İnsan vücudunda, apandisit gibi organlar işe yaramasalar da hâlâ mevcut. Kullandığımız cihazlar da evrimleşme sürecinde değişmelerine rağmen en eski örneklerinin bazı özelliklerini taşımaya devam ediyor. Dijital fotoğraf makineleri, fotoğraf çekmek için düğmeye bastığınızda son derece nostaljik ama yapay bir ses çıkartıyor. Cep telefonlarının klavyelerindeki sıralama aslında daktilo tuşlarının tutukluk yapmasını önlemek için tasarlanmış. Bu listeye, Amazon'un elektronik okuyucusu Kindle'ı da ekleyebiliriz. Cihazda şu an "yer bulma numarası" mevcut. Şirket şimdi de okunan sanal kitaplara gerçek kitaplardaki sayfa numaralarını ekleyerek deneyimi zenginleştirmeye karar verdi. Ancak buradaki sorun, gerçek kitaptaki bir sayfanın Kindle'daki bir sayfaya denk gelmemesi. Yazı karakterlerini canınızın istediği gibi büyültüp küçülterek bir gerçek kitap sayfasını 4 Kindle sayfasına dönüştürebilirsiniz. Dahası, bazı kitapların birden fazla basılmış versiyonu oluyor. Ayrıca basılmış versiyonu olmayan makaleler de hayli fazla. Tabii, Amazon'un kararı pratik bir karara dayanmıyor. New York merkezli bir tasarım bürosunun sahibi ve "Everyware: The Dawning Age of Ubiquitous Computing" adlı pratik bilişim çağı hakkında bir kitap yazan Adam Greenfield, "Kindle'daki yer bulma numaraları son derece mantıklı ve bu cihaz açısından bir anlamı var. Ancak insanların kitap okuma konusundaki beklentilerini karşılamıyor" diyor. Her sektörden tasarımcılar bu sorunla sürekli karşılaşıyor. Bazıları tüketicilere tanıdık gelsin diye eski teknolojilerden bazı özellikleri yeni cihazlara kopyalıyor. Bazıları da tanıdık her şeyi atıp sıfırdan tasarlıyor. Örneğin ulaşımda, buhar makinelerinin gücü başlangıçta atlarınkiyle bağlantılı (beygirgücü) tanımlanıyordu. Otomobil tasarımcıları da en baştan beri ürünlerine cant disklerindeki işlevi olmayan şeritler gibi, at arabalarını ima eden görsel ipuçları kattı. Bu tür tasarım kararları dijital dünyada da yaygın olarak kullanılıyor. Kişisel bilgisayarların basit ara yüzü masaüstüne benzemesi için tasarlanmıştı. Kenardaki geridönüşüm kutusu normalde masanın yanında olması gereken çöp kutusuydu. Dosyaları klasörlere ayırmak da aynı şekilde eski bir ofis alışkanlığı. Cooper-Hewitt Tasarım Müzesi'nin sahibi Bill Moggridge, geçmişe başvurmanın tasarımcıların hayal gücünü köreltebileceğini söylüyor. Bu gerilim, yeni dijital medya deneyimleri yaratma çabalarının çoğunda görülüyor. Rupert Murdoch'ın tablet bilgisayarlar için tasarlanan gazetesi "The Daily", video ve tüketiciyle etkileşimi bir araya getiriyor. Gazete, aynı zamanda her sabah okurun hesabına bırakılmak üzere tasarlanmış. Bu konsept, sürekli güncellenen Web sitelerine kıyasla bir cep saati kadar demode. Apple'ın iPad'inde kullanıcılar ekranda bulunan deri bir not defterinin içindeki takvime randevularını yazıyor ve gerçek gibi görünen kâğıtlara notlar alıyor. Geçmişe yapılan bu lüzumsuz göndermeler "skeuomorph" (Eski Yunanca alet ve biçim kelimelerinden türetilmiş) olarak biliniyor. iPad'e yönelik bir dergi olan Flipboard'un tasarımcılarından Craig Mod, "Bu, pek çok tasarımcıyı delirtiyor" diyor. Mod yine de Amazon'un Kindle'ının basılı kitap fikrine yeni bir soluk getirdiğini söylüyor. Diğer yandan Kindle mağazasından kitap satın almak, kitap başlıklarının olduğu listelerde gezinmekten ibaret. Bu da bir kitapçıda kitaplara bakmaktan çok, bir veritabanının içinde arama yapmaya benziyor. Ancak bu, Amazon müşterilerinin kitabı kapağına göre yargılaması ihtimalini düşürüyorsa, en azından bazı okurlar bunu gerçek bir ilerleme olarak görecektir.
JOSHUA BRUSTEIN