Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Yemezler

Köstence'de geziniyorduk... Kırklareli-Burgaz-Varna üzerinden, kıyıdan kıyıdan Köstence'ye kadar çıkmıştık...
Köstence'de gezip görecek hiçbir şey yoktu ama geziyorduk. Bir ünlü kumarhanesi vardı kıyıda, onu da öldürmüşlerdi. On dokuzuncu yüzyıldan kalma yapılar bakımsız, vitrinler bomboş, halkın üstü başı dökülüyor, yıl 1977, komünistler pek dimdik olmasa bile iyi kötü ayaktalar...
Bizi gezdiren Romen, ilçe başkanı düzeyinde bir komünist yönetici... Heriften Allah gibi korkuyorlar... Ben de, herifin bizim turizm acentasıyla ortak döviz kaçakçılığı yaptığından fena halde kuşkulanıyorum...
Kaldırımlarda serilmiş yatan iyiden iyiye döküntü insanlar gördüm... Bülbül gibi de Türkçe konuşuyorlar... Çingeneler... Tövbe, artık öyle demek yasak, "Romanlar"...
"Anlı şanlı komünist yönetim buna nasıl izin veriyor?" diye sordum.
"Başa çıkamadık" dedi.
Hiçbir kurala uydurulamamışlar, hiçbir sıkıntıya sokulamamışlar. Ne yaptılarsa para etmemiş, dövmüşler, sövmüşler, içeri tıkmışlar, ı ıh...
Romanya'yı titreten eli sopalı komünistler, Romanlar'la başa çıkamamışlar, sonunda onları "kendi hallerine" bırakmışlardı.
Türkiye'de ne zaman birisi çıkıp Romanlar'ı "hizaya sokmak" istese, Köstence gezimi hatırlarım.
Boşunadır bu çaba.
Roman, kural tanımazlığıyla vardır. Daha doğrusu, kendi kuralları vardır ama bunlar bizimkilere uymazlar. "Dışarıdan bakınca" gürültücü, başıboş, serkeş, umursamaz, hatta tehlikeli, hatta ahlaksız görünürler.
Oysa sımsıkı, kaskatı bir ahlak düzenleri vardır ama bizimkinden çok farklıdır.
Roman "diasporası" her toplumda yaşar ama hiçbir toplumun "zapt-ü raptı" altına girmez. Özelliği budur.
Onu kendine uydurmaya da hiçkimsenin gücü yetmez.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kaldırımlarda, köşe başlarında çiçek satanları "büfelere" sokmak istemiş. Simitçilere yaptıkları gibi onlara da "tek tip" barakalar hazırlayacaklar, çiçekçiler sabah yedide gelip akşam dokuzda gidecekler, "Mobese" kamerası da onları izleyecek... "Şirket personeli" olacaklar.
Kazan kaldırmışlar tabii.
Oysa bu işin tadı, mezattan alınan, çoğu zaman da mezarlıktan araklanan çiçeği kıran kırana pazarlık ederek alıp satmaktadır.
Kadın on lira isteyecek, sen iki buçuk vereceksin, sonunda beş liraya anlaşacaksınız!
Hiç de "Batılı" değil ama sıcak ve şirin.
Onları küçümsemeden önce de durup bir düşünün:
Bu insanlar "çiçek" satıyorlar, çiçek. Güzellik satıyorlar.
Canım ara sıra esrar da satıyorlar ama artık o kadarcık da olacak(!)
Başa çıkamazsınız onlarla, hiç uğraşmayınız.
Köstence'de "aşırı esmer" bir kızla tanışmıştım, adı da Güllü... Türkçe de biliyor ya, konuşmaya kalktık...
Yekten "abe veresin beş dolarcık, ...... beni bir kerecik" dedi. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu.
O zamanlar toydum, onları tanımıyordum. Hayatı da tanımıyordum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA