EVİMİZİN KORİDORU SERGİ ALANI
- Bir müzede sergilenmediğine göre siz nasıl paylaşıyorsunuz koleksiyonunuzu?
- Bizim şirkette, arkadaşların istedikleri tabloyu alıp, odalarına asma imkanı var. Evlerimizde de aynı şekilde. Evin koridoru sergi alanı. Tablolar için raylı sistemler falan mevcut. Mesela koridorda İstanbul manzaraları vardı, sonra hilyeler geldi. Çocuklarım beğendiklerini kendi odalarına asmak istiyor, teşvik ediyorum.
- Bu salon da çok etkileyici. Anlaşılan Doğançay'ı çok beğeniyorsunuz. Eserlerin büyük bir kısmı ona ait...
- Başka sanatçıları da çok beğeniyorum tabii. Burhan Bey'i siz de yakından tanısanız çok seversiniz.
- Modern resim merakı size nasıl bir yol çizdi?
- Modern sanatta önemli olan beğenmenizden ziyade, sizin için ne ifade ettiği, size ne öğrettiği.
- Size ne öğretti öyleyse?
- Hat yazıları gibi. Bir yazıyı görünce anlamına bakarım. Her gün bakmak isterim. Felsefesini yaşamak istediğim için, her gün göreceğim bir yere koyarım. Modern sanatta da aynı şeyi düşünüyorum. Bu insan bunu çizerken benim gibi düşünmemiş. Farklı düşünmüş. Onu anlamaya çalışıyorum. Niye öyle düşünmüş, ne hissetmiş? Bunun bana şöyle bir faydası oldu iş hayatımda; insanların farklı farklı olduğu, algılarının farklı olduğu, değişik şeylerden hoşlandığını gördüm. Ben de bu insanları mutlu edecek ürünler üretmekle yükümlü olduğum için, onlara daha iyi hizmet edebiliyorum.
- Empati kurmayı mı öğretiyor yani?
- Kurmaya çalışıyorum. Bazen sanatçıyla görüşerek, eserin başında onun fikirlerini almak da fevkalade güzel bir şey oluyor.
HAYATIMDA HİÇ UZUN TATİL YAPMADIM!
- Yurtdışına yaptığınız iş seyahatlerinizde de galeri dolaşıyor musunuz?
- Zaten sadece iş için seyahat ederim.
- Nasıl yani? Tatil için, keyif için seyahat etmez misiniz?
- Tatil alışkanlığım yoktur.
- Yılda en azından bir uzun tatil yapmaz mısınız?
- Bugüne kadar hiç yapmadım. Hafta sonları tatil yapıyorum sadece.
İşim çocukları mutlu ediyor
"Ben iş konusunda şanslıyım. Benim işlerim çocukları mutlu ediyor. Bir küçük bisküvi, çikolata ile 25 kuruş karşılığında küçük bir mutluluk veriyor. Uygun fiyatlı olduğu için herkes ulaşabiliyor yani. Biz işimizi yaparken biraz da ondan zevk alıyoruz ve güç buluyoruz. Diyorsunuz ya niye tatil yapmıyorsunuz diye... E böyle bir şeyi insan terk edemez."
ÇALIŞANLARA TATİLİ ŞART KOŞUYORUM AMA...
- Nasıl olur da hiç 10 günlük bir tatili, işten güçten uzaklaşmayı istemez bir insan?
- Akşam yatıyorum, sabah dinlenmiş kalkıyorum. Gerek kalmıyor. Ben korkarım; bir hafta işe gelmezsem hiç gelmem.
- Çalışanlarınız tatil yapınca sinirleniyor musunuz peki? Kendisi tatil yapmayan bir patron anlar mı çalışanını?
- Hayır, hiç öyle değil. Onların tatil yapmasını şart koştuğum gibi, istediğim de bir şey var. Diyorum ki 'İsterseniz burada çalışın, isterseniz evde oturun ya da tatil yapın; sizden istediğim bir şey var: Sizin işinizi bana sormasınlar ve ben arayınca tatil de olsa, gece de olsa size ulaşayım.'
- Allah bilir, tüm sorular gece yarısı geliyordur sizin aklınıza?
- Yok gece yarısından sonra sadece mail atarım, telefon etmem.
- Peki mail gönderdiğinizde cevap gelmesini de bekler misiniz gece?
