzellik kraliçesi gibiydi, sahnede.. Nasıl yakışıyordu.. Ve nasıl büyüleyiciydi, Puccini, Turandot'ta Liu'nun şarkısını söylerken..
Sona sakladım.. Burak Bilgili .. Bizet'nin Carmen'i Toreador'suz olur mu?.. Bu delikanlı bir harika.. Her şeyiyle bir harika.. Bu ülkenin gururu.. Daha şimdiden adını dünyaya duyurmuş bir yetenek.. Dünyanın en büyük operaları öyle peşindeki, bu ülkede izleme şansımız pek yok nerdeyse.. Olmasın.. Onun olduğu yere biz gideriz, dinlemek için.. Bir Escamillo oldu, bu kadar olur..
..Ve de böyle bir gecenin finaline ne yakışır?..
"Şerefe" diye kalkan kadehler..
Kadehler dağıtıldı, ön sıralardaki konuklara, tüm sanatçılar birlikte final için gelirken.. Ve dünyanın en güzel "Şerefe" şarkısı başladı.. Verdi.. La Traviata.. Brindisi..
Söylediler.. Alkış kıyamet.. Yer yerinden oynadı AKM'de.. Al baştan bir daha söylediler..
Çok yakındaydım.. Gözlerinin içine baktım birer birer.. Nasıl mutluydular, kendi ülkelerinde böyle hissedilmenin, böyle yaşanmanın sarhoşluğu içinde..
Benim olduğum yer karanlıktı. Onlar benim gözlerimi göremediler..
Gözlerimdeki yaşları göremediler!..
Başımı kaldırdım.. Atatürk'le göz göze geldim bir kez daha, buğulanan gözlüklerimin arkasından.. Tarihin en büyük Türk düşmanlarından Lloyd George'un İngiliz Avam Kamarası'ndaki sözleri geldi aklıma..
"Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi, çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu."
"Ne mutlu Atam" dedim.. "Ne mutlu bana, senin milletindenim!.. Ama sen de mutlusun değil mi, orda.. Bunlar senin çocukların!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA