Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

'İşe atla gidip gelme isteği'

Hani "Orhan Pamuk önce kitabı yazdı, sonra Masumiyet Müzesi'ni kurdu" diyorlardı ya... Bunun yanılgı olduğunu geçenlerde Ortaköy'deki Feriye Lokantası'nda düzenlenen kokteylde gördük.
Orhan Pamuk müze yapacağı metruk evi 1999'da almakla kalmamış, çektiği belgesellerle ünlenmiş olan yönetmen ve yapımcı Demet Haselçin'le de anlaşmış.
TRT Türk üçüncü yaşını, Haselçin'in ilk çekimi Kasım 2000'de, son çekimi Mart 2012'de yaptığı 60 dakikalık müze belgeselinin gösterimiyle kutladı.
Davetliler önce bahçede TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Orhan Pamuk ve kanalın koordinatörü Ümit Sezgin ile sohbet etti. Ardından da belgesel izlendi.
Not: Yönetici Vedat Başaran'ın ayrılmasından sonra, Feriye'de sıkıntı mı var? Mehmet Altan kokteylin 20'nci dakikasında beyaz şarap istedi. "Bitti efendim" cevabını aldı. Konuklar o dakikadan sonra rose ve kırmızıyla idare etti.

Cahit Koytak'ın şiiri
Kokteylde benim açımdan çeşitli ilginçlikler de vardı. Taraf'ta gündeme şiirle dokunan Cahit Koytak ile tanıştım. Belgeseli birlikte izledikten sonra Cahit Bey "Yeni Başlayanlar İçin Metafizik" adlı kitabını hediye etti. (Timaş Yayınları)
Kitapta çok güzel şiirler var. "İşe atla gidip gelme isteği" adlı olanı okuyalım:
işe atla gidip gelmeyi hak ettirecek/ 'büyük delilik'ler düşünür,/ büyük 'fikir'ler bulmayı başarırsan/ işe atla gidip gelmene/ ses çıkarmaz senin de patronun//
ama işi '' olmaktan kurtarıp/ oyuna çevirmek istiyorsan,/ sahibinden çok jokeyine bağlanan/ cins bir küheylan gibi/ eğitmen gerekiyor onu//
ona, senin kokunu alınca eşinmesini,/ şahlanıp kişnemesini,/ ıslık çalınca tatar usulü,/ nerede olursan ol,/ koşup yanına gelmesini,/ senin kederinle çökmesini,/ coşkunla kanatlanmasını/ ve iyi şairlere iyi şiirlerin yaptığı gibi,/ sen ölünce de, senin hayaletini/ kıyamete kadar sırtında gezdirmesini/ öğretmen gerekiyor.
(İşe atla gidip gelmek... Şehirliler için şahane bir imge değil mi?)

Murat Belge kaygılı
Kokteylde Murat Belge de vardı. Taksim projesi hakkında ne düşündüğümü sordu.
"Taksim bence 'yaşayan' bir meydan değil" dedim: "Araçların geçip gittiği, gürültülü, tozlu, kocaman bir kavşak. Dolayısıyla bu haliyle korumak gerekmiyor. Bence değişmeli ama nasıl?"
"Sıraselviler ve Gümüşsuyu'nu delmek çok çirkin olur" dedikten sonra, asıl büyük kaygısına getirdi sözü: "Bunlar önce kışlayı yapar, sonra da alışveriş merkezine çevirir."
Tam o sırada mimar Sinan Genim'i görüp Taksim'i sordum. Projeyi hazırlayan mimar Halil Onur'un sunumunu izlemiş:
"Sıraselviler ve Gümüşsuyu delinmiyor. O yollar meydanın kenarından akacak. Sadece, Harbiye'den gelip, Tarlabaşı'na giden cadde aşağıya alınacak" dedi: "Yeniden inşa edilecek Taksim Topçu Kışlası ise kafe, lokanta, sergi alanı filan olacak; yani ne AVM yapılacak, ne de otel..."
Bunları Murat Belge'ye ilettim. 70 yıla yaklaşan Türkiye deneyimiyle, "Şimdi öyle derler, sonra dönerler" dedi.
Belge'nin umutsuzluğu, yöneticilerin bazı konularda hiç güven vermediğini gösteriyor.
Ne yapmalı? Kışlayı ileride alışveriş merkezine çevirmeyeceklerine dair ellerinden taahhütname mi almalı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA