Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bayram öfkenin değil hoşgörünün zamanıdır...

Dilimizden yüzlerce yıldır düşmeyen söylemler vardır. Örneğin "Bayramlar düşmanların dost olduğu, öfkelerin hoşgörüye dönüştüğü, küslerin barıştığı zamanlardır" denilir.
Ben bu söyleme inananlardanım.
Hele bir de ne düşman ne de küs iseniz ve birileri bunu böyle görmek istiyorsa, bayram gerçek duygu ve düşüncelerinizi anlatmak için bir fırsat yaratır.
Mesela ben Ne Fethullah Gülen'e, ne de onun cemaatine öfkeliyim. Yaptıkları hizmetleri ve yurdun da dünyanın da ücra köşelerinde bu hizmete kendilerini adayan eğitim gönüllülerinin özverilerini de, hayranlıkla izleyenlerdenim.
Sadece Gezi Parkı eylemleri rüzgârında Cemaat'in yayın organlarında yer alan bazı yorumların, Gülen'in ve Cemaat'in yanlış anlaşılmasına neden olduğunu yazdım.

Yanlış anlaşılmak

Sanki Başbakan Erdoğan ha düştü ha düşecek konumundaymış ve Cemaat de yeni duruma kendini uyarlıyormuş gibi bir görüntü doğuyor izlenimi oluşmaktaydı değişik çevrelerde.
Dün sevgili Hüseyin Gülerce Zaman'da kişiliği ile özdeş nezaket çizgileri üzerinden bana cevap vermişti. Yazısının bir yerinde de "Demek onca hukuka rağmen, Sayın Barlas'a kendimizi anlatamamışız. Bu da bizim eksiğimiz" demişti.
Evet... Durum böyle. Sayın Gülerce yanlış anlaşılmanın anlaşılamamak kadar ciddi sonuçlar doğuracağını yaşayarak öğrenmiş bilge kişilerden.
Dilerim köşeleri yetersiz bulup tweetlerde kavga sürdüren deneyimsiz genç meslektaşlar onu örnek alır. Ve dilerim bu Bayram'da onlar da öfkelerini bırakıp "Neden böyle yanlış algılandık" sorusuna cevap ararlar.

Çocuklar ve bayram
Geçmiş bayramlardan birinde "Çocuk olmayan bayramın tadını alamaz" diye yazmış ve Ahmet Rasim'in (1864-1932)bir yazısını alıntılamıştım. Unutanlar için hatırlatayım yazdıklarımı:
Ahmet Rasim çocukluğunda hep bir "Sako"su olsun istermiş. Sako da, kukuletasının ucunda bir püskül bulunan paltonun adıymış. Sonunda arife günü annesi ona Mahmutpaşa'dan bir sako almış. Eve gelmişler, sakoyu odasındaki minderin üzerine koyup yatağına uzanmış küçük Ahmet Rasim ve gündüz yorgunluğu ile uykuya dalmış. Sonrasını şöyle anlatıyor:
- Başımı kaldırıp baktım ki yatarken koyduğum minderin üstünde elbiselerim, o güzel sakom yok. Birdenbire ağlamaya hatta hıçkırmaya başladım...

Sakodan iPad'e...

O sırada bir el Ahmet Rasim'i dürtüyor. Sütninesi ona "Rasim, Rasim gözlerini aç" diyor. Uyanıp sakosunun yerli yerinde durduğunu gören Ahmet Rasim, "Sütninenin o kapkara, yarık yarık yanağına titrek dudaklarımı yapıştırdım" diye noktalıyor anısını.
Ahmet Rasim bugün çocuk olsaydı annesi ona bir "Sako" değil bir "iPad" alırdı herhalde. Ve sütninesine de "Rüyamda wi-fi'ın kesildiğini gördüm" diye dert yanardı.
Keşke siyasal yaşamımız da teknolojik yaşamımız ölçüsünde değişseydi geçen yıllar içinde. Hepinizle barışığım... Hepinizin bayramınızı kutlarım sevgili okurlarım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA