PUSULA: Müşfik Kenter'in hayattaki pusulası çalışmak oldu. "Çok güzel geçti ömrüm. Sanat ve gelecek nesiller için güzel şeyler yaptık. Çalışmak ise öğrendiğim en önemli şeydi. Ben Müşfik Kenter olduysam, her şeyi çalışarak başardım. Ne zaman ki ölürüm o zaman benim için tiyatro biter," diyerek tiyatro tutkusunun altını çizse de, asıl önemli olanın çalışmak olduğunu vurgular.
ROCKEFELLER BURSU: Müşfik Kenter, bu burs sayesinde ABD ve İngiltere'ye gider. Yurtdışında tiyatroyla ilgili incelemeler yapar, bol bol oyun izler. Yurtdışında oyun izleme adetini bu yolculuğu sonrasında edinir. Sahnede Michael Redgrave ve Laurence Olivier gibi efsane isimleri seyretmişliği vardır.
SEVMEK ZAMANI: Sinemamızın en iyi filmlerinden, Metin Erksan'ın
Sevmek Zamanı'da Boyacı Halil'e can veren Kenter, filme hep mesafeli yaklaşır. Çünkü oynadığı Halil karakterini bir başkası, Hayri Esen seslendirmiştir. Aslında Kenter'in filmde kendi sesiyle varolma niyeti olsa da, nedendir bilinmez Erksan, Hayri Esen'e dublaj yaptırır.
ŞÜKRAN GÜNGÖR: Her şeyden önce arkadaşı ve tabii Yıldız Kenter ile evli olmasından dolayı eniştesi. Kent Oyuncuları ile başlayan dostlukları Şükran Güngör vefat edene kadar sürdü. Birçok oyunda seyirci karşısına birlikte çıkıp, karşılıklı oynadılar.
TUNÇ BAŞARAN: Kenter'in hayatında Orhan Veli dışında bir başka Orhan, Orhan Kemal de önemli bir yer tutar. Kemal'in ünlü kitabı
Murtaza romanının ilk sinema uyarlamasında (ikincisi Ali Özgentürk'ün
Bekçi filmidir) Kenter romana ve filme de adını veren Murtaza'yı canlandırır. Filmin yönetmeni de Tunç Başaran'dır. Kenter filmde iz bırakacak bir performans sergiler. Fakat, film pek gösterilmediği için bu performansı çok da bilinmez.
ÜÇ ARKADAŞ: Müşfik Kenter'in filmografisinde hoşlanmadığı belki de tek filmidir. Memduh Ün,
Üç Arkadaş'ın ikinci çevriminde Artin Dayı rolünü Kenter'e verir. Ama film, her şeyiyle ilk filmin aynısı olarak çekildiği için Ün, Kenter'den de ilk filmde Artin Dayı'yı canlandıran Salih Tozan gibi oynaması ister. Kenter de bu dayatmadan hoşlanmaz.
VİZYON: Oyunculuk meselesinde insanlara sıcak gelen bir yönü vardır Müşfik Kenter'in. Tiyatronun simge isimlerinden biri olmasında da bu sıcaklığın etkisi büyüktür. Bu sıcaklığın kaynağı ise Kenter'in oyunculuğa yaklaşımında gizli: "Oyunculuk bana tuhaf gelir, komiğime gider. Çok çalışır ederim, ama hâlâ çok tuhaf gelir, ciddiye almam. Çok fazla ciddiye alınca başka türlü oyuncular çıkıyor ortaya. Sonradan onu keşfettim ben. Hiçbir zaman çok ciddiye almadım ama gerçekten çok çalıştım. Yine de her zaman dalgasını geçerim. Belki bu yüzden kasıntı bir şey olmadım."
YILDIZ KENTER: Müşfik Kenter'in ablası ve tiyatrodaki kader ortağı. Kardeş olarak, tiyatro alanında dünyada eşine az rastlanır bir dayanışma sergilediler. Aynı yoksulluğu çekip, tiyatro uğruna aynı zorluklara göğüs gerdiler. Zaman zaman da kimi oyunlarda birlikte rol aldılar. Müşfik Kenter "Yıldız benim kahramanımdır. Çünkü çalışmayı, disiplini ondan öğrendim. Aramıza hiçbir zaman ego girmedi," diyerek ilişkilerini anlatır.
ZORLUK: Müşfik Kenter, tiyatro uğruna maddi zorluklara seve seve göğüs geren bir kuşağın son temsilcilerinden biridir. Son söyleşilerinden birinde "Bir evimiz yok, ama tiyatromuz var," diyerek durumu özetler.