Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Biz hâlâ yetimiz

'Yaz şarkıları' çıkmaya başladı. 'Yazın okunacak kitaplar' listeleri yayınlanıyor. 'Haftanın Tortusu' gibi ağır, kanırtıcı siyasi sayfalar geriye düşüyor. Yüreğimizin ve beynimizin arka sıralarına oturtuyor onları, 'hayat sineması'ndaki yer gösterici çocuk. Oktay Rifat, 'Yaz içerde biz dışarıda/ bize kolay hüzünlerle savrulan külleri kalmıştı mevsimin' der ya! Uzun lafın kısası: Yaz içerde, biz dışarıdayız. 'Haftanın Tortusu' sayfası yaz boyunca yok. Tabii ki 'Darbeder' de. Eylülde tekrar görüşmek üzere."

***

Geçen yıl temmuzda bu cümlelerle terk-i diyar etmiştim. Geçici bir veda idi, bir virgüldü; lakin uzadı, noktalı virgüle dönüştü! Bu arada 'Darbeder Yazılar' bir kitap doğurdu! Devlet Dersinden Çakıyoruz Abiler. Hayy Yayınları'ndan çıktı. Henüz dumanı üstünde. Tam keyfini sürerken 'yaz borusu!' çaldı.
***

Altı ay geçmiş. Kendimi idmansız maça çıkan futbolcu gibi hissediyorum. Ve tedirginim. Çünkü dönüş de, gidiş gibidir. Sürprizlere gebedir. Bıraktıklarınız duruyor mu? Duranlar ne halde? Hayatın dalgaları ruhlarında ne tür cilalama ve törpüleme faaliyetinde bulundu? Bilemezsiniz. Oya Baydar'ın Hiçbiryer'e Dönüş isimli romanında Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra yıllarca sürgünde kalan bir devrimcinin yurda dönüşünü anlatır. 'Dönülen her şeyin hiçbir şey, her kişinin hiç kimse, her yerin hiçbir yer olduğu' bir dönüşün hikâyesidir. Yani tam kavuştuğunuzu sandığınız an kaybettiğiniz an da olabilir. Ama yine de insanın dönebilmesi, dönecek yerinin olması güzeldir. Çünkü bir de dönemeyenler var. Gittikleri yerden gelemeyenler. Sevdiklerimiz. Kardeşlerimiz. Arkadaşlarımız. Hrant gibi....

HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMİYOR
Katledilişinin üzerinden dört yıl geçti. Hukuk komedisi, insanlık komedisine dönüştü. Muktedirler zamanı ve gerçekleri derin dondurucuya kilitlemede mahir. Üstelik yeni belgelere rağmen... Bu hafta ilk kez bir fotoğraf yayımlandı. İyi bakın o fotoğrafa! Bir yanında Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük var. Hrant'ın yazıları nedeniyle yargılandığı davalarda şikâyetçi konumunda olan; Hrant'ı tehdit eden Veli Küçük... Diğer yanda ise Hrant'ın öldürüleceği bilgisine rağmen önlem almayan Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz. Tehdit edenle, cinayete göz yuman kol kola... Ama hiçbir şey olmamış gibi davranıyor muktedirler. Sanki bu ülkede hiçbir şey değişmiyor. Hep aynı gazeteleri okuyorum duygusuna kapılıyor insan. Devlet denilen kaya kıpırdıyor, sallanıyor ama değişmiyor. Yani dönüp dönüp devlet dersinden çakıyoruz abiler, ablalar! Kaçıncı ders yıl?! Ve daha kaç ders yılı geçecek?
***

19 Ocak'ta yine Agos'un önündeydik. Hrant, 'güvercin tedirginliğ' ile oradaydı sanki. Sanki bizi uyarıyordu; kocaman utançla taşıdığımız o katı, don yağı kıvamındaki hayatlarımız konusunda: Hayat hiç değişmediğinde de, 'her şey hiçbir şeye, her kişi hiç kimseye, her yer hiçbir yere dönüşür' diye.

EŞİĞİ AŞAMADIK
Kitaba giren bir yazıda Hrant'la Türkan Saylan için şöyle yazmışım: "Türkan Saylan, vicdanlı ve insan odaklıydı. Aynı zamanda 'Modern Türkiye' projesinin sahibi ve kazananıydı. Hrant Dink de vicdanlı ve insan odaklıydı. Ama aynı zamanda 'Cumhuriyet'in kaybedeni, ihmal edileni, yetimiydi. Sonunda da kurbanı oldu... Aslında Saylan'ın bittiği yerde Dink başlar. Bir eşiktir Hrant. Tarihi ile yüzlemiş demokratik bir Türkiye'dir." Ne yazık ki o 'eşiği' hâlâ geçemedik. Devlet katillere sahip çıkmaya devam ediyor; ve biz hâlâ yetimiz; Ve, 'her şey hiçbir şeye, her kişi hiç kimseye, her yer hiçbir yere dönüşmeye' devam ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA