İran'ın otokratları, kontrolün ellerinde olduğunu ve halkın kendilerini desteklediğini göstermek için, 1979 İslam Devriminin 11 Şubattaki yıldönümünü kullanmaya kararlıydı. Genelde barışçıl olan cesur İranlı muhaliflere karşı uyguladıkları acımasız şiddet ve sindirme harekâtı ise bunun tam aksini söylüyordu. Hükümet, gösterilere katılan muazzam sayıdaki insanın hükümet destekçileri olduğunu iddia etti. Devlet televizyonu, Tahran'ın ana meydanında toplanmakta olan yüzbinlerce insanın görüntülerini canlı olarak verdi. Ancak asıl önemli gösterge, hükümetin protestocuların sayısını kontrol altında tutmak için uyguladığı baskının boyutuydu. Devrimin yıldönümü kutlamalarından önce yüzlerce kişi tutuklandı. 11 Şubat günü ise, içlerinde Devrim Muhafızlarının da bulunduğu olağanüstü sayıda güvenlik görevlisi meydanlardaydı. Muhalefet buna rağmen gösteri yaptı. Olayları izlemek isteyen yabancı gazetecilere kısıtlamalar getirildi. Muhalif internet sitelerine göre, güvenlik kuvvetleri muhalif lider Mir Hüseyin Musevi taraftarlarına kurşun sıkıp gaz bombası attı. Musevi'nin eşi Zehra Rehnavard'ın da sivil polislerce copla dövüldüğü belirtildi. Perde arkasında bunlar olurken, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad kürsüden İran'ın nükleer programındaki yeni gelişmeleri duyuruyordu. Bu, dikkatleri hükümetin başarısızlıklarından uzaklaştırmak için sergilenen gülünç bir çabaydı. İranlıların Amerikan destekli Şahı devirmesinden bu yana 30 yıldan fazla zaman geçti. Ancak adalet, bağımsızlık ve kendine yeterlilik gibi devrim idealleriyle, İran'ın utanç verici politikaları arasındaki uçurum hala çok derin