Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Olağan şüpheliyi suçlamak kolaycılık değil mi?

MİT kriziyle birlikte, "istihbarat örgütleri" favori konuşma konumuz oldu. En çok da İsrail gizli servisi Mossad'ın adı geçiyor.
İsrail'e verilen bu ağırlık boşuna değil elbette. Yakın tarihlerde birçok olay var: Mesela... Başbakan Erdoğan'ın, "One minute! One minute!" diye başlayarak, Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in ve dünyanın önünde, İsrail'in Filistin politikalarını yerden yere vurması... Hesabı henüz kapanmamış olan Mavi Marmara olayı...
Daha geriye gidersek... 28 Şubat (1997) darbe sürecinin 15'inci yılındayız... Refahyol Hükümetine karşı yapılan darbenin ön safında Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir vardı.

***

Çevik Bir, "andıç" denilen TSK belgesine, yalan bölümler ekleyerek ("PKK'dan para aldılar")... Darbe karşıtı gazeteci ve yazarları töhmet altında bırakmış ve işten atılmalarına yol açmıştı... (Sadece siyasete müdahaleden değil, bundan da yargılanmalı.)
Çevik Bir'e emekli olduktan sonra, merkezi ABD-Washington'da bulunan "Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü" (JİNSA) tarafından 'Uluslararası Liderlik' ödülü verilmişti. Bu ödülün verilme sebebi, aslında Çevik Bir'in, İsrail yönetiminin istemediği Refahyol Hükümetini iktidardan indirmesiydi.
Ayrıca Çevik Bir'in prosedürleri zorlayarak Genelkurmay Başkanı olmaya çalıştığına... Bu planlarını da İsrail ordusundaki kimi meslektaşlarıyla internet aracılığıyla paylaştığına dair iddialar da bizim basında yer almıştı.
***

Tabii bu tip örneklere, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, Fidan'ı kastederek... "İran destekçisi bir adam Türkiye istihbaratının başına atandı. Onların elinde önemli miktarda sırrımız var. Son aylardaki izlenimimiz, bu sırları İran'a açabilecekleri şeklinde. Bu da çok rahatsız edici..." demesini de eklemeliyiz.
Tabii geçmişte böyle şeyler olunca... Birçok yorumcu... Özel yetkili savcıların, Hakan Fidan ve iki eski MİT yöneticisini "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye çağırmasının ardında bir komplo olduğunu düşündü. "Komplocu" olarak da İsrail'i gösterdiler.
Mossad böyle bir tezgâh kurmuş olabilir mi? Elbette. Neden olmasın? Peki, biricik yorum bu mu? Evet, İsrail "olağan şüpheli" ama işin içinde başkaları da olamaz mı?
***

Emniyet İstihbarat'ın eski başkanı Bülent Orakoğlu, 30'dan fazla istihbarat kuruluşunun, Türkiye'de çeşitli operasyonlar düzenlediğini belirtmişti.
İsrail yöneticilerinin, Fidan konusundaki rahatsızlıklarını, niye böyle "açık" bir şekilde ifade ettiğini merak ediyorum. Çünkü o âlemlerde "atışma" yoktur, "eylem" vardır. Atışma, laf yetiştirme, suçlama gibi söze dayalı ifade tarzları, meşru siyasetin araçlarıdır, istihbaratçıların değil.
Bu da bana İsrail'in paratonerlik yapabileceğini düşündürüyor. Yani şimşekleri kendi üstüne çekerek, başka bir ülkeyi perdeliyor olamaz mı? Mesela dün istifa eden Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Kasım 2010'da "İsrail'in güvenliği bizden sorulur" demişti.
Son olarak... MİT'i küçümseyenler, şunu unutmamalı: İstihbarat örgütleri arasında maddi imkânlar (para, araç gereç, tecrübeli eleman) açısından farklar var elbette.
Ama zekâ farkı yok!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA