Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Bu yazıyı yazdım...

Türkiye dağın taşın politikaya kestiği bir ülke. Son on iki yıl bu anlayışı hızlandırdı. Çok da iyi oldu. Fakat yeteri kadar rasyonelleşmeyen bir politik ortam politikayı sadece politika üstünden konuşur, yanlış olur. Politikanın toplumsal yaşamdaki en önemli "şey" olduğu doğru. Bir toplum tüm sorunlarını siyasal alanda ve siyaset üstünden çözüyorsa başarılıdır. Bunu yapamıyorsa çökmüştür.
Çöken toplum politikanın üretken, sorun çözen, verimli olma özelliklerini kaybettiği ülkedir. Türkiye'nin bu yetersizlik içine girdiği dönemler oldu. O tıkanmalar askeri darbeleri getirdi. Dikkat edin, askeri darbelerin öncesinde Türkiye daima aşırı politize olmuştur, fakat politika sorun çözme olanağını o dönemlerde yitirmiştir.
Kısacası siyaset sadece ideoloji yaratma alanı değil, toplumsal ilişkilerin ürettiği sorunları somut bir şekilde çözüme kavuşturma alanıdır. Söylem düzeyinde siyaset başka bir meseledir. Siyaset pratiği, yani iktidar ve muhalefet, sorunların ideolojik perspektif farkları taşıyacak biçimde nasıl çözüleceğini dile getirir.
Türkiye büyük bir ülke. Son yıllarda insani gelişmişlik düzeyini epey yükseltti. BM Kalkınma Programı bu endeksi yayınlıyor. Beni eğitim konusu hepsinden fazla ilgilendiriyor. Hürriyet'te Şebnem Turhan da bu konuya değinmiş. Haberine göre son endeks eğitim alanında sorunlarımızı işaret ediyor. Eğitim derken okuryazarlık oranı (OYO) ve okullulaşma süresi gibi veriler ele alınıyor.
Son rapora göre yetişkinlerde okuryazarlık oranı % 94. Çok kötü bir değer değil. Alt başlıklarına bakalım. 15 -24 yaş grubunda OYO % 98.7. İlk 102 ülke arasındayız. 25 yaş üzerinde en az orta öğretimi tamamlayanların nüfusa oranı % 49.4. Bu oran kötü. Yani her iki kişiden biri, belirttiğimiz yaş diliminde, ortaokul seviyesinin altında eğitime sahip. Toplum hayatında, çalışma hayatında gördüğümüz nüfusun genel durumu demektir bu. Yerimiz bu konuda iyi değil.
Bunu bir kötü bir de iyi haber izliyor. Kötü haber okul öncesi eğitimle ilgili. Bu oranımız % 29. Hayli kötü. İlköğretim okullaşmasında ise başarılıyız: % 102. ABD'yi, Kanada'yı bile bu sahada geçmişiz. Lise okullaşmasında oranımız düşüyor: % 89. Üniversitede % 61. O da il düzeyine yayılan üniversiteler sayesinde.
Bu konularda söyleyecek çok şeyim var. Bir tekini belirteyim: eğitim bir ülkenin üretim mi yatırım mı diye düşündüğü alanlardan biridir. Üretime yönelen ülkelerde yatırım geri kalır, eğitim de geriler. Türkiye sayısı hep artan nüfusunu doyurmak, giydirmek, bakmak maksadıyla Cumhuriyetten beri eğitimi bir yatırım alanı olarak geri bıraktı. İlkokul eğitimindeki gelişme fikrini değiştirdiğini, yatırıma yöneldiğini gösteriyor. Yakın gelecek bu bakımdan daha parlak olacaktır.
İkincisi, Türkiye gelişiyor. Aynı rapora göre Türkiye'nin İGE'ye katkı oranı, kişi başına düşen gelir alanında 1980'de % 6.8' iken, bugün % 7.2'. Ortalama yaşam alanında % 6'dan % 8.4'e çıkmış. En büyük katkı eğitim alanında: % 3.2'den % 6.2'ye yükselmişiz.
İşte politika burada başlar. Bu değerleri artırmanın yoludur politika. Bu politika anlayışı ideolojiyi dışlamaz. Tersine o yolun nasıl yürüneceğini, nereden geçtiğini belirtir.
Bu günlerde Hükümet Programı ve CHP Kurultayı çakışınca ben de bu yazıyı yazdım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA