Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yazarlarını uyaran medya patronu sanki ben miyim?

Önceki gün bu köşede sokak eylemlerinin desteklenmemesi ve körüklenmemesi konusunda Aydın Doğan'ın Hürriyet yazarlarına bir uyarı mektubu yazmasını önermiştim. Bu önerinin ilhamı eylül mehtabının Boğaz sularına bir gümüş servi gibi yansımasına bakarken gelmedi ki bana...
Mektup yazıp, önemli bir siyasi gelişmede yazarlarına özenli davranma uyarısında bulunmayı icat eden basın patronu ben değilim ki!
Hatırlatayım bu geleneğin Aydın Doğan'ın 4 Ocak 2013'te yazarlarına gönderdiği uyarı mektubuyla nasıl başladığını...
O mektup şöyleydi:

Özenli davranın artık
"Değerli arkadaşlarım; Ülkemizde, son günlerde, terör sorununun çözümü ve Kürt sorunu ile ilgili önemli bazı gelişmeler yaşanıyor. Sürecin seyrini objektif biçimde izlemek ve özgürce yorumlamak temel işlevimiz olmakla birlikte, ülkemizin menfaatleri açısından yüksek derecede sorumlu bir yayıncılık çizgisi izlemek de görevimizdir.
Bu bakımdan, bu süreç boyunca, barış dilini korumaya, süreci olumsuz etkileyebilecek çatışmacı yaklaşımlardan kaçınmaya özen göstermeliyiz.
Söylemimizi, sözcüklerimizi seçerken, yaratacağı algıyı göz önüne alarak hareket etmeliyiz.
Hepinizin, gazetecilik ilkeleriyle birlikte, yüksek sorumluluk içinde hareket edeceğinize güvenim tamdır.
Sevgilerimle. Aydın Doğan"
Mektubun tam metnini de Hürriyet'te Ahmet Hakan'ın köşesinde yayınlanınca okumuştum.
Önceki günkü yazımın ilhamının kaynağı da işte bu mektuptu.

Kişiyi kendisi gibi sanmak

Türkiye'nin güneydoğusunda "Barış Dili"ni korumayı yazarlarına hatırlatan bir medya patronu, herhalde Türkiye'nin batısındaki barış için de aynı şeyleri düşünüyordur diye yazdım o yazıyı.
Bakın işte "Masum eylemler" sonunda lav silahlarıyla güvenlik güçlerinin tesislerine saldırmaya kadar dayandı. Tahrir Meydanı ile Taksim Meydanı'nı karıştıran Hürriyet yazarlarının, bu noktada bir uyarıya ihtiyaçları vardır diye düşünmüştüm.
Dün Ahmet Hakan Hürriyet'te beni şöyle eleştirmişti:
"Mehmet Barlas yazı yazmış. Demiş ki: 'Aydın Doğan yazarlarını uyarsın'. Kişi herkesi kendi gibi sanır. Ancak uyarıyla yazı yazmayı içine sindiren bir adam, başkalarının da uyarıyla yazı yazacağını zanneder."
Ahmet Hakan genç bir arkadaş. Belleğini yitirecek yaşta değil. Patronunun uyarı mektubunu köşesinde yayınlarken, sindirim sisteminin nasıl farklı çalıştığını da herhalde hatırlıyordur.

Ayıplı davranışlar

Bu yazısında bir de "Kenan Evren'i malikânesinde ağırlardı Mehmet Barlas. O buluşmalarda Kenan Evren kendisini uyarır mıydı acaba?" diye yazmış.
12 Eylül'den 20 yıl sonra 28 Şubat post-modern darbesi sürecinde Kanal 7'de hemen her gün beni konuk ederken, bu soruyu hiç sormamıştı bana.
Evimde konuk olduğunda da, mekana "Malikane" dediğini hiç hatırlamıyorum.
Acaba bu ayıplı davranışları patronunun malikanesinde ve yatında şarap içerek mi edindi? Yazık... Bana laf yetiştirmeyi Ertuğrul Özkök'e bıraksa daha doğru olmaz mıydı?
Yine de isterse Fatih Altaylı'nın köşesinden ve televizyon konuşmalarından alıntılar yapılarak, Aydın Doğan'ın sadece yazarlarına değil Başbakan Erdoğan'a yazdığı mektuplar üzerinden de, bu tür çeşitlemeler sürdürülebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA