İklim biliminin henüz cevaplanmamış en önemli sorusu gizemini koruyor: küresel ısınma bulutları nasıl etkileyecek? Çoğu bilim insanı bulutların ısınmayı etkilemeyeceğini, etkilerse de güçlü bir şekilde artıracağını düşünüyor. Fakat bu konuda kesin kanıtlar olmadığı için aksi görüşte olanlar da seslerini yükseltiyor. İklim değişikliği muhalifleri, sera gazlarının gezegeni ısıtacağını kabul ediyor. Fakat onlara göre (türü ve konumu bakımından yeryüzünün ısınmasına da, soğumasına neden olabilen) bulutlar, beklenen ısı artışının çoğunu dengeleyecek bir gelişim gösterecek. Texas A&M Üniversitesi'nin College İstasyonu'nda iklim araştırmacısı olan Andrew E. Dessler, "En büyük belirsizlik gerçekten bulutlarla ilgili. Muhaliflerden mantıklı olanları dinlerseniz bütün tezlerini bulutlara dayandırdıklarını anlarsınız" diyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Meteoroloji Profesörü Richard S. lindzen, bulutların kurtarıcı olacağını savunan görüşün başını çekiyor. Onun iklim alanındaki sağlam yeri de (lindzen'in 1960'lardan beri iklim bilimine çığır açıcı katkıları oldu) etkisini güçlendiriyor. lindzen dünyanın sera gazlarına çok hassas olmadığını, bulutların onları dengeleyecek bir tepki vereceğini dile getiriyor. Ona göre, ısınan gezegendeki belirli mekanizmalar tropik bölgelerde yüksek bulut örtüsünü azaltacak, bu da daha fazla ısının uzaya kaçmasına izin vereceğinden sıcaklık artışı dengelenecek. lindzen, "Hiçbir mantığı olmayan ürkütücü senaryoların haddi hesabı yok" diyor. İklim değişikliği muhaliflerinin toplantılarında lindzen bir yıldız gibi karşılanıyor. Bu görüşün Amerika'daki itici gücü olan Heartland Enstitüsü'ndeki konferanslara katıldığında çılgınca alkışlarla selamlanıyor. Fakat bilimsel çoğunluğun görüşüne göre lindzen, önlem almamaya bahane oluşturan kanıtların okunmasında makul sınırların ötesine geçti.
Doğal Tesmostatlar
Bulutların iklime muazzam bir etkisi var. Yeryüzünde hayatı devam ettiren enerji bize güneş ışığı olarak ulaşıyor. Sabit bir ısıda kalması için de Dünya'nın aldığı miktarda enerjiyi, en başta ısı enerjisi olmak üzere, uzaya geri göndermesi gerekiyor. Bulutlar işte bu enerji akışını iki yönde de etkileyebiliyor. Denge durumundayken bulutlar yeryüzünü serinletiyor. Bu serinlemenin kaynağı esas olarak alçakta bulunan yoğun bulutlar. Yüksek ve seyrek bulutların çoğununsa tersi bir etkisi vardır. Onlar gelen güneş ışığını içeri alırken kurtulmaya çalışan ısıyı hapsediyor. Washington Üniversitesi'nden bulut araştırmacısı Andreas Muhlbauer bunu "tencerenin üstüne kapak koymak gibi bir şey" olarak tarif ediyor. Sera gazlarının salınımına neden olan insanlar da dünyanın ısı dengesini bozuyor. kimyacılar ısıyı tutan bu gazların, özellikle de fosil yakıtların yanmasından doğan karbondioksitin atmosferi bir battaniye gibi örttüğünü ve uzaya kaçmaya çalışan ısının bir bölümünü hapsettiğini daha 19'uncu yüzyılda kanıtlamışlardı. 20'nci yüzyılın ortalarında karbondioksit düzeyinin ne kadar hızlı arttığı anlaşılınca da bazı bilim insanları gezegenin ısınacağını öngördü. Fakat dünyanın ısınmasıyla, özellikle de bulutların buna nasıl tepki vereceğiyle i lgili tam bir tahmin yürütmek birkaç sebepten dolayı zor. Araştırmacılar artan sıcaklıkla birlikte atmosferdeki su buharının da artacağından hemen hemen emin. Fakat bu, buharın yoğunlaşmasıyla oluşacak bulutların tipini ve yerini kestirmemize yaramıyor. En gelişmiş bilgisayar programlarının vardığı genel sonuca göre bulutlar, insan kaynaklı ısınmayı dengeleyecek kadar büyük bir değişikliğe muhtemelen uğramayacak. Hatta güneş ışığının önemli bir bölümünü uzaya geri yansıtan alçak bulutlardaki azalmayla ve başka bazı nedenlerle, bulutların ısınma eğilimini güçlendireceğini düşünenler bile var. B azı b ilgisayar a nalizleri d e bulutların herhangi bir etki yapacağını öngörmüyor. İklim araştırmalarının en önemli hedeflerinden biri, bulutların bilgisayar analizlerinde daha isabetle yansıtılması. Bu alandaki en önemli verilerin bir bölümü Oklahoma kırsalındaki bir tepede, Lamont kasabası yakınındaki bir istasyondan geliyor. ABD Enerji Bakanlığı'na bağlı bu istasyon, bulutların davranışlarını ölçmek için kurulan dünyadaki en büyük tesis. Son dönemde hem buraya, hem de başka araştırma tesislerine kurulan toplam 30 milyon dolarlık radarlarla bulutların daha ayrıntılı incelenmesi umuluyor. Ayrıca artık uydulardan daha sağlıklı veriler alınıyor ve atmosferle ilgili teoriler gelişiyor. NASA araştırmacısı Anthony D. Del Genio'nun sözleriyle, "Çok daha iyiye gittiğimizi düşünüyorum".
Isının Kaçışıyla İlgili Teori
Lindzen karbondioksitin bir sera gazı olduğunu kabul ediyor ve bunu tartışan insanlara "çatlak" diyor. Lindzen, karbondioksit düzeyinin insan faaliyetleri yüzünden yükseldiğini ve bunun havayı ısıtması gerektiğini de kabul ediyor. Fakat söylediğine göre yüzey ısısı arttığında, tropik bölgelerden yükselen nemli hava yağmur yoluyla daha fazla buhar boşaltacak, bu da sirrus adındaki ince, yüksek bulutları oluşturan buz için geriye daha az malzeme bırakacak. Sirrus bulutları tıpkı sera gazları gibi yeryüzünün serinlemesini önleyen bir etken ve o bakımdan, onların azalması Lindzen'e göre bu gazlardaki artışı dengeleyecek. Lindzen bu mekanizmaya iris etkisi diyor. Göz irisi nasıl içeri daha çok ışık girsin diye karanlıkta açılıyorsa, yüksek bulutlardan oluşan dünya "irisi" de daha çok açılarak ısıyı salıverecektir. Lindzen 2001'de bu teorisini yayınladığında, Pasifik Okyanusu üstündeki uydu kayıtlarının onu desteklendiğini söylemişti. Başka araştırmacılarsa, verileri analiz ettiği yöntemlerin hatalı olduğunu ve teorinin bilinen gerçeklere aykırı varsayımlarda bulunduğunu savunuyorlardı.
Beklemek ve Tehlikeleri
Bugün araştırmacı ların geneli için Lindzen'in teorisi çürütülmüş durumda. Gerçi kendisi hâlâ ısrarcı, ama görüşlerini bilimsel literatüre kabul ettirmekte zorlanıyor. 2009'daki bir araştırma yazısında teorisini destekleyen yeni v eriler y ayınlamış, a ma b ilim insanları, uydu ölçümlerindeki bilinen isabetsizlikleri açıklayamaması dâhil, orada bir kez daha hatalar tespit etmişti. Lindzen, 2009 yazısının uydu verileriyle ilgili "bazı aptalca hatalar" içerdiğini kabul ediyor. Geçen yıl da teorisini destekleyen yeni kanıtlar sunmaya çalıştı. Fakat prestijli bir Amerikan dergisi için yazıyı değerlendirenler buna da eleştiri getirince makalesini Kore'den az bilinen bir dergide yayınladı. Lindzen, diğer bilim insanlarının muhalif sesleri ısrarla bastırdığını belirtiyor. Meslektaşları da onu başka araştırmacılara ait çalışmaları saptırmakla suçlanıyor. Lindzen, "Ben haklıysam (emisyonları azaltacak tedbirlere gerek kalmayacağı için) paradan tasarruf etmiş olacağız. Haksızsam da bunu 50 yıl içinde anlarız ve o zaman bir şeyler yapabiliriz" diyor. Fakat araştırmacıların çoğu toplumun bekleme güdüsüne uymanın riskleri artıracağını savunuyor. Bulutların vereceği tepki anlaşılacak. Fakat bilim insanları bunun onlarca yıl sürebileceğini ve bizi bir felaket bekliyorsa önlem almak için muhtemelen geç olacağını söylüyor. O zamana kadar atmosferde çok fazla karbondioksit birikebilir ve aşırı ısınma kaçınılmaz hale gelebilir. Üstelik bu sera gazının normal düzeyine dönmesi binlerce yıl sürecektir. Lindzen'in MIT'in atmosfer bilimleri bölümündeki birçok meslektaşı onu görüşlerinden dolayı eleştiriyor. Aynı kurumdan araştırmacı Kerry A. Emanuel, "Siyasi bir yanı olmasa bile bu konuya bakıp, 'Ortada bir sorun olmadığından eminiz' demek bana göre akademisyenliğe son derece ters ve sorumsuzca. Burada özel bir riskten söz ediyoruz ve bütün insanlık tehdit altında" diyor.
JUSTIN GILLIS