Yedi yıl önce "Herkes film yapabilir,'' fikrinden hareketle özel bir proje başlatıldı. Adı 'Dürbünümde İstanbul' olan bu projeyi tasarlayan ve çoğunluğu daha önce hiçbir sinemasal üretimde yer almayan bu ekip, 'Herkes Film Yapabilir-Işıl Özgentürk Film Atölyesi'nde tanıştı. Zamanla yazdıkları senaryolar, çektikleri filmlerle kendilerini kanıtladı. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı'nın desteklediği ve 10 kısa filmden oluşan, toplam 90 dakikalık bir filmin hazırlanacağı 'Dürbünümde İstanbul'da bu yıl Avrupa Kültür Başkenti seçilen diğer iki şehir Peç ve Essen'den de biri Macar, diğeri Alman yönetmenlerin çekecekleri filmler de yer alacak. Film tamamlandığında ilk olarak tespit edilen mahalle kahvelerinde gösterilecek. Bunun için 39 ilçeden oluşan İstanbul'da 39 kahve pilot olarak seçilecek. Buralarda üçerli gruplar filmin DVD'sini oynatıp, filmin nasıl oluşturulduğunu anlatacaklar. Ayrıca, anlatımı güçlendirmek için filmin senaryo aşaması da dahil olmak üzere film arkası görüntüler gösterilecek. Ve şöyle söylenecek: "Hadi sen de dürbünündeki İstanbul'u anlat!" 'Dürbünümde İstanbul'un üç filminin çekimleri tamamlandı. İkisi, genç yönetmen Alican Durbaş'ın senaryosunu yazdığı
Kayık ve
Yan Yana. Diğeri de Macar yönetmen Gabor Ferenczi'nin filmi.
KAOTİK ŞEHRİN FARKLI DUYGULARI
23 yaşındaki Alican Durbaş'ın 2006'da çektiği
İki Buçuk adlı filmi, British Council'ın video yarışmasında mansiyon aldı.
Kâğıtlar adlı kısa filmi 2008'de PAM ve Kısa-ca Öğrenci Filmleri Festivali'nde (Konya),
Ölümsüz Ağlayışların Simgesi belgeseli de 2009'da gösterildi. Amacı uzun metraj filmler yapmak olan Durbaş, bu projeye de İstanbul'un keşfedilecek öyküler ve görüntülerle dolu olduğunu düşündüğü için katılmış. Sinemayı aklındaki hikâyeleri anlatmak için en iyi yol olarak gören Durbaş, İstanbul'un onu nasıl etkilediğini ve filmlerini şöyle anlatıyor: "İstanbul'da doğup büyüyen biri için bile İstanbul, keşfedilecek öyküler ve görüntülerle dolu. Bu hareketli, kaotik şehir birbirinden farklı duygularla yüklü. Ve de çok sinemasal. Bu proje için yaptığım iki film de birbirinden çok farklı.
Kayık, İstanbul'da bir sahaf dedeyle torununun masalsı hikâyesini anlatan mitolojiyle ilgili bir film.
Yan Yana ise göç ve bir iş kenti olarak İstanbul'da yaşamanın zorluğunu gerçekçi bir yöntemle anlatan sert bir film oldu. İstanbul'da düş ve gerçek, ateş ve buzun ellediğinizde elinize benzer bir his uyandırması gibi beraber yaşıyor." Durbaş'ın lisede okurken yazdığı bir hikâyeyi anlatan 15 dakikalık
Kayık, Üsküdar Salacak kıyısı ve Tünel'de çekilmiş.
Yan Yana ise Tarlabaşı, Ataşehir ve Bostancı'da. Işıl Özgentürk Atölyesi'ne lise 2'de başlayan Durbaş, o tarihten beri de ayrılmamış. Korku, komedi, vampir tarzı türlerden çok gündelik hayattaki insan destanlarını anlatmak istediğini söyleyen Durbaş; "Amacım sokak öykülerini, insanların hayatlarındaki değişimi yansıtmak," diyor.