Avrupa Birliği de, Kyoto Protokolünün öngördüğü şekilde binek otomobillerinin neden olduğu CO2 emisyonunun azaltılması için çevreci araçların satışını teşvik ediyor. Yapılan araştırmalara göre, karbon CO2 emisyonunun yaklaşık yüzde 28'i ulaştırmadan, ulaştırma kaynaklı emisyonun da yüzde 84'ü karayolu ulaştırmasından kaynaklanıyor. Bunun yarısından fazlası da binek otomobiller tarafından gerçekleştiriliyor.
AB Direktifleri doğrultusunda yeni araçların CO2 emisyonu, 2012 yılında ortalama kilometrede 160 gramdan 130 grama düşürülecek ve Kyoto Protokolünün öngördüğü kilometrede 120 gram hedefine yaklaşılacak.
AB'de, 2012'de yeni üretilen araçların yüzde 65'i, 2013 yılında yüzde 75'i, 2014 yılında yüzde 80'i ve 2015'den sonra tamamı Direktif ile düzenlenen ortalama sınır olan 130 grama uyumlu olacak.
Halen 27 AB üyesi ülkeden 17'si (Avusturya, Belçika, Güney Kıbrıs, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İrlanda, Letonya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Portekiz, Romanya, İspanya, İsveç ve İngiltere) binek otomobillerde kısmen ya da yakıt tüketimine göre vergi uyguluyor. Bunların 15'i elektrikli araçlar için vergi teşvikleri sunuyor.
Türkiye'de ise mevcut sistemde motorlu taşıtların vergilemesinde, araçların ''silindir hacmi'' ve ''yaş'' esas alınıyor. Silindir hacmi arttıkça araçların vergi miktarı artıyor, yaş arttıkça da vergi miktarı azalıyor.
Motor gücü yüksek olan araçların daha fazla vergi ödemesi çevresel bir unsur olarak ön plana çıkarılmak istense de, bu sisteme çevre kirliliğine daha fazla neden olan yaşlı araçların daha düşük miktarda vergilendirildiği eleştirileri yapılıyor.