Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Hayat notları

Bazen amaçlarımızdan, kendi doğamızdan, istemeden hızla uzaklaşırız...
Bazen de elimizde bulunan değerlere, olanaklara, yeteneklerimize, umutlarımıza, yapabileceklerimize, başarabileceklerimize yabancılaşırız...
İnsan olmanın, en önemli tuzağıdır "yabancılaşma" aslında...
İnsanlaşmanın, yüceltilecek insanlığın karşısındaki gizli tuzak...
İnsanın kendisini gerçekleştirmesinin büyük engeli...
İnsanın kendi özüne yabancılaşması...

***
Yabancılaşma, insan bilincinin düşmanı belki...
Böyle sözcüklerle girdim, diye bu yazıya, çok önemli laflar edeceğimi sanmayın sakın...
Sadece bu yazının girişini bana hissettiren minik bir öyküyü aktaracağım size...
Belki beklenmedik rüzgarlarda, aniden savrulduğumuz günlerin tanıklığını yaptığımız bu topraklarda, sıkıcı gündemden de uzaklaşmış oluruz hep birlikte.
Hikaye şöyle:

***
Çok eskiden Yakup adında fakir bir mum yapımcısı vardı.
Adam elmasların alelade çakıl taşları kadar çok olduğu esrarengiz bir adadan sözedildiğini duymuştu. Böylece Yakup bir gün evinden ayrılıp, uzaklardaki limana gitmek üzere yola koyuldu. Oraya ulaştığında elmas adasının gerçekten var olduğunu öğrendi.
Ama acele etmesi gerekecekti. Çünkü adaya sadece her yedi yılda bir, bir tekne gidiyordu ve o da, az sonra yola çıkıyordu. Yakup karar verdi ve tekneye koştu. Adaya vardığında duyduklarının hepsinin doğru olduğunu gördü!
***
Her yer kumsaldaki kum taneleri gibi elmasla doluydu.
Eve döndüğünde nasıl zengin olacağını hayal ederek dizlerinin üzerine çöken Yakup, torbalarını ışıklar saçan değerli taşlarla doldurdu.
Nasıl olduysa tam o sırada ada sakinlerinden biri ona yaklaştı:
"Torbalarını bu değersiz çakıl taşlarıyla doldurarak zamanını boşuna harcıyorsun" dedi yeni gelen; "Yedi yıl burada kalacağın için kendine bakmanın bir yolunu bulsan iyi edersin. Bir mesleğin var mı?"
"Ben mum yaparım"
dedi Yakup...
***
"Çok güzel. O zaman mum yapmaya başlasan iyi olur" dedi adam...
Yakup aynen bunu yaptı. Çok geçmeden giderek büyüyen bir iş kurdu.
Aslında, kendisiyle rekabet edecek başka bir mum yapımcısı olmadığı için adadaki en önemli adam haline geldi. Daha Yakup farkına bile varmadan yedi yıl geçmişti...
Nihayet bir gün tekne geri geldi.
Bunu gören Yakup, telaş içinde eşyalarını toplayarak tekneye bindi. Eve döndüğünde ailesi sabırsızlıkla bavullarına baktıktan sonra, gözlerini hayret içinde Yakup'a dikti:
***
"Hazine nerede?" diye sordu karısıyla çocukları; "Gideli yedi yıl oldu, bir tomar mumla geri döndün. Bu nasıl iş?"
Yakup gülmekle yetindi.
Anlamıyorlar mıydı?
Mumlar, onu adada, hem önemli hem de değerli bir insan yapmıştı!
Yakup, konuşmak için ağzını açtığında birden hakikati gördü...
Adaya gitmesindeki amacı unutmuştu; hala evden ayrıldığı sırada sahip olduklarından daha değerli bir şey yoktu... Yakup, işte bunu anladı...
***
Anlamak, algılamak ve hissetmektir. Bazen gitmek istediğiniz yere yaptığınız 'yolculuk', ulaşmak istediğiniz yerin kendisi kadar değerlidir, unutmayın...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA