Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Çiller: 28 Şubat'ın müsebbibi

Pazartesi günü de yazdığım gibi Türkiye yakın tarihinin en karanlık dönemi 1990'lardır. Siyasetin ve siyasalın devreden çıktığı, her alanda ve her manada, devlete teslim olduğu, devletin ise meşru sınırlarını kaybettiği, her türden gayrimeşruluğa bulaştığı bir on yıldır 1990'lar.
Oysa fena başlamamıştı. 1991 sonunda Demirel'in seçimden birinci çıkan DYP'si ile üçüncü gelen İnönü SHP'si koalisyon hükümeti kurmuştu. Fakat daha bir buçuk yıl olmadan Özal ölünce, Demirel Cumhurbaşkanı seçilmiş, verilen sözler boşa gitmişti. Çiller DYP genel başkanı olmuş, Erdal İnönü SHP genel başkanlığından çekilmişti. SHP kapanmış, CHP'nin kursağına atılmıştı. Kurulup dağılan koalisyon hükümetleriyle 1995'te yapılan seçimler Türk siyaseti bakımından tam bir yıkıma açılıyordu. Türkiye 1991-95 arasını bile özleyecekti.
Nedeni, devletin daha 1993'te Demirel'den sonra siyasete el koymasıydı. Bunun yolu GD Anadolu'da devam eden Kürt olayının şiddetini tırmandırmaktan geçmişti. Çiller, partisine emekli paşaları, Olağanüstü Hal valilerini, eski emniyet müdürlerini almıştı. Onları hükümete taşımıştı. "Savaş"ı onlar idare edecekti. O dönemde neler yapıldığını henüz tam olarak öğrenemedik ama Türk tarafında da Kürt tarafında da dünya kadar karanlık dolap döndüğünü tarih sızdırdığı ışıkla daha şimdiden aydınlatıyor.
Nelerin yaşandığını anlatan ilk ipucu Susurluk kazasıydı. Aşiret reisi olan bir milletvekili, aranan eski bir kanun dışı ülkücü, bir emniyet müdürü bir arada, suikast silahlarıyla birlikte "yakalanmış" tı. Nereye gidiyorlardı? Dehşete kapılan Çiller ortaya çıkmış derin devleti savunma manasına gelen lafını ediyor, "devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" diyordu. Derin devlet her şeye el koymuştu.
Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Birbiriyle tahterevalli oynayan DYP ve ANAP, tepeden tırnağa yolsuzluğa batmıştı. 1995 seçimleri sonrasında ortaya çıkan siyasi tablo RP'yi iş başına getirirken, hükümetlerin kurulmasını sağlayan en önemli unsur gene yolsuzluktu. Partiler birbirlerine "kirlilik" üstünden tehdit veya "dostluk" mesajı veriyordu. İki parti birbirini Meclis'te karşılıklı olarak ibra ediyordu.
Sonunda 1997 yılı 28 Şubat'ında darbe dönemine girildi. İşbaşında bulunan Refah-Yol Hükümeti istifaya zorlandı. Her ne kadar Erbakan şimdi "dört ay direndim" diyorsa da ip siyasetin ve siyasetçilerin elinden kaçmıştı. 28 Şubat'ın ardından CHP askerin dümen suyuna girerek bir sonraki seçimlerde parlamento dışı kaldı. Siyasal partiler kapatıldı. Ekonomi nihayet 2001'de patladı. 2002'ye kadar devam eden dönemde hâlâ gizliliğini koruyan olmadık oyunlar oynandı, Derviş-Özkan- Cem üçlüsü parti kurdu. Derviş son dakikada caydı, o "proje" çöktü ama Türkiye gırtlağına kadar "kaos"a battı.
Bu tabloya bakıp iki şey söyleyeceğim.
Birincisi Türkiye o dönemde ANAP ve DYP eliyle siyaset, devlet, meşruiyet, laiklik krizine sürüklenmişti. 2002 seçimleri bu krizi radikal bir biçimde, müsebbibi olan partileri devre dışı bırakarak, hatta yok ederek cezalandırıyordu.
İkincisi bana 28 Şubat girişimini tersinden okuma imkânı verdiği için daha önemli. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, bu "postmodern darbe"nin arkasında klasik ordu-sivil ilişkisinden ve ordunun sürekli olarak iktidarda olma talebinden başka bir neden daha yatmaktadır: devletçi, militer- bürokratik yapıyı kabul eden, sağda da solda da mevcut ve birbirinin aynı, siyaset seçkinlerinin yarattığı boşlukla orduya çıkardığı davetiyedir bu neden.
Eğer bir sivil iktidar zaten Olağanüstü Hal valilerine, emniyet müdürlerine, emekli paşalara, derin devlete ve ilişkilerine teslim olmuşsa ortaya çıkan boşluğu Türkiye'deki tarihsel geçmişe sahip ordu bizzat, bizatihi, fiilen doldurmaktan kaçınır mı? 28 Şubat'ın arkasında bu olgunun yattığı bana göre kesindir. Çiller boşluğu yaratmış, ordu doldurmuştur. Çiller, 28 Şubat'ın mağduru oldu ama müsebbibi de oldu.
Aynen böyledir. Buyursun siyasete geri dönsün...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA