Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Fıkralar öldü mü?

Bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk uçağa binmişler" diye başlayan bir hikayeye gülmeyeli ne kadar zaman oldu? Veya en son Temel'in gerçekten komik bir macerasını duyduğunuzda kaç yılıydı? Şahsen son zamanlarda beni en çok güldüren mizahçı, benim jenerasyonumun güldürü star'ları hariç, Penguen'in çizeri Yiğit Özgür. Son derece kendine özgü, neredeyse çizgileri lüzumsuz kılacak kadar komik diyaloglar yazıyor. Klişe cümleleri farklı durumlarda kullanıp, klasik mizah ögesi "bitirme cümlesi"nden sonra birkaç absürd diyalog daha ekleyerek, benim kahkahalarımı katlıyor. Yıllar önce, fiş almamız gerektiğini öğreten, hepimizin gıcık olduğu Erol'un maceralarını hatırlarsınız. Hani bakkal amcadan "bir kalem, bir pergel, bir de çikolata" ister! Özgür'ün bir karikatüründe, masasının üzerinde "Erol Arsever" yazılı bir adam görüyoruz. Telefonu açmış, şöyle bir konuşma geçiyor: - Alo, Resim ve Heykel Müzesi mi? - Evet, buyrun? - Bir resim, bir heykel, bir de çikolata alacağım! -... ..koyayım (!), bırak lan peşimi artık! - Müzeci mi oldun ibiş? - Numaranı tespit ettirip geleceğim lan oraya! - Fiş de getir tombik! Mizah çok hızlı değişiyor. Nasrettin Hoca ve Temel'in maceraları uzun bir hazırlık ve kahkaha bekleme döneminden sonra, "esprinin patladığı" cümleyle biter örneğin. Fıkralar böyledir. Şimdilerde ise fıkralara gülmüyor insanlar. Bal Mahmut dönemi gerilerde kaldı yani. New York Times Magazine'e göre, zaten 30 yıldır ağır bir hastalıkla kıvranan fıkra kültürü, en sonunda öldü! Sebepleri de tam olarak bilinmese de çeşitli olabilir. Atom bombası, AIDS gibi, son dönemde dünyanın başına gelmiş korkunç şeyler, insan hayatının ne kadar kırılgan olduğunu hatırlattı herkese. Ve mizah, fıkraların neşeli dünyasından, daha "kara", daha alaycı bir tarza kaydı. "Yeni jenerasyon mizahın gerçek kitlesi olmaya başladıkça ve hayat hızlanıp, tüketim arttıkça, bir fıkranın başındaki hazırlık bölümünü dinlemek de" zorlaştı diyenler de var. Kimsenin uzun uzun giriş hikayeleri dinlemeye vakti yok. Artık konuya çabuk giren, hemen güldüren, tek cümlelik espriler daha revaçta. Bu arada internet devreye girip, fıkralar e-posta'lara düşünce, artık fıkra bilmek bir özellik olmamaya başladı. "Ayıyla avcı fıkrasını duydun mu?" gibi bir cümle geçersiz hale geldi. Çünkü ayıyla avcının hikayesini dün beş kişi bilirken, bugün e-postalarını kontrol eden yüz binler duymuş, gülmüş ve bitirmiş durumda! New York Times'in savunduğu bir başka sebepse benim favorim: Dünya mizahının gittikçe feminenleşmeye başlaması ve kadın mizahçıların ortaya çıkması! Teoriye göre, zaten kadınlar hiçbir zaman fıkralara gülmediler. Onlar her zaman "gözlemsel mizah" yaptılar, detaylara ve klişelere takıldılar. Fıkra anlatmak, hatırlamak ve fıkralara gülmek, hatta fıkraların temel bakış açısı, zaten erkeklere özgüydü! Kadınların çaktırmadan gülmeceyi istila etmesiyle, fıkra dönemi de bitti! Bu arada, fıkranın bitişi, komedyen ve mizahçıların da işine geldi. Özellikle sahne komedyenleri için fıkra, son cümlesiyle bir kahkaha fırtınası koparmadığı zaman büyük bir başarısızlık olarak algılanıyordu. Başta uzun bir hikaye olduğu içi, seyircinin gülme, komedyenin kahkaha alma beklentisi de büyüyordu. Oysa, gözlemsel mizahın, iddiasız, alaycı, sık espriler ve tespitlerle dolu yapısı, sahne komedyenini de, mizah yazarını da "bize kriz geçirtecek gösteri sanatçısı"ndan çıkarıp, "muhabbet eden arkadaş" rolüne soktuğu için risksizdi. Sebep ne olursa olsun, şu sonuçlara varabiliriz: 1) Fıkra bilerek ve anlatarak komik sayılmanız için, en az 50 yaşına varmış olmanız gerekiyor. 2) Kadınlara fıkra anlatarak kalplerini kazanamazsınız, onlar gözlemsel mizahı, zekice tespitleri ve klişelerle dalga geçilmesini seviyorlar. 3) Yiğit Özgür'ü takip ediniz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA