Sanatçı MARIO RIZZI:
İstanbul Bienali sanatçıyı görmezden geldi
2005 İstanbul Bienali'nde işleri sergilenen, ayrıca New York'taki ünlü sanat müzesi MoMA'da çalışmaları bulunan İtalyan sanatçı Mario Rizzi, İstanbul Bienali'nin Venedik'tekinden bile önemli olduğunun altını çiziyor. Ancak bienallerin sergilendikleri alanlar ile temas halinde olması gerektiğini düşünen Rizzi, İstanbul'da bunu bulamamış. Bienalle birlikte yeni sanatçıların eserlerini tanıma fırsatı bulduğunu söyleyen Rizzi, "Bienalin sanatçı isimlerini önceden açıklamaması bize hakaret," diyor.
- Sanatçılar bienallere nasıl dahil oluyor, siz mi baş vuruyorsunuz, küratörler mi sizi buluyor? - Küratörler sanatçıya ulaşıyor ve genellikle yapılan bienal için yeni bir iş hazırlamanızı istiyor. Sanatçı, bienalin gerçekleşeceği mekana ve dokuya dayanan işler yaratıyor. Böylelikle hazırladığınız iş, ilk defa bienalde izleyiciyle buluşuyor. Zaten bienalin sergiden en büyük farklarından biri de bu.
- Ama 12. İstanbul Bienali'nde yeni yapılmış işlere pek yer verilmemiş. - Ben bu bienal için 'Bienal değil, harika bir müze sergisi,' diyorum. Çok başarılı parçaların birleştiği harika bir sergi. Bienal için özel hazırlanan eserler yok denecek kadar az ve bienal genelinde İstanbul vurgusuna hiç rastlamıyoruz. Burada sergilenen konsept, dünyanın herhangi başka bir yerindeki bir müzede de sergilenebilirdi.
- Bienal açılmadan, sanatçıların isimlerinin açıklanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Bir filmin ne olduğunu bilmeden, sadece şık bir sinema salonunda gösteriliyor diye gitmek gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. Kimse böyle bir şey yapmaz değil mi? Dünyada 200'ün üzerinde bienal var ve artık oturmuş bir bienal coğrafyası olduğu da bir gerçek. İnsanlar, İstanbul Bienali'ne önem veriyor ve yapılacak işleri merak ediyor. Ama sanatçı olmadan, ne kuratör ne de bienal olabilir. Küratörlerin ve bienalin öne çıkarılması, içeriğin ve sanatçının arka plana itilmesi çok yanlış.
- Bir dahaki sefere de sanatçıları açıklamama yoluna giderlerse, yine katılır mısınız? - Gelirim, nihayetinde ne gösterileceğini bilmeden gelsem de sonuçtan memnun kaldım. Ama gösterilecek sanatçıları bilerek ve onları araştırmış olarak bienali gezmeyi tercih ederdim. Yapılan sanatçı kombinasyonları, eserlerin seçimi, özellikle Latin Amerikalı sanatçıların işlerinden çok etkilendim. Bienalden herkes mutlu ayrıldı, tabii ki geri geleceğiz.
Sanat eleştir meni FIAC HRA GIBBONS:
İstanbul, Venedik ve Berlin en iyi üç bienal
İNGİLİZ The Guardian gazetesinin sanat eleştirmeni Fiachra Gibbons da İstanbul Bienali'ni, Berlin'in önünde görenlerden.
Gibbons, bienal kadar Türk modern sanatından ne kadar etkilendiğini de anlattı. Her gün onlarca eser gören, dünya sanat takvimini yakından takip eden biri olarak Gibbons'ın bir eseri anlatırken gözlerinin dolması da takdirinin belgesiydi. Gibbons "Beş yıl önce bir Türk sanatçının ülkesinde çalışması düşünülemezdi. Şimdi Türkiye, tüm sanatçılar için fazlasıyla üretken bir yer haline geldi.
İstanbul yeni bir sanat merkezi. Bir sonraki bienali heyecanla bekliyorum," diyor.
- İstanbul Bienali'ne ilk gelişiniz mi? - Daha önce iki kez daha gelmiştim. Bienal her geçen yıl daha da iyi oluyor. Geçen seferki de çok iyiydi, birçok tartışmaya neden oldu ama ne denirse densin, oyunun çok önündeydi.
Mesela bu sene Venedik Bienali, İstanbul'un iki sene önce yaptıklarını tekrarladı.
- Bu bienali öncekilerle kısaylarsanız peki... - Eskiden 'İşler harika,' derken, onların sergilendiği yerleri de dikkate alıyorduk. Sanat ve sanatçılar biraz geri planda kalıyordu. Bu bienalde durum farklı. İşlerin hepsinin tek bir mekanda sergilenmesi ve Japon mimarın onları sergileme biçimi harika. Tüm eserler birbiri ile konuşuyor. Ayrıca bienal herkesin anlaması için hazırlanmış. Kapıdan giriyorsunuz ve gördüğünüz her işi kendinizce yorumlayabiliyorsunuz. Bu yüzden 12. İstanbul Bienali, şimdiye kadar gördüklerim arasında beni en çok etkileyeni oldu. Birçok meslektaşım da aynı fikirde.
- Sergilenen işler arasında favoriniz var mı? - Ben tek başına işlerdense hepsinin bir araya getiriliş biçimine hayran kaldım. Ama illa bir sanatçı istiyorsanız, İtalyan Letizia Battaglia'nın mafya tarafından öldürülen insanları çektiği fotoğraflarından çok etkilendim. 1975'te çekilen seride, Battaglia'nın ellerinin titrediğini, fotoğrafların net olmamasından anlıyorsunuz. Bu iş, bir şekilde orada yatan insanların haysiyetlerini onlara geri veriyor.
- Peki siz Türk sanatını nasıl değerlendiriyorsunuz? - 20 yıl önce Türk sanatı denildiğinde, 'Öyle bir şey var mı?' deniyordu. Artık Türk sanatçıları her yerde. Gerçi Fatih Akın, Ayşe Erkmen ve Kutluğ Ataman gibi bazı önemli sanatçılarınızı Avrupalı saysak da Türkiye'de sanat adına pek çok gelişme yaşanıyor. Mesela bienal ile aynı zamanda İstanbul Modern'de açılan 'Hayal ve Hakikat Sergisi'ndeki bazı eserler beni ağlattı, bir eserden bu kadar etkileneceğimi tahmin etmezdim.
- Bu kadar çok eser gören biri olarak, yakın zamanda sizi ağlatan başka işler de oldu mu? - Hayır olmadı. Ayrıca o salonda bu kadar duygulanan bir tek ben değildim. Herkes benimle aynı ruh hali içindeydi.
Müzeyöneticisi SJARELEX :
Sanat, politika üzerine kurulmamalı
Hollanda'nın Rotterdam kentindeki, ülkenin en saygın müzelerinden Van Boijmans'in direktörü Sjarel Ex'in İstanbul Bienali'ne üçüncü katılışı. Ex, sanatın politikayla bu kadar iç içe girmesinden rahatsız.
Bienalleri çok tahmin edilebilir bulan Ex, "Türkiye'de sanata bu kadar büyük yatırım yapan ailelerin olması beni şaşırttı. Avrupa'da sanatçılar böyle bireysel destek bulamıyor. Hollanda'da da ciddi koleksiyonerler var ama kimse eserlerini sergilemiyor," diyor.
- Bienal harika eleştiriler alıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? - Açıkçası hayal kırıklığı yaşıyorum.
Eserlerin sergileniş biçimini ve tüm bienalin tek bir çatı altında toplanmasını sevsem de, bienalin temasının geçen senelerdeki gibi sadece politika üzerine kurulmuş olması beni rahatsız etti. Tabii ki sanat ve politika birbiriyle ilintili ama her bienalde sadece bu konu üzerine yoğunlaşılmasını doğru bulmuyorum.
Politika, sanatta sadece bir tema olarak kalmalı; sanat, politika üzerine kurulmamalı. Seneler boyunca sadece bu konudaki eserler sergilenirse, tekrar kaçınılmaz olur. İstanbul Bienali'nde bu yaşanıyor.
- Belki İstanbul'un konumu nedeniyle sanatı politikayla birleştirme ihtiyacı hissediliyordur... - Bienalin fazlasıyla cesur olduğunu kabul ediyorum. Bu kadar açık fikirlilikle politik eserlerin sergilenebiliyor olması, düşünce ve ifade özgürlüğünün, liberalleşmenin simgesi.
Ama sanat sadece bununla alakalı olmamalı; insan ilişkilerini anlatmalı ve politika da sadece unsurlardan biri olmalı.
- Bienalde insan ilişkilerine, aşka vurgu yapan pek çok iş de var. - Evet, ama bunların hepsi ne yapmaman gerektiğini anlatıyor.
- Bienalde mutlu eserler olmamasını eleştiriyorsunuz yani... - İşler de, serginin kendisi de mutlu değil. Mutluluk üzerine bir sergi yapmak gibi bir zorunluluk yok ama mutluluk da sanatta olması gereken bir tema.
- Yani siz politika, ölüm ve eşcinselliği işleyen eserlerden sıkıldınız. - Bu konulara önem vermiyorum gibi bir durum söz konusu değil, hatta tam tersi. Ama işler, sanatçıların fikirleriyle değil, yaratıcılık ve sanata etkileriyle değerlendirilmeli.
- Bienaldeki eserleri politik kaygıdan sıyrılıp değerlendirmenizi istesem... - Tabii beğendiğim işler var. Ama bienale katılan bazı sanatçıların daha iyi işlerini de gördüm. Bienali tasarlayan küratörler, sanatçıların sadece politik işlerine yer verdikleri için, sanatsever o kişinin yaptığı en iyi işi göremiyor.
Politik, aynı zamanda da ortalama işlerle yetinmek zorunda kalıyor. İşte benim eleştirdiğim, tam olarak da bu durum.