Bunca güzelleme yaptığımız, billur sesli Melihat Gülses niye günde 2-3 ekstraya gitmez, niye gazinolarda boy göstermez merak ettim sordum.
Şunca eğitimlisin, sesin bülbüllere nazire eder ama...
Ama bir çalışma odam bile yok evimde. Onu mu soracaktın abi?
Ha bir de o mu var? Merakım daha farklıydı. Mankenlik ederken, dımtıslı şarkı yapıp vergi rekortmeni olacak kadar şan şöhret para bulanlar iklimindeyiz. Niye sen burada onlar yağlı ballı hayatta?
İsim isim saysak hoş olmaz ama sistem böyle işlemekte abi. Icığına kadar bilirsin. En son soracaklardan birisin bunu.
Teklif gelmedi deme?
Geldi elbette. En büyüğü de, o şaşaalı devrinde Maksim'ler için Kral Fahrettin Aslan'dan geldi.
Anlatsan ya?
Ben bir gün 12 dakikalık orta ağır yürük koşma okudum radyoda. Memo koşması. Müzeyyen Abla (Senar) dinliyormuş o sırada. Hemen Fahri Bey'i aramış. 'Bak telefondan dinle. Muhteşem bir ses. Al bu kızı baş tacı et' demiş. Aynı gün davet geldi. Necip gitti görüşmeye. Şaşırmış Fahri Bey. 'Senin ne işin var burada evlat?' demiş. Necib'in babası hafız ve mevlüthan Ali Gülses Hoca'mızdı. Fahri Bey'in sanat danışmanlığını da yapan bir grubun içindeydi. Öğrenmiş ki Necip benim kocam, daha da şaşırmış. "Şu an yeni, 15 günlük bir assolist var Büyük Maksim Sahnesi'nde. Evet derseniz onu hemen indirir yerine Melihat'i çıkarırım. Sen Osmanlı terbiyesiyle büyüdün, merak etme hiç bir sorun olmaz. Eşin paranın yüzünü bile görmez. Sana yaparız ödemeleri. Suadiye'de de sahne alır, iki gazinonun kraliçesi olur" demiş.
NEREDEN NEREYE
Vay heyecanlı öykü. Sonra?
Necip geldi konuştuk bunları. Kızım daha bebeydi o zaman. Baktık ki hem ev kadınlığı hem annelik hem akademik müzik hem sahne yürümez, reddettik. Fahri Bey çok bozuldu tabii. "Sen Hafız Hoca'nın oğlu olmasan gerekirse sizi boşar yine çıkarırdım karını sahneye" demiş.
Ama hâlâ bir çalışma odan yokmuş bak...
Huzurum var abicim. Çiçek gibi ailem, dostlarım, meslektaşlarım var. (gülüyor) Haa bazen evde köfte yuğururken aklıma gelmiyor değil: "Yahu Melihat. Kabul edeydin de kraliçe gibi yaşarken şu köfteyi hizmetçilerin yuğuraydı ya" diyorum ha ha haaa...
Nasıl başladı önlenemez yükselişin?
Estağfurullah Savaş Abi. Ben İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi bölümünü 1984'te tamamladım. B. Sıtkı Sezgin, Alaeddin Yavaşça ve Tülun Korman ile repertuvar, Güher Güney ile şan, Nurten Erpek ile solfej ve nazariyat çalıştım. 1981'de TRT sınavını kazanarak İstanbul Radyosu'nda göreve başladım. 1994 yılında ABD'de basılan "Tatyos Efendi" CD'sinde bestecinin eserlerini okudum. Ney sanatçımız Kudsi Erguner'in kurduğu "İstanbul Hanımları" topluluğu ile çeşitli ülkelerde konserler vermeye başladım.
Tangolarını dinlerdim senin TRT'de.
İstanbul Radyosu Tango Orkestrası'nda da, "İstanbul Hanımları" topluluğunun Paris'te basılan "Chant du Harem" kasetinde de solisttim.
Gelelim Narçiçeğim'e?..
Narçiçeğim 2001'de Türk Musikisi Vakfı tarafından çıkarıldı ve çok sevildi gerçekten. Sonra başka kasetler de yaptım. Selanik ve Beyrut konservatuarlarında masterclass olarak ders verdim. Çanakkale Seramik Fabrikaları'nın 50.kuruluş yılı için "Miras" adlı 5 CD'lik set yaptım. 2010 yılında TRT Müzik tarafından ve halk oylarıyla "Yılın Türk Müziği Kadın Sanatçısı" ödülüne layık görüldüm. 2012'de 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından "2011 yılı Türk Müziği Sanat Ödülü"nü aldım.