Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Filistin yazısı

İşte bizzat Mahmut Abbas baklayı ağzından çıkardı: "Asıl hatayı 1947 yılında, toprakların paylaştırılmasını reddetmekle yaptık!"
Mahmut Abbas, Filistinli Arap lideri, kişiliği ve otoritesi tartışılamaz bir adam. FKÖ kurucularından...
Şimdi de, kâğıt üzerinde de olsa Filistin Devleti'nin başkanı.
Gerçekten de, hep söyleriz, 1947 tarihli Birleşmiş Milletler planı, gerçekçi ve adil bir plandı.
O topraklar üzerinde bir Yahudi, bir de Arap devleti kurulmasını, İngilizler'in Osmanlı'nın elinden alarak sömürge yaptıkları ülkenin bu şekilde "kardeş payı edilmesini" öngörüyordu.
Sınırlar fazla girintili çıkıntılıydı ama nüfus kaydırmaları yapılarak bu sorun daha sonra, ellili yıllarda çözülebilir, iki devlet de daha "kompakt" hale getirilebilirdi.
Yahudiler buna sıcak baktılar, o dönemde başka çareleri yoktu.
Araplar şiddetle reddettiler.
Savaşa tutuştular ve yenildiler. 1948 yılında İsrail bağımsız devlet oldu ama altmış üç yıl sonra bile ortada henüz somut bir Filistin Arap Devleti yok.
Araplar ne zaman yeniden savaşmaya kalksalar gene yenildiler, 1956'da, 1967'de ve 1973'te...
Klasik savaşın sökmeyeceğini görünce teröre yöneldiler, zaman zaman çok can acıtıyorlar ama onların da canı çok yanıyor.
Ve de bu işin sonu yok gibi görünüyor. Güvercinler anlaşacaklar belki iki taraftan ama iki tarafın da şahinleri bırakmıyorlar.
Sorunun çözülmesi için iki taraflı kesin karar şarttır:
İsrail, Araplar'ın da bir bağımsız devlete hakları olduğunu kabul edecek, kutsal kitabındaki coğrafya bütünlüğüne ulaşmaya çalışmaktan vazgeçecek, gerçekçi olacak. Öncelikle, David ya da Salomon döneminde değil, milat hesabıyla yirmi birinci yüzyılda yaşadıklarını idrak edecekler. (Arthur Koestler onları uyarmıştı... "Din devleti kurmayın, laik devlet kurun, sonra başınız çok ağrır" demişti...)
Bütün Arap ve Acem dünyası, yani İslam dünyası da, İsrail'in "varolma hakkını" kabul ve teslim edecek, Türkiye'nin en başından yaptığı gibi...
Bir taraf kendine yeni bir Yeşua arayıp ille "vaadedilmiş topraklar" hayali kurduğu, öbür taraf da "İsrail'i yoketmeye azmettiği" sürece bu kavga dövüş böylece sürer gider...
Başka bir çözüm yolu da yoktur. Ne İsrail devleti Arap unsurunu yokedebilir, de de İslam dünyası İsrail devletini ortadan kaldırabilir.
Gerçekçi çözüm akıl yoluyla değil, ancak acılar çekerek, şehitler vererek elde edilebilirmiş demek ki... Yazık...
Bu perspektiften Türkiye'ye bakınız bakalım, neler göreceksiniz?
Acaba ileride torunlarımız bizim için de "asıl yanlışı 1923 yılında yaptılar, bu yüzden on binlerce insan öldü, nice sonra akılları başlarına geldi" diyecekler midir?
Mahmut Abbas akıllı bir zat. Ben şimdi kendisinden asıl şöyle bir açıklama beklerim:
"Belki de asıl en büyük yanlışı Osmanlı'ya başkaldırarak yaptık... 1908 yılında diğer halklar gibi biz de canlanmalı, İttihatçılar'a, verdikleri sözü tutmaları, vakit kaybetmeden, imparatorluk dağılma sürecine girmeden, eşit halkların eşit haklarına dayalı bir konfederasyona gitmeleri için baskı yapmalıydık!
Meclis-i Mebusan'da temsilcilerimiz de vardı ama uyanamadık..."
Ne altı milyon Yahudi ölürdü ne de Araplar acı çekerlerdi. Türkler'in de iki yakaları biraraya ancak şimdi şimdi değil, o zamandan gelirdi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA