SABAH gemisinin süvarisi Erdal Abi (Şafak) zaman zaman tatlı sert çıkışır bize: "Yahu koca memleketi İstanbul'dan ibaret sanmayın çocuklar. Sadece İstanbul'u, İstanbulluyu ilgilendirecek konulara saplanıp kalmayın" der. Bu nedenle yaptığımız haberlerin tekmil ülkeyi, cümle vatandaşı alakadar eden türden olmasına itina gösterip bir nevi emniyete alırız kendimizi ve işimizi. Buyurun o zaman, işte size tam 'emniyetli' bir haber-söyleşi.
ŞİİRLİ, FIKRALI SOHBET
Sağımda solumda kentin 2 valisi. Biri İstanbul'un en yüksek mülki amiri, yani İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, diğeri vali rütbeli İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın. Dolayısıyla kendimi hayli "emniyette" hissederek yaptığım bir söyleşi bu. Hem sadece o alışılmış "lacivert soru- cevaplardan" ibaret değil, arasına "parça" atılmış, fıkralı, şiirli, hatıralı bir muhabbet MOLA'sı... Yer Mimar Sinan Üniversitesi. Az sonra başlayacak "Boğazda gemi kazası" tatbikatının başlama sunumu için Bakan beyler bekleniyor. Telsizlerden gelen anonslardan anlıyoruz ki "misafirler" henüz toplantı yerine uzak.
ESKİ AHBAPLIK
Bu kıymetli fırsatı röportaja tahvil etmek için Vali ve Emniyet Müdürü'nün tam arasına konuk ediyorum kendimi. Her iki yöneticiyle de tanışlığımız uzun yıllar öncesine, görev yaptıkları diğer illerdeki günlere dayanıyor. Bir bakıma eski ahbaplar kadrosundayız. O nedenle sitem ediyor Hüseyin Çapkın: - Savaş kardeşim nerelerdesin? Kayıp kişi muamelesi yapıp arattıracaktım seni ekiplere neredeyse.
*
Sizin oralardaydım epeydir.
- Bizim oralar?
*
Tire'de. Memleketinizde yani.
- Öyle miii, ne yaptın orada?
*
Sadece Tire değil elbette. SABAH'ın Ege ilavesi için 2 aya yakındır Tire, Söke, Buca, Urla, Nazilli, Aydın, Manisa gezip duruyorum.
- Söylesen çok güzel konular önerirdim.
*
Geçen defa gittiğimde aramıştım, önerdiğiniz mahalli lokantalardan 2 kilo alıp döndüm.
- Eee yemekleri süperdir oraların. Hele otlar, zeytinyağlılar.
BAYRAK YARIŞI
* Bir de kabak kemane yapan ustalara göndermiştiniz beni. Müthiş çalgılar yapıyor o eski ustalar gerçekten.
- İzmir'e de uğradın mı?
*
Merkez üssüm İzmir zaten. Emniyet Müdürü Ercüment Bey'le de görüştüm. Selamı var herkese. Oradayken oturttuğunuz sistem gayetle güzel devam ediyor, Ercüment Müdür'ün titiz çalışmasıyla bayrak yarışı iyi sürüyor.
- Çok sevindim. İstanbul'da da aynı sistem oturdu bak.
*
Abartmadan söylüyorum, özellikle genç polislerin vızır vızır çalışmasını gözlerimle görüyorum. Puan sistemi mucizesi galiba?
- Performans değerlendirmesi hayli etkili oldu. Ne kadar çok icraat yaparlarsa hem maddi hem manevi faydasını görüyorlar. Bak kapkaç, hırsızlık, gasp nasıl en düşük seviyeye indi.
*
Adi suçlar, adli suçlar dediğimiz tür azaldı ama terör gemi azıya aldı. İhbarlar yağıyordur şimdi size.
- İhbar olsa da olmasa da her an tetikteyiz.
*
Önlemleri şehrin insanlarına his settirmeden, onları tedirgin etmeden artırdınız sanırım.
- Bunun böyle olması gerekiyor. Teröre, teröriste tedbir alalım derken halkı terörize edemeyiz.
BOĞAZLAR'DAKİ RİSK
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da kulak kabartıyor konuşmalarımıza. "Kentin ortak akılla yönetilmesinin sağladığı avantajları, yararları" vurguluyor. Ardından da o gün yapılan tatbikatın önemine dikkat çekiyor: - İstanbul Boğazı'ndan; günde 27'si tanker olmak üzere ortalama 150 adet gemi geçiyor. Yılda 9 bin 800 adedi tanker olmak üzere 55 bin gemi demektir.
*
Çok büyük risk bu değil mi valim?
- Olmaz mı? Türk Boğazlarından taşınan yük miktarı yılda ortalama 360 milyon tondan fazla. Biz de deniz polisimizle, helikopterlerimizle katkı koyuyoruz güvenlik sağlanması çalışmalarına.
BİRAZ DA GÜLELİM...
Hem
valimiz hem de emniyet müdürümüz bir araya geldiğimizde "yeni fıkralarımı" anlattırmadan bırakmaz beni. Burada paylaşırsam kendi açımdan karizma çizici olacak "Tanzanya Sendromu" fıkrama epey güldüler (Mizah değil ayniyle vaki olmuştu). Sonra bir de hırsız- polis fıkrası anlattım onlara: "Tepeden tırnağa siyahlara bürünmüş, yüzleri de siyah kar maskeleriyle gizli 2 hırsız işe çıkmış. Girdikleri ev meğer bir polis komiserinin eviymiş. Ufak bir tıkırtıya bile tepki veren komiser aniden uyanıp, yastık altında saklı beylik tabancasını çekip fırlamış yataktan, bir tanesiyle yüz yüze gelmiş. Hem o hırsız hem suç ortağı korkuyla pencereden bahçeye atlayıp kaçmaya başlamışlar. Komiser tek kişi zannettiği hırsızın arkasından bağırmış: 'Kaçma ulen eşek oğlu eşek. Kaçma ulen veledi zina!.' Bunu duyan hırsızlardan teki umutsuzca söylenmiş arkadaşına: Beni tanıdı. Sen kaç kurtul bari."