Genellemek istemem ama inanın bana dergilerde gördüğünüz 'taş' gibi kadınların büyük çoğunluğu aslında o kadar da taş değil. Moda haftalarında defilelere çıkan kızcağızların suratlarını ergenlik sivilceleri basmış, süper model denilenlerin popolarını selülitler sarmış, kapak konusu yapılan şarkıcı ve oyuncuların göz kenarı kırışıklıkları öyle kolay kolay botokslanamaz hale gelmiş, inanın bana. Kolay değil, bunları 'mükemmel' göstermek için koca bir endüstri kurulmuş. Yanlış anlamayın estetik cerrahiden bahsetmiyorum, onu isteyen istediği yerine yaptırır, modanın bu konuda laf etmesi olanaksızdır. Ben moda dergilerindeki 'üstün ırk' takıntısından ve buna hizmet etmek için bilgisayar başına oturan photoshop ekiplerinden bahsediyorum. Ama bilmeyenler için kısaca bu olayı açmak istiyorum. Fotoğraf çekimi sırasında toplanan ekip, çekilen her kareyi bilgisayar ekranında eşzamanlı görür. Moda editörü ve fotoğrafçının içine sinen kareler öyle hop diye baskıya gönderilmez, yeni bir ekibe teslim edilir. Bu ekip seçilen kareler üzerinde çalışmaya başlar, her fotoğrafı mükemmel hale getirmek için teknolojinin bin bir nimetinden yararlanılacaktır. Kıyafetlerdeki potlar, kırışıklıklar düzeltilecek, sivilceler, çizgiler, göz altı torbaları silinecek, kepçe kulaklar küçültülecek, minik göğüsler, ince dudaklar şişirilecek, hatta fotoğraf karesindeki toz zerreleri bile tekrar elden geçirilecektir. Çalışmalar bazen haftalar hatta aylar sürebilir. Tahmin edersiniz ki ortaya çıkan sonuç pürüzsüz, kusursuz ve doğaüstüdür. Aynı Amerikan
Vogue dergisinde olduğu gibi. Aslında bu durumu bir taraftan Ajda Pekkan'ın bir dönem, onu çeken kameramanlara uzattığı 'yumuşatıcı' filtrelere benzetebiliriz. Ama en azından Ajda elindekileri sanal ortamda büyütme veya yok etme yoluna gitmiyor, ne gerekiyorsa ameliyat masasında hallediyordu. İş kâğıt üzerinde değiştirmeye gelince inanın bana her şey daha da yapay duruyor.
PHOTOSHOP'A HAYIR!
İşte tam da bu yüzden birtakım fotoğrafçı ve dergi genel yayın yönetmenleri "İşimiz estetikse en güzel olanı doğal haliyle vermeliyiz," dedi. Ne doğru bir yaklaşım! Halbuki bizler kendi aramızda "Sıkıldık bu yapay mükemmellikten," diye konuşurken, uzunca bir süre kompleksli olmakla, çekememekle suçlanmıştık. Neyse... Photoshop'a 'mükemmel' moda dünyasında ilk karşı çıkan Peter Lindberg oldu. Bu yılın Pirelli Takvim'indeki fotoğrafların da sahibi olan Lindberg, Fransız
Elle ve Amerikan
Harper's Bazaar dergileri için gençyaşlı birçok modeli siyah beyaz fotoğrafladı. İşin güzelliği, mankenlere hiç makyaj yapılmamış ve çekilen kareler üzerinde hiç oynanmamış olmasıydı. Yapılan çekim hem fotoğrafçıya hem de modellere büyük saygınlık kazandırdı. Fotoğrafçı ne kadar sanat yapabildiğini, çekime katılan Amber Valetta gibi modeller de ne kadar güzel olduklarını kanıtlamış oldular. Peter Lindberg,
New York Times'a yaptığı açıklamada, photoshop'lu kadınların Marslı gibi göründüklerini söyledi. Bunun ardından
Pop'un eski kraliçesi,
Cond'e Nast'ın süper yatırımı
Love'ın yeni Genel Yayın Yönetmeni Katie Grant, dergisinin ilk sayısında şişman şarkıcı Beth Ditto'yu Mert ve Marcus'un kareleriyle kapağa taşıdı. Yine minimum oynanmış olarak. (Takdir edersiniz ki bu kadar kilolu bir kadını moda dergisinin ilk sayısında kapak yapmak ve fotoğrafların üzerinde hiç oynamamak intiharla eşdeğer bir durum olurdu). Neyse 'mükemmel' karşıtı tutuma son olarak saygın bir fotoğrafçı daha katıldı, David Bailey. Amerikan
Vogue'unda 23 yaşın üzerindeki kızlara photoshop yapıldığına ve bu durumun absürdlüğüne dikkat çeken Bailey, "Bu fotoğraflar da, bu kızlar da hiç ilginç değil. Çünkü bunlar kız değil android," yakıştırmasını yaptı. Ne diyelim, aklın yolu bir.