- Gelmemesini beklerim. Cevap gelince benim de uğraşmam lazım. Nitekim bazen gece cevap geliyor.
- Tatil olayına girince soru yarım kaldı tabii. Gittiğiniz şehirlerde sanat etkinliklerini takip ediyor musunuz diye soracaktım?
- Gittiğim her şehirde galeriler, sergiler ve etkinliklerin bir listesini alırım mutlaka. Önce işimi yaparım. Vakit kalırsa piyasayı dolaşırım. Marketlere giderim. Sonra da imkan varsa galeri ya da müze dolaşırım.
- Uzun sayılabilecek bir süredir ekonomi gazeteciliği yapıyorum. Yakından tanımadığım az grup kalmıştır. Ülker'i uzun süre tanıyamadık. Hem şirket olarak çok kapalıydınız hem de asla gazetecilerle bir araya gelmiyordunuz. Bu röportaj bile bir ilk. Son yıllarda sizi daha dışa dönük görmeye başladık. Bir strateji mi bu? Siz ikinci kuşak sayesinde mi biraz da?
- Haksızlık olur böyle derseniz. Ben şirkette çalışırken, Sabri Bey de işin başındayken biz böyle bir değişikliğe gittik. 2000'li yıllarda yani. Niye yaptık? Bu bir karardı. Daha önce diyorduk ki 'Bizim işimiz, malımız bizi anlatsın.' Hatta ilave bir şey söylemek ayıp sayılıyordu. Ama sonra çevreden öyle baskı geldi ki 'Sizin bunu anlatmanız lazım, yoksa sizin hakkınız yeniyor,' diye. Aile meclisi olarak toplandık ve bir karar aldık. Strateji değişikliği yaptık. Bundan sonra aksiyoner olacağız dedik. O gün bugün bir master plan dahilinde, yıllık olarak çalışıp, işlerimizden biri gibi yapıyoruz.
30 YIL ÖNCE DE SANAT ESERLERİNE İLGİM VARDI
- Üniversite yıllarında da sanatla bu kadar ilgili miydiniz?
- Aslında lisede de ilgiliydim. Şunu hatırlıyorum. İhtilal yıllarında, 80 sonrası hani araçlar hep durdurulur, aranırdı ya... O zaman yine güzel bir hat yazısı almıştım. Eski harflerle olduğu için, askerler durdurunca, biri evrakları istedi. Öteki alkol muayenesi yapmak istedi. Bir diğeri de ötekileri dürtüyor, 'Arabada Kuran yazısı var, boş ver,' diyor. Ben gülmemek için kendimi zor tuttum ve izin verilince biraz ilerledim ve arabayı kenara çekip, kahkahalarla gülmeye başladım. Niye? Çünkü yazı şuydu: 'Kitap taşıyan eşek, insan parçalayan aslandan daha hayırlıdır!' Neyse diyeceğim şuydu: Yani 30 yıl önce de ben meraklıydım, hem eski yazılara hem resme. Zaten evimizde hep vardı. Yazıların manası çok iyi, beni çok cezbediyor. Güzel bir şekilde yazılmışsa fevkalade oluyor. Önümüzdeki aylarda Yıldız'daki Mabeyn Köşkü'nde bu hilyeleri sergileyeceğiz. Hilye nedir, böyle bir kültür mirasını tanıtmak hem de çağdaş hattatların yaptığı hilyeleri sergilemek ve edinme imkanını göstermek istiyoruz. Eskiden güzel yazılar yazdırılıp hediye edilirdi. Şimdi kalmadı. Çok iyi hatırlıyorum, yabancı bir ortağım, çocuğum olduğunda bana güzel bir yazı yazıp göndermişti.
MÜZEYİ DEVLET YAPSA
- Ahmet Kocabıyık, holding binası Perili Köşk'ü müze yaptı. Yani küçük bir müze ama çok farklı oldu. Sizin de bir müze yapma fikriniz var mı?
- Ben böyle yapanları takdir ediyorum. Ama bence, devlet iyi bir müze yapsa, biz de içinde bir galeride sergilesek daha doğru.
BABAM İSTEDİ RESİM DERSİ ALDIM AMA YETENEĞİM YOK
- Üç çocuğunuz var. Sanatla ilgililer mi peki? Özellikle büyük oğlunuz...
- Sanata ilgi duyuyorlar. Beğendiklerini alıp odalarına koyuyorlar. Anneleri pedagog. Resim yaptırarak onları anlamaya çalışıyor. Büyük oğlum 18 yaşında. Babasının yaptığı bir şeyi yapmaz herhalde ama müzayedelerden bir şeyler alıyor bazen. Geçenlerde bir eser almak istiyordu, 'Alayım mı almayayım mı?' diye sordu. 'Anlaşıldı,' dedik. Aldık. Heveslendi, eve götürdü. Odasına sığmadı, getirdi şirkete astık. Ölçüsüz almış.
- Resme yeteneğiniz var mı?
- Hiç yok. Babam beni mecbur tutmuştu, resim dersleri almıştım. Bizim ürünlerimizin üzerinde resimler, grafikler var. 'Senin bunları anlaman lazım,' demişti. Ofiste resim dersi alırdım. İlkokuldaydım galiba. Resim hocam gelir, kapıyı kapatır ve kapının arkasına ceketini asar, 'Haydi bunu çiz,' derdi. Pek kolay değildi. Sonra da teknik resme başladım. 'Bunu da anlaman lazım,' dediler.
- Etkisi oldu mu?
- E bakınca anlıyorum, artık.
- Niye resim atölyelerine gitmediniz?
- Hayatta bir şey yapılacağına inanıyorum. Ben bisküvi yapıyorum, çikolata yapıyorum.
- Eşinizin resme ilgisi nasıl?
- O hem resim yapar hem de uzmanlığı var. Yani benim anlayamadığım bazı yazıları okur, çözer, anlatır.
- En son aldığınız resim hangisi?
- Art Basel'den Navarro aldım.
- Sanat eseri alırken yerliyabancı ayrımı yapar mısınız?
- Sanat eserine yerli-yabancı diye bakmıyorum. Güzelse alıyorum. Bir de yatırım yaptığım ya da iş ilişkim olan ülkelere gidince, oraları bana hatırlatacak resimleri alıyorum.
BİZ EVLENDİK, ANNELER BALAYINA GİTTİ!
- 'Uzun tatil alışkanlığım yok,' diyorsunuz. Eşiniz ne düşünüyor?
- Evlenirken eşim bana 'Balayına gidecek miyiz?' diye sordu, 'Hayır,' dedim, 'gitmeyeceğiz.' Anneler çok yorulmuştu düğün telaşından, balayına onlar gitti!
- Nasıl yani?
- Öyle. Eşime, 'Bizim her gittiğimiz hafta sonu tatili balayı olur,' dedim. Hatta geçenlerde uçakta ilginç bir şey oldu. Uçakta hostes pasta getirdi. Anlamadık hiçbir şey eşimle. Sonra öğrendik ki evlilik yıldönümümüzmüş! İkimiz de unutmuşuz.
- Kim unutmamış peki?
- Ülker unutmamış. Yıldız Holding unutmamış!
- Nesi kötü? Bu sürprizler güzel değil mi?
- E bir kötü tarafı vardı. Üzerinde 28 yazıyordu. Zaman çok hızlı!
KOLEKSİYONUMDA KAÇ ESER OLDUĞUNU DA KAÇ PARAM OLDUĞUNU DA BİLMİYORUM!
- Koleksiyonunuzda kaç tane eser vardır acaba?
- Bilmiyorum, gerçekten. Kaç param olduğunu da bilmiyorum.
- Ayıp olmasın diye kaç paranız olduğunu sormayacaktım zaten. (Gülüşmeler).
- Arada bir dergilerde çıkıyor, 'Şu kadar parası var,' diye. Vallahi o kadar param yok. Sordum onu. Dediler ki: 'Biz sizi çok aradık, cevap vermeyince kendimize göre bir şey yazdık.'
- Bu listeler çıktıktan sonra memnun da kalınıyor. Kimi listenin aşağısında olmaktan mutsuz oluyor ama...
- Beni hiç yazmasalar mutlu olurum.
- Göremediğimiz sanat eserleri nerede duruyor peki?
- Çatı arasında! Bu iş için yapılan özel dolaplarda duruyorlar. Aile mensuplarının evlerinde de duruyor. Ailede ressam olan kadınlar da var.
- Kim onlar?
- Onları ben söylemeyeyim